Dokunmadan olmaz; garip paradoks yeniden karşımda dimdik geliverdi! “Onca Türkiyeleşme gerçeğimiz, son koltuk hesabında olduğu gibi TC direk talimatlamaler, Doğu Akdeniz gaz krizindeki gelişmeler, burada yaşayan yerel nifustan fazlası TC yurtaşı olma durumu” gibi birçok içeleşen K. Kıbrıs gerçeğine karşın, dünyada değişik beklentielrle yorumlanan ve önemi oldukça yüklerle ağırlaşan İstanbul belediye seçimi, bizlerde hala gündeme getirilmiyor. Gazetelerde veya ekran haberlerinde yeri nerede ise sıfır derecesinde duruyor. Paketlerle gelecek şekilenirken, oradaki rejim sıçrama hamleleri buraya da direk ulaşırken, ufak sorunlar dahi Elçilik kapısında aşınılarak sonuca varılmakla meşkulken, nedense K. Kıbrısta Türkiyede oldukça önemsenen, siaysal ağırlığı iyice artırılırken, bizimkiler hala suskunlukla uzakta tutmaya çalışıyorlar. Halbuki, her şey göstere göstere, dağları gökleri inleterek belli ki seçim sonucuna epey önemsetme koyulduğu da kesinken, burada tıs eksenine dahi gelinmeme direnci gösterilmektedir. Yine de bilmekten uzak, konuşmaktan mahrum brakılsak da gerçeklerle birebir kaynaşarak sonuçları da yaşayacağımız kesin. Bunu yazmadan, K. Kıbrıs gözüyle TC İstanbul seçimlerini ele almak, hep önemli eksiklikle uğraşmakla da kalınacağı kesin.*****
Adı, yeniden tekrarlanan İstanbul belediye başkanlık seçimi denilen, fakat, pratikte yüklenen önem ve bu noktaya geliş birikimiyle oldukça rejimleşen seçime tam 1 hafta kaldı. AKP dönemiyle yaptırılmayan, şimdi de yaptırılma şekli ile kuşkularla dolu beklentili “İmamoğlu ve Binali” medya buluşması da henüz gerçekleşmedi. Bu yazı, ilgili tartışmanın hemen öncesinde yazıldı. Beklentiler ise oldukça şüpelerle dolu. Zaten, bu tekrarlanan İstanbul belediye seçimi, hep anormaliklerle dolu yaşanmışlıklarla buraya dek geldi. Seçimin tekrarlanması dahi oldukça saçmalık denecek olgularla ve birbirinden kopuk bulgularla adeta “sandık darbesi” denilecek derecede gerçekleşiyor. Öyle ki bir zarftaki 4 pusulanın sadece birisine iptal denilmesi, başka argüman ise YSK gösterdiği kamu görevlisi olmama nedenini yeniden ayni atamalarla tekrardan yapması, öyle denilen şekliyle salt sandık değil, konu resmen rejim algılı gelecek hamlesi olarak siyasalaştı.
Seçimin adı İstanbul belediye seçimi; fakat, öylesi tartışmalar olup siyasi duruşlar oldu ki ikiye ayrılan ve bir tarafta her olanağı ile devletin yer aldığı, buna polisten yargıya, YSK dan medyaya ulaşan direk tarafcılıkla probaganda dönemi yaşanan süreçlerden geçtik. Zaten, önceden 31 Martla yapılan yerel seçimlerde gerek seçilenlerin bazılarına mazbata verilmemesi, ayni konuda bazısına “iptal” denilirken, önemli yandaşlara hayır denilen kararlarla, konunun salt yerel değil, sistemsel sorgulanma olunan siyasal önemli olay olarak yaşandı. Şimdi de İstanbul seçiminde salt belediye değil, uygulaması, alınan kararları ve devletin hertürlü taraf olma gerçeği ile durum siyasal gelecek rejim yüküne dek geldi. Boşuna değil, Valiler, Kaymakamlar, görev yerlerini brakıp istanbula gelip, hemşerilerinden devlet adayına oy talep etmektedirler. Medyanın çoğu yaptıkları iftiralar ve söyledikleri yalanlarla ayuka çıktılar. Probagandanın yalan ve motaj önrnekelr gayet normaleşen biçime geldi. Türkiyede suçlama adına sırf karşıta saldırma nedeniyle tabu denilen kuramlar da kulanıldı! “Pontusculuk, alışılmamış şekilde yeniden gündeme gelirken, “terörist” Kürtler ise pazarlık derecesine sokuldular. Birisi “Kürdistan” deyince suç, öteki deyince de normal olan ayni kavram probagandasına da tanık oluyoruz. Şimdiden, yapılacak seçimin sonucu kadar, güvenirliği ile sonuçtaki oyunlar şüpeleri ayuka çıktı. Seçimi güvenceye alması gereken devletin, yanlış veya çalma yapmaması için muhalefet kesimi tetbir düşünüyor, olmayacak olasılıklarla engeleme hayalerini de zorluyor. Çünkü, 31 Mart sandık sonuçlarındaki olanlar ve neden bulamyınca kendinin yaptığına hata deyip YSK hem de 4 pusuladan sadece birini iptal etme kararı konunun nereye dek gideceğinin kötü örneği oldu.
