Türkiye’de yayınlanan birçok NATO ve Gayrı Nizami Psikolojik Harp üzerinde bizlere bilgi veren kitaplarda ortak olan şudur: Özel Savaş yeraltı orduları Komünist düşmana karşı kurulmaktadırlar ama bu Kıbrıs’ta Rumlara karşı da gerçekleştirilebilir çünkü amaç NATO’nun da hedeflediği taksimdir. Veya aynı yöntemler Gladio ortadan kalksa bile Türkiye’nin Güneydoğusunda da geçerli olabilir. Orada da bir Kürt Sorunu vardır ve Türkiye Devleti bu sorunu şiddetle bastırmaya çalışmaktadır. Sunulan demokratikleşme önerileri Kabul edilmemektedir. Türkiye orada Özel Harp tekniklerini denemektedir. Dolayısıyla Rumlar, Komünistler ve Kürtler ortak düşman olabilirler ve aynı savaş bu güçlere karşı verilebilir. Bu düşmanlar çözüm isteyen Kıbrıslıtürk solcular, sosyalistler,demokratlar da olabilir. Bu konularda yapılacak savaşta katliamlar, suikastlar ve her türlü araç uygundur. Savaşta, yeraltı güçleri yeraltından yerüstüne çıktığında da aynı araçlar kullanılır. Bu arada aynı zihniyete göre Türkiye’de önce Komünistler, sonra farklı mezhep, etnik grup ve dinde olan azınlıklar, sonra da 1980 sonrası Güneydoğu halkı düşman tanımına girer. Son zamanlarda buna başka yeni güçler hatta muhalif güçler de aynı savaş içine girmişlerdir. İşte bu yüzden Türkiye’nin demokratikleşmesi çağrıları ayyuka çıkmıştır çünkü bu zihniyetin temelde geldiği nokta parçalama ve bölmedir. Vatanseverlik, milliyetçilik adı altında toplumu bölme ve şiddetle (!) çözüm bulma en büyük çaresidir.
Mesela “İstihbarat örgütleri, dinsel kurumlar, mali oligarşi, mafioz yapılar işlerliğinde ortaktır” (Parlar,1997,33). Yani anlayacağınız sadece milliyetçi ve ırkçı güçler değil dinci güçler de sistemin bir parçasıdır.
“Ve devletin Komünistlere karşı yeni silahı ise İslamcılardı! Cevdet Sunay’ın bu “kurtarma”planından sonra Komünizmle Mücadele Derneği 1963’te yeniden türedi. Demek ki önce illegal bir şekilde faaliyet gösteriyordu.
Ülkenin her tarafında hızla şubeleri açıldı. İller yetmeyince bu kez ilçelere yayıldı. 1968’e gelindiğinde bu derneğin şube sayısı 141’e ulaştı.
Heryerde Türkiye’nin “menfaatleri” için devlet eliyle dinci dernekler açılıyordu. Bu tür derneklerin sayısı artık onbinlerle ifade ediliyordu.
Her gün onlarca Kur’an kursu açılırken, imam hatip okullarının sayısı da gittikçe arttı. İzinsiz faaliyet yürüten Kur’an kursu sayısının tahmini bile imkansızdı.
Düşman ise Özel Harp Dairesi’ninkiyle ortaktı: Komünistler”(Kılıç,2008,125).
Moral Bozmak
“Kontrgerillanın tertip ve kışkırtmalarına ,devrimleri bölme ve halktan koparma çabalarına daha önce değindik. Kontrgerilla şefinin söylediğine göre, psikolojik savaşın hedeflerinden biri de, “ayaklananların moralini bozmak, mukavemet azimlerini yıkmaktır”tır. Madem ki, “gerilla kuvvetlerini mücadelelerinde güçlü yapan, ideoloji inanç ve moral gibi faktörlerdir”, öyleyse bunlar yıkılmalıdır. Bunun için bir yandan devrimci hareket baskı altında tutulurken, diğer yandan da bu baskı, psikolojik savaş desteklenmelidir. Yani devrimci harekete karşı bir suçlama ve karalama kampanyası yürütülmelidir: “Asileri toplum içinde suçlu göstermek ve bunda halk efkarının tasvibini sağlamak, umdukları dağlara kar yağdırmış olacağı için morallerini süratle bozmaya hizmet eder”(Aydınlık Yayınları,1978,52).
“Bir yalan veya iftira savurursun, yapışır kalır. Dinleyenin aklına bir şüphe bile taksan kardır.” “Kontrgerillanın mantığı budur. Bunlar psikolojik savaşta yalan ve rivayetlerden medet umduklarını kitaplarına bile yazmışlardır”(Aydınlık yayınları,1978,53).
Kontrgerilla psikolojik savaşı, propaganda kaynağına göre ikiye ayırmaktadır:
“Siyah Propaganda: İddia ettiğinden başka bir kaynaktan gelen kapalı bir propaganda nevidir. Yalan ve rivayetlerden istifade eder. Hakiki kaynak bilinmediği müddetçe, müevves veya temiz bir şekilde savaşmakta serbesttir.
“Gri Propaganda: Hiçbir kaynak bildirmeyen bir propaganda nevidir. Rivayetlerden istifade eder. Hiç yokken ortaya çıkar, çabuk yayılır, doğruluğu tahkik edilemez… Şayialar en iyi misaldir” (Aydınlık yayınları,1978,53).
“…Kıbrıs’ta iki toplumu birbirine karşı kışkırtan, karşı taraf hakkında söylemediğini bırakmayan, kendi çıkarları için birbirlerine karşı silahlı çeteler, gizli örgütler kuran iki hükümetin üzerinde çok kolaylıkla uzlaştıkları ve aynı bakış açısını paylaştıkları konular da vardır. O da sosyalizme düşmanlık. İki hükümet tarafından imzalanan anlaşmanın ilk iki maddesi (bu iki madde kamuoyuna açıklanmamıştır) şöyledir:
1) Türkiye ve Yunanistan, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin NATO’ya girişini destekleyeceklerdir. Ada’da herhangi bir NATO üssü kurulması ve bu üslerin kompozisyonları iki hükümetin anlaşmasına bağlı olacaktır.
2) İki hükümet, komünist partisi ve faaliyetlerinin yasaklanması için Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı nezdinde girişimde bulunmak üzere anlaşmışlardır.
3)Türk ve Rum kontraları birbirleriyle çatışmakla beraber sosyalizme karşı aynı safta durmayı çok iyi bilmektedirler”(Hiçyılmaz,1997,150)
KAYNAKÇA
Kiliç, E. (2007) Özel Harp Dairesi, Türkiye’nin Gizli Tarihi,Güncel Yayıncılık, İstanbul.
Hiçyılmaz(1997) Susurluk ve Kontrgerilla Gerçeği,Evrensel Basın Yayın, İstanbul.
Aydınlık Yayınları (1978) Kontrgerilla ve MHP (1. Kitap),Aydınlık Yayınları, İstanbul.
Parlar,S (1997) Kontrgerilla Kıskacında Türkiye,Bibliotek, İstanbul.
-DEVAM EDECEK-