Kaçımız farkındayız bilmem; Kıbrıslılar olarak oldukça değişken seçim rüzgalları altında yaşamaktayız. Özellikle de K. Kıbrıs. İçeleştiği ve protokol sırasına girip beklediği TC önemli hem de çok derslerle dolu adı dahi tartışmalı seçimlerle yaşadı. Fakat, seçim gerçeği ile etkisi yanında, kamuoyundaki yakalama şekli ile medya tutumları da tam bir K. Kıbrıs aynasına dönüştü. Üstelik, bir tarafta nifusun çoğunluğu TC kimlikli de olurken, K. Kıbrıs yönetiminin Türkiyeleşme gerçeği yaşanmasına karşın, dünya medyası derecesinde K. Kıbrıs medyası konuya yer vermedi. Hem haber yeri hem de yorum çeşitlemesi bakımından bu yaşandı. Hat ta, seçim sonrası birçok ülkedeki tartışma şekli ve haberin ilk sayfalarda yer alışı dahi buradaki medyada oluşturulmadı! Bu resmen yeniden üretilen Türkiye Kıbrıs gerçeği ile kamuoyu oluşturma paradoksunun yeni bir kanıtı olarak yaşandı.
Türkiye seçimleri her ne kadar yerel dense de Devletin tek adam eksenli katılım şekli ile yükletilen anlayış sonucu çok geniş rahatsızlıklarla birlikte dünyada yazılıp çizildi.Bir antidemokratik seçim veya sadece oy kulanılarak demokrasi olmaz teszlerinin bolca kanıtlarıyla yaşanan seçim ve sonrası dönemi tarihe kazıldı. Yazıyı yazmadan önbce, yılan hikayesine çevrilen İstanbul mazbata konusu enazından çözümlendiği bilgileri geldi. Bu süreç dahi, seçimdeki anormaliklerin sayfalara sıyacak kadar yaşanmışlıkları oldu.
Başka bir gerçekliği de Salı günü Ayşe öğretmen, çıkışıyla birlikte Vanın Kasabasından dünyaya yaydı. Ayşe kazandığı hem de Y.25 oy farkla ki seçimi, sırf KHK olması gerekçesiyle mazbata ona verilmeyip, AKP adayına hem de eski öğretmeni olan şahısa verilmesi, kadını çileden çıkardı! Şu tarihi sözleri dünyada duyurtuyordu: “Siz bize okulda, silgiyi çalmamamızı, arkadaşımızın saçını dahi çekmememizi öğretiyordunuz* Bize hırsızlığın kötü olduğunu, yalanın yanlış olacağını da söylüyordunuz* Şimdi ise siz, benim halk oyu ile kazasndığım seçimi çalıyorsunuz* Bu nebiçim eğitim, nebiçim vijdan” denecek özetlemeği yaptı. Bunlar Türkiye seçimlerinin gerçeği. Demokrasinin salt oy kulanma değil, Devlet kuvetler ayrımı, yasa yetki dengesi, seçimde eşit fırsat probaganda olanakları, devletin tarafsız olması ve kulanılan oydan seçmen belirleme durumuna dek birçok kuralı vardır. Türkiye yerel seçimleri oy kulanma şekline dek varan nice net yanlışlarla birlikte yaşandı. Kimse “iktidar yanlıları dışında” bunun demokratik seçim olduğunu söyleyemiyor.
- Kıbrıs bu seçimi gerektiği gibi okumadı. Tam kendi içeleştirilen Türkiye gibi algıladı. Koltukcular protokol imza şekliyle, muhalifler belki bize koltukları döndürürler umuduyla yakaladılar. İlgilenlerin durumları da paradokslarla dolu. Çoğu resmi medya algısıyla öğendiği için Türkiyede olanları tam olarak doğru yakaladıklarına inanmıyorum. Zaten, kendi seçimizde dahi onca olumsuzlukları görmezden gelip anormalerin “çağdaş” kelimesiyle kandırılma rolumuza çoktan alışmışlık kültürümüz de rol aldı.
