Daha önceki yazılarımda da belirtim: “Nisnn ayı oldukça yakın tarihi önemli olaylarla doludur* Nisan yağmurlu bir tarih yüklenmesi vardır” deyip, bunlardan seçki yapmak dahi zor olduğu da kesin. Nitekim, sadece Nisan sonlarında ardı ardına yaşanan ve günümüze de oldukça etkileri olan birçok siyasi deprem denecek yaşanmışlıklar vardır. Bunların bir kısmını geçen yazılarımda özetledim. Fakat, her duyduğum güncel haber veya uzanırken ki düşlere dalma modunda, unutulmuş gibi görülen önemli siyasi tarih yaşananları yeniden aklıma gelip takılmaktadır. Portekiz de bunlardan birisidir. En önemli sistemsel sonuç ise Klasik sömürgeciliğin önemli merkezlerinden birisinin de bu dönemi kapatıp, Yeni Sömürgecilik olayının yerleşmesi oldu. Dahası; klasik Sömürge dönemi sonlanırken, Bir yanda Emperyalizim, öte yanda neyazık ki parçalanmakda olan Sosyalist sistemin olumsuz etkielriyle, Portekizin batı dünyasında kalış öyküsü de ilgili tarihte yaşandı.*****
Portekiz tartışmaları, yetmişlerde tam daa Kıbrısta altüstlerin yaşanıp adanın fiylen ikiye ayrıldığı dönemde yaşandı. Bundandır ki ayni şekilde Türkiyede yeniden toparlanmakta olan devrimci hareketlerin de ivmesi ile ilgili ülke oldukça önemsenerek geçiş sürecinde çok yazılıp çizildi. Özellikle de Sovyet yanlısı sol ile Çin etkenli hareketler arasında konu adeta iki ayrı kutup gibi algılanıp, sömürgelerin kurtuluş konumuna dek yayıldı. Ben bunları 74 Kıbrıs müdahaleleri sonrası eğitim için yeniden yolandığım Türkiyede direk kendimi de içinde bulduğum konudur. Ankara, Gazi mahalesi Halkevinde bu konu oldukça tartışılıyordu. Portekiz 25 Nisaan darbesi ve sonrası üzerinden farklı sol görüşler hemen netleşiyordu. Çin yanlıları “iki süper devletin Portekizden elini çekmeleri* Sövyet yanlıları ise darbenin devrim olup Sosyalist niteliği” üzerinden tartışılıyordu. Bu daha da farklılaşarak, kurtuluş savaşı verip, bu darbeyle oluşan zeminde yeni gelen yönetimin, sömürgelerin bağımsızlığını kabulenme eylimiyle de konu oraya dek uzadı. Özellikle, Portekizin son klasik sömürge kalıntısı olan Angolada Çin ve Sovyetler farklı farklı örgütleri destekliyorlardı! Doğu Timorda ise bağımsızlık hareketinin Çin yakını olması nedeniyle de Sovyetler daha sonra Endonezya işkaline gereken duruşu göstermedi. Bunlar hep Portekizdeki 25 Nisan “kimine göre darbe, kimine göre de devrim” denilen olayın neticesinde gerçekleşiyordu.
Peki, Portekizde ne oldu ki salt Batı Emperyalistler değil de Sovyet Çin ekseninin dahi eklendiği siyasal çalkantı yaşanıyordu? Gözlerim az olsa da kapanır gibi olup, Gazi Mahalesindeki Halkevindeki hararetli tartışmaları yeniden beynimden alıp düşünsel anıya çevririken, şimdi gelinen sonun da sorgulanması gerektiği ikileme düştüm. Konuyu fazla lafa boğmadan hemen olayla alakalı birkaç kelime yazalım.****
Portekiz, Avrupanın en çirkin Afrika köleleştirme politika sömürgeciliği uygulayan ülkedir. Yine, ayni Portekiz Avrupa ülkeleri arasında, klasik sömürgeciliği enson sonlandıran ülkedir özeliğine de sahiptir. Başka bir net bilgi ise, evrenseleştirdiği futbol söylemi oldu. Portekiz diktatörü Salazarın şu sözleri epey zaman ders gibi beyinlere kazındı! “Ben 50 yıllık diktatörlüğümü futbola bağlıyorum* Futbolu kitleleri uyutmak için hep kulandım” dedi. Bu özellikle yaygınlaşan Futbol ağında Salazarın bu sözleri hep uyarıcı ders gibi akıllarda hep takılıp durdu.
Salazar, 1926 senesinde, Portekizde oluşan krizler de kulanılarak darbeyle yönetime geldi. Avrupanın önemli faşist liderlerinden birisiydi. Fakat, tıpkı ispanya gibi ikinci Paylaşım savaşına girmediği için de Hitler gibi yenilerek kısa zamanda yönetimden gitmedi. Hat ta, ispanyada Franko büyük iç savaş sonrası iktidara geldiği için adı duyulmuşken, Salazar ondan önce ama darbeyle iktidarı ele geçirdiği için, pek de fazla öne çıkarılmadı. Ancak, futbol ile alakalı sözleri ile politik spor kulanım yönüyle yine de böylesi bir faşist niteliği tarihe kazılmaktan geri kalamadı….
Salazar kendi isteği ile görevi Kaytanoya 68 yılında brakırken, yine önemli diktatörlük mesajlarıyla dünyada yankı buluyordu. Hele de Afrikadaki sömürgelerin kurtuluş savaşları örnekleri Portekizin sömürge anlayışını sorgulayan günceye doğru kaydı. Gine Devrimi özellikle sol dünyasında Afrika dersleri olarak okunup Türkçeye dahi çevrildi….
