Bugün dünyada gerek genel gerekse ulusal düzeyde binlere varan sorunlar yaşanmaktadır. Bunların bazısı da gündemleşip konuşturuluyorlar. Sorunların yoğunluğu veya çeşitliği karşısında hep bir genel kuram unuturumla başarısına gelindi! Emperyalizim….Gerçekten, krizlerin hem genelini hem de ülkeleri yakan boyutlarıyla sürekli yaşanarak gündemleşiyor. Gerek içsel gerek devletler arası sorunlar da savaşlara dek tırmanmaktadır. Genelde medya seçkisi ile bunların tercih edilenleri ile ancak alakadar olunuyor.Hepsi konuşulurken nedense, eskiden sık sık kulanılan genel sistemsel ayak hep yok saydırtılmaktadır. Emperyalizmin nedenleri üzerinde pek durulmaz. Tam aksi, sanki gülük gülüstanlı Emperyalizim ile sorunların çözüleceği yalanı da artık epey kamuoyunda inandırıcı hale getirildi. Oysa, her sorunda mutlaka geçmişten gelen sistemsel nedenler vardır. Ayrıca, bu sorun dilendiği anda çözülür gibi yapılıyor. Emperyalizmi, onun ilişkisel bir olmazsa olmazı olan Sömürgeciliği ve daha da ileri gidilerek, Klasik sömürgeleşme ile Yeni sömürgeciliğin de kurallarını bilmediğiniz anda kendinizi aldatılmış güncel sorunların içinde bulursunuz. Son günlerde Kıbrıs, Keşmir sorunu nedeniyle Pakistan Hindistan tırmanan kriz ile Venezuelada resmen dış müdahaleli siyasal basınç konularını Emperyalizsisz anlayamazsınız. Ama, siz Emperyalist dışı dar günceyle konulara bakarsanız da kolayca kandırılma moduna gelirsiniz.
Günümüz Dünyası, Kapitalist sistem koşulalrında yaşamaktadır. Oluşan tüm konular da bu sistemsel işleyişlerin birer ürünüdür. Kapitalizmin üst aşaması ve Uluslararasılaşan gerçeği Emperyalizim ise bunun devamının sonucudur. Uluslarasılaşan gerçek ile sistemsel işleyişlerin özünü bilmeden konuları doğru anlamak mümkün değildir. Hat ta, işleyen Emperyalizim yapısında, değiştirilen sömürme taktiklerini de cahilce ötelersek, günümüz dünyasının özünü okuyamayız. Öyle ki Emperyalizmin çözüyorumla aslında klasik sömürgeciliği yeni sömürgeciliğe taşımasını bilmiyorsanız, Açık ik
Şkalden gizli işkale geçişi de görmezden geleceksiniz. Devamında, Emperyalist siyasal dönüşümle olan bu süreçte de kaşılmaya aday Keşmir veya Kıbrıs gibi konuları da potansiyel kulanım aracı olarak da brakılacaktır. Ayni şekilde; Emperyalizmi bilmiyorsanız ve onun sermaye çıkarlı sınıfsal gerçekliğinden kaçarsanız, Venezulada olanları da yanlış algılarsınız. Çünkü, başta Amerikan tekeleri açıkca şunu söylerken “Venezule Petrolu fakirlere sağlık ve eğtim olarak dönemez* Bu kar sermayenin kasalarına girmesi gerekir” siyasi hedefini de anlayamazsınız. Halbuki, Venezuela müdahalesi özünde enerji kaynağının halka değil de sermayeye verilme müdahalesi olduğu söylenen taleplerle açıktadır. Ne diyorlar: “Petrol zenginliği çarçur ediliyor! Halbuki bu sermayeye kar olarak verilmelidir”.