Ayni şekilde, K. Kıbrıs izleyerek değil veya içeleştiği Türkiyedeki gibi olmayan başka bir seçimin de esintilerini yaşıyor. Bukez, nifusun Kıbrıs kimliği tutan kesiminin oy hakkı olduğu, buradan da değişik biçimlerde aday olunan AB parlementer seçimleri süreci de yaşanılıyor. Aynen, TC seçimli roller değişik şekilde oynanıyor. Tabi ki koltukta olup da yapısal başka tavır takınma paradoksu da hemen oluştu. Örnekmi: tüm parlementer partiler seçime karşı çıkıp, yapılma şekline bol eleştiri gönderdiler! Gönderdiler de örneğin, CTp hükümet oyunu ve meclis şovunda seçime karşı çıkıp katılınmaması sözlerini savururken; kendi yapıları direk Niyazi Kızılyürek desteği için uğraşıyorlar.Ayni şekilde gariptir ki Niyazi Güneyde otururken, Akel adayı iken, Kuzey resmi ekseni onu direk eleştirirken, nedense Kuzeyde hem de BRT dahi ona kapılarını açarken, nedense Kuzeyden aday olan kesimlere ayni kolaylık sağlanmadı.Buda bizim öteki gerçeğimiz.
Başka bir paradoks ise özellikle AB fonlarından faydalananlar, hat ta,görev alanlar, nedense gezip yiyip içenlerin önemli kısmı bu parlemento seçimlerinde rol almıyorklar.Buda iki yüzlülüğün, çıkarcılığın ta kendisi.Oysa, eğer AB yurtaşı olduğunu kabuleniyorlarsa, fırsatları da çekinmeden kulanıyorlarsa,oy kulanma görevini de yapmak şart. Ben hiçbir AB fonlu avantada olmadım.Sadece yurtaş olgusuyla sınırlıyım. Ancak, gelecek AB ve kendimizi ifade adına oy kulanmak gerektiğini ve etnik veya adasal değil siyasi duruşla tercih yapmanın önemini de belirtiyorum. Oysaa, avantacılar, oy kulanma gerekçesini dahi pek konuşma eyliminde değillerdir. İsteyen, son fon avcıları ve seyahatcıları incelesinler. Çoğu, oy konusunda aynen buradakilerin havasında.*****
Sanmayın salt seçim konusunu çevremiz ve K. Kıbrıs yansıyışla tamamlayacam! Size birisi dünyanın en iyi yaşamı olan, haklara sahip olan ülkelerini sorsa, Filandiyayı çoğunuz hemen söylersiniz. Hele de AB içi kıstas koyunca, Filandiya sırıtıyor. Oysa, son dönemde Avrupanın hem de en gelişen ülkesi Filandiyada olanlar kuşku ve endişeleri artırmaya da yeter.Filandiyada yapılan son hafta sonu seçimlerde Sosyaldemokrat parti az farkla, 20 yıl sonra birinci geldi. Bu anormal değildir. Fakat ikinci sıradaki yumuşak adıyla aşırı sağ parti olunca, çelişki hemen gelir. Üstelik, sadece Filandiyada değil, Batı Avrupada aşırı sağ “faşist” partilerin güçlendiği görülüyor. İsgandinavya ülkelerinde bu partiler artık iktidar eşiğine dek geldiler. Bu bilgilerle düşününce, Filandiyada ikinci sıra oldukça önemlidir. Tabi, Yeşil Sol partisinin de oylarını artırdığı da eklenmelidir.
Filandiya örneği direk şu mesajı da taşır: Mayıs ayındaki AB parlementer seçiminde seçilecek üyeler, ülkesel değil de siyasi duruşlarla eksen oluşmaktadır. Sadece Filandiya değil, öteki ülkelerdeki faşist yükseliş şekli direk eğer gereken önlemler alınmaz sa AB parlementosuna da yansıyacak. Bundan kçınalınamıyor. Nasıl avrupanın aynası ve geleceği AB seçimlerinde bazı mesajlar verip dinamikler de belirleme yönüne gidilecektir. Onun için salt Filandiya değil, Kıbrıstan da gidecek Elam tipi kişilerin etkileri burada hisedilecektir. Unutmayın; Filanda denilince En iyi eğitimin yapıldığı ülkedir. Refah bakımından, sosyal güvenlik boyutu veya en az eşitsizlik olan yöreler sıralamasında önemli yeri vardır. Fakat, ekonomik genel kriz ve ırkçılıkla göçmen karşıtlık ivmesi, sosyal aşmazlık ile Neoliberal çöküş koşulları, Filandiya gibi ülkede dahi sarsıntılarla faşist yükselişi getirdi. Bu gelişmeleri doğru okumak şart.