Portekizdeki Cunta faşizmi 25 Nisan 74 yılında son buldu. Alt düzey subayların örgütlenerek ve oluşan kitlesel ayaklanmalarla, sömürgelerden gelen yenilgi haberleriyle kaynaşıp, darbe ile geleni darbeyle görevden aldı. Portekizdeki sevinç ve ilk kararlar oldukça dünyada yankı getiriyordu. Özellikle, Portekizin geçici yönetimi Afrika ülkelerine sömürgeciliği sonlandırıp bağımsızlık da verince, olayın öyle basit darbecilikle sınırlı olmadığı anlaşıldı. Sovyetler bu konuya oldukça önem verdi. Askeri darbelerin halkla buluşup devrim olacağı tezini geliştirdi. Oysa, Portekiz cepesinde çok boyutlar vardı. Başta darbeyi yapanların birkısmı Sovyetci olurken, Nato ordusu olma gerçeği de madalyonun ağırlıklı yüzü oluyordu. Kitlesel olarak Portekiz KOmonist partisi de ortada dolaşırken, sağa kayıp Amerikancı çizgide olan Sosyalist parti batıda kalıp reforumcu çizgide oturdu. Bu kırılma karşı darbecilikle de 3 kez girişim oldu.
Sonuçta, Portekiz devrimine Karanfil ismi verilse de yaklaşık 17 ay süren bu çalkantı, iktidar eksenine Sosyaldemokratlar oturup batı bloğunda ve Natoda kalınması sonucu çıktı. Sovyetlerin devamlılıktaki eksikliği, PKP Sovyet dışı prokramlı hedefinin olmaması ve Çinin ikili tavırla Sovyet Amerikan ikilemli ret etme duruşları, Portekizi batı bloğunda kalmasına sonuç üretmişti. Bu geçiş dönemleri sadece Portekiz değil iran gibi bölgesel ülkelerde de ayni siyasi yetersizlik ve ardından tutum netliği olmamsıyla teslim veya yenilgiler yaratmaktaydı!
Portekiz ülke gerçeği kadar, örneğin aNgolada Çin Sovyet karşıtlığı ile Amerikan Güney Afrika müdahaleleri karmaşasında burada da senelerce iç savaşın sürmesine neden olundu. Doğu timurda ise devrimci hareketin ülke denetimini ele geçirmekteyken, Amerikan onaylı ve Sovyet göz yumma sonucu Endonezya tarafından işkal edildi. Doğu Timor direnerek ve nifusunun üçte birinin katledilmesine rağmen ikibin senesinde artık imkar edilemez olgularla referandumla bağımsızlığını kazandı. Aslında, Portekizin 25 Nisan hareketinin ülkeyi faşizimden kurtarma gerçeği varken, sömürgelerinde sol seçkiyle bağımsızlık kazanılması da öteki dünyada yankılanan gelişme oldu. Portekiz ile artık dünyada Klasik sömürgecilik uygulayan ülkeler de sonlandı. Yeni Sömürgecilik stratejileri artık geçerli kılınıyordu. Kisincır droktinleri ile Portekiz sömürgesi doğu Timor Endonezya, İspanyol Batı Sahrası Fas, pek de konuşturulmayan Kıbrıs da bildik işkal dönemlerini ayni tarihlerde yaşamaları tesadüf değildir. Bu arada Umandaki Dofar kurtuluş hareketi de ayni duruma iran şahının müdahalesi ile karşılaşarak tarihe karıştı.
Portekiz, her ne kadar darbeyle başlayıp devrimci rüzgarlar da estiren, fakat sonuçta batıda kalsa da sömürgeciliği de tasfiye ederken, yine de Cunta Salazar faşizmini hiç unutmadı. Örneğin, 78 yılında ozamanki adıyla AET veya şimdiki gelişmiş şekliyle AB 4 ülkeye Neoliberaleşmelerini darbe veya aET üyesi olmayı önerdi. İspanya biraz direnmek istedi, Yunanistan da ayni tutuma girdi, Portekiz ise hemen AET girmeği kabul ediyordu. Dördüncüsü olan Türkiye ise Ecevitin direk ret edişiyle yeni cuntanın da siyasal seçimini ilan yaptıydı! Böylesi tarihi devamlılıklar da yaşandı….
Kısaca, Portekizin Salazarı önemli faşist sayfalardan birisidir. Portekiz faşizmin sonlanması ve geçiş dönemi ise ülke tarihinde önemli sıçramalar ve kırılmalar getirdi. Bu tarihi okurken veya anımsarken, yetmişler dünyasındaki altüstleri de unutmamak gerekir. İspanya ve Portekizdeki Sovyet tutumu ve sonradan ABD toparlanması oldukça derslerle doludur. Faşizmin yaratığı yıkım ile kitleleri yeniden darbeyle korkutpa piskolojik hareketler, her 3 ülkeyi de AET girmesine itekleyerek, Natoda kalmalarına da neden oluşturdu. Bu tarihi sayfalar hep derslerle doludur. Aynen Batı Akdenizde değil Doğu Akdenizdeki müdahaleler ve seçkiler ayni tarihlerde başka sayfalara da ihdiyaç duyurtuyordu. Tarih yeniden yaşanamaz: ancak; yeniden yazılamaz da! Unuturularak da yok saydırtılamaz. Günümüzde ise tarihi iyi bilip gereken dersleri almak la geleceği de kurtarma siyasetini yaratabilme koşullarına ulaşılınır.