Provakasyonların tırmandığı, dış krizlerin tırmandırıldığı, sansürün katmerlisi olduğu, Reyhaanlıda olduğu gibi Suriyede öldürülen Cihatcı cenaze gerçeği gibi siyasal gelinen nokta örnekleri, bu haftanın epey sorunlu geçeceğine de delaletdir. Paradokslar ise peşpeşe diziliyor: Evlatlarını arayan veya Çorlu gibi tren katliyamlarının sorgulanmasını isteyenlere polis saldırırken, Hatayda Reyhanlıda tekbir getirip Cihatcı cenazesine veya zorla belediye çalışanlarıyla daha göreve oturmadan suçlanan İmamoğlu olaylarına da dokunmayan emniyet gerçeği ile önümüzdeki hafta seçime gidiliyor. Ayşe Düzgünün de özetlediği gibi eldeki kulanılan Sandık seçeneği ile bunun artık müdahalelerle kulanılmaz hale getirilen koşulda seçim yapılmaktadır.
Bu rejim ayrışmalı ortamda Türkiye resmen ikiye ayrıldı. Tüm baskı ve engelemelere karşın onca imamhatipleşme ile gelecek kuşak hamlesi yapılırken, hala nifusun yarısının direnmesi de muhalefetin önemli kaynağıdır. Fakat, CHP tıpkı önceki gelişmelerde yaptığı gibi en kritik dönemde sesizleşip onayladığı için, seçim sonrası, muhalefet denkleminde de kırılmaların olması mümkündür. Nitekim, muhalefet içindeki kitlesel eylimler ile imamoğlunun tam aksi resmi idolojiyle buluşup yumaşak dil kulanma duruşu, yarınlarda başka sorun da yaratmaya adaydır. Meydanlarda din unsurların bolca kulanımı, ayetlerin probaganda eksenine konulması, ramazanda olduğu gibi iftar sofraları veya genel cami çıkışlı kitlesel kulanım durumu, siyasal önem kadar, gelinen aşama da çelişkileri barındırmaktadır. Bunlar, seçim sonrası mutlaka çıkacak sonuçlarla da ya sönecek veya kırılmalar yaratmaya adaydır. Hem iktidar hem de muhalefet ikileminde, kayış olma olasılığı mutlaka beklenmektedir.*****
Girişte de belirtiğim gibi: “Yazı yazılırken, televizyonlarda olacak olan karşılıklı tartışma, hala gerçekleşmedi”! Fakat, Birgün gazetesinde Yazıldığı gibi “Önemli bir sonuç şimdiden kanıtlandı”! Binali, onca televizyon kanalına karşın önereceği bir yandaş ne gazeteci nede kanal bulabildi! Düşünüyormusunuz ki en tarafsız olması gereken TRT veya düne dek tarafsız dneilen GNNTÜRK veya NTV kanaları dahi önerilmedi. Bu bize yandaşlama gazetecilik ile medyacılığın kendi yandaşlarının dahi tarafsız olarak önerilemeyecek noktaya geldiğinin isbatıdır. Eğer, Uğur Dündarla başlanıyorsa, önerecek tarafsız gözüyle gazetecilerinin dahi olmadığını kanıtlıyor. Hele de adı tarafsız denilen, onların maaşlarını devletin ödediği TRT nin de bağımsız veya tarafsız olmadığını, bizat iktidarın kendisi teslim etmiş oldu.*****
Kısaca; adı İstanbul olup, siyasal konumu Türkiye rejimine dek siyasalaşan, demokratik denilse de yaşananlarla devletin direk taraf olduğu belediye seçimine tam 1 hafta var. Bu son hafta oldukça çalkantılı geçecek. Erdoğanın piskolojik uyarısıyla bu dönemde elden gelen yapılacaktır. Salt iç politika değil dış alanlarla da destekleme piskolojisine girişilecektir. Kıbrıs ve Suriye iki alan halindeyken, silah alımı ile ekonomideki duruşlar da bundan nasibini alacaktır. Son bir önemli etken se ekonomiden: genelikle tamamı bilmeden duruma göre ve müsadeli derecede konuşan iktisatcılarımız şu noktayı unutmasınlar: “Türkiye ekonomisinde dış sermaye hareketleri önemlidir* Sermaye kaçışı veya girişi enazından ekonominin finansman boyutunu direk etkiler. Türkiyenin sermaye akışında ve özellikle dış sermaye girişlerinde spekilatif sermaye gerçeği vardır. Borcu ödemede veya finans bankacılığı nefes almada ülkeye spekilatif sermaye girme olasılığı her zaman vardır. Özelikle dikat edilirse, merkez bankası hesaplarında Negatif sermaye denilip, önemli miktarda kaynağı bilinmeyen para hareketleri de buna işaretdir” Bu olguyu bilerek 23 Haziran sonrası ilede krizin özellikle sermaye borç çevirmesinde olumsuz etkilenip yoğunlaşacağı da kesin şekilde söylenemez. Anımsayın 2007 dönemini! Korkut Boratavın Birgün Pazardaki yazısını mutlaka okuyun.
Sonuç; bu anlatılanlar ve olacaklar, gerçekten K. Kıbrıslıları hiç mi ilgilendirmiyor? Ozaman, onca gazete, medya ve kocaman “akademisyenler” neden doğrudürüs yorum veya bilgilendirme yapmıyor! Ama şu yapılıyor: K. Kıbrısta sistem değişip de başkanlık rejimi gelsin diyenlerin dili çözülüp koltuk hayali daha da artıyor. Bakalım, önümüzdeki hafta sonu bize neleri yorumlatıracak.