Yukarda verilen 3 ülke örneği, eğer Emperyalizmi bilmeden tek tek yorum yaparsanız, sunulan şekliyle ele alırsanız hep yanlırsınız.Hat ta, Kıbrısta olduğu gibi Klasik sömürgecilikten yeni Sömürgeciliğine geçerken, yapılandırılan Kıbrıs ile çizilen siyasal hedef bilinmeden konuşulursa; Şu basit aldatmaya kolayca inanırsınız: “iki toplum lideri konuyu çözecek”! Onca deneğim karşın bu aldatmaca öylesine yerleşti ki Kıbrısı şekilendirine başta ingilterenin hala adada “barış ve çözüm” istendiğine inanç yerleştirilmektedir…
İster Kıbrıs ister Keşmir konusu Emperyalizm ile birlikte konuşulmaz, sömürgecilik taktiksel sıçramayı bilmezden gelirsek, Kıbrıs konusunu “iki lidere” Keşmir sorununu da “Pakistan Hindistan” daraltısına sıkıştırırız. Emperyalizmin sınıfsal özü ile sömürgeleştirme politikalarında çözüyormuş gibi görünüp yeni sorunlar yaratılan yönünü de yok saymış oluruz. Üstelik, yeri geldiğinde Kıbrıstan Keşmir sorununa öylesine direk müdahaleler yapıldı ki bunlar dikate alınsaydı, günümüz Venezuela gerçeği de daha kolay anlaşılıp, kamuoyu bukadar aptal yerine konulmayackktı! Hele şu ezber çok gülünç; Demokrasi getirilecekmiş! Iraktan SUriyeye veya bizde yapılan genel seçimlerdeki demokratik ortamın dersleri doluyken; Kıbrıs ve Suriyede yeni dönemde rol alacak Türkiyede olanlar sa başka bir yansıyış halindedir. Ama bize ne deniyor: uluslar arası güçlerin de istekleri budur! Venezuelaya demokrasi getirilecekmiş… Peki Yeri geldikçe unuturulan ve ansızın parlatılan Keşmir konusunda bu sistemin rolu ne? Acıdır, Hem Keşmir, hem de Kıbrıs bağımsızlıkların olmasıyla yeni sorunlarla sıçrama yapan konulardır. Emperyalizim Klasik sömürgecilikten yeni Sömürgeciliğe geçerken, açık işkaller sonlanırken,birden ayni coğrafyada yeni sorunlarla kontrolu krizler dönemine de geldi. Sistemin Yeni sömürgeleşmesi ile Bölgemizde Kıbrıs sorunu İngiltere işkal sorunundan garantörlü bağımsız yönüne kayarken, kurdurtulan İsrail ile de Filistin sorunu yaratıldı. Hint yarımadasında ise tek devlet yerine önce Pakistan Hindistan ve Yetmişlerde de Bangladeşle değişik devletler oluştu. Keşmir konusu ise göstere göstere çözümsüzleştirilip patlamaya hazır bonba gibi bölgenin ortasına brakıldı. Hem de B.M. kararlarıyla da bu taşlandırıldı.
Venezuela ise bizim de ders alacağımız güncel bir durumdadır. Venezuela petrol zengini bir ülkedir. Fakat, petrol zenginliği uluslar arası tekelerin elindeydi. Halkın Y.82 cıvarında yoksuldu. Çavezle başlayan Bolivaris Sosyalizim anlayışı ile petrol zenginliğinin birkısmı halka dönük politikalarda kulanılmaya başlandı. Buda darbe girişimlerinden şimdiki aşamaya dek direk Amerikan müdahaleleri ve iç sermaye oligarşilerince yapıldı. Konu: Petrol zenginliği yoksulara sağlık ve eğitim harcaması olarak yapılmaması gerekiyordu! Bu iç oynama alanı daraldıkça, dış müdahale artıp, sonunda başkan ilan etme, ablukayı artırma yöntemleri ve dış askeri müdahale tehtitleriyle bu petrol kaynağının halka değil de sermayeye verilme kuralı işlemektedir. Yani; venezuelayı, salt denilen şekliyle değil, direk Emperyalizim içerikle ele almak gerektiği dayatması vardır.
Bu Kıbrısa mesajdır! Özellikle de bizim tarafa. Çünkü, sanki burada çıkan gazın sadece Kıbrıs elinde olacağı ve bizim de etkimiz varmışcasına hem pay isteniyor, hem de boruların Türkiyeden geçme talepleri ağırlıkta sunulup doğru sanılmaktadır. Oysa, daha denizdeki araştırmalarla işin içindeki Amerikan tekelinin sahipleri baştan gereken mesajı vermesi gerekirdi. Örnek, bilgi edinme de olsaydı. Katarda çıkarılan Petrolun ancak Y.14 ülkedeki kesime kalıyor, Azerbeycan ve Türkmenistan emerji kaynaklı zenginken, kadınlarının buraya gelip nasıl çalıştığı gerçekler, gözümüzün içine sokulmaktadır. Üstelik, pek söylenmeyen Dünya Bankası stratejisi ile bunalr gerçekleşmektedir.
Basit eski halk diliyle şimdilik makalemi baylayacam: eskiden konuştuğumuz bazı bilgili yaşlılar şu basit olgualrla bizi aydınlatmaya çalışıyorlardı! “İngiltere nerden çekildiyse, sorun brakıp gitmiş gibi oldu. Aslında gitmedi! Sadece rolunu gizledi. Kıbrıstan çekilirken, ta baştan bizi parçaladı, Filistinden çekilirken İsrail devletini kurdurtu, Pakistan Hindistan arasına Keşmir bonbasını koydu, Arap ülkelerini kendince sınırlarla ayırıp, mezhepsel ve etnik sorunlarla karşıkarşıya braktı” Zincir devam edip Sirilankadaki Tamil sorunundan tutun Afrikada başka ayrışmalarla bir sömürgeleşme politikasını anlatırlar. Tabi ki Kıbrıs konusundaki Taksim politikasının da aslında ingilizin ürünü olduğunu, belgelerle söyleyenler de oldu. Ama, bunlara bakarsanız, günümüz dünyasında Emperyalizim sürdüğü için, devamlılığının da olduğu kesin. Sadece, gerektiği anda kontrolu krizle tırmandırılıp savaş eksenine de tırmandırıldı. Bana eski bir Özalharpcının Kıbrıstaki olaylardaki taktik için kulandığı şu cümle önemli: “Dikat ediniz mi; öldürülen ve karşılık verilme olaylarında hep sınır vardır. Sadece karşılık verme ile sınırlandı. Bu bize hep anlatıldı” dedi. Özelharpın buradaki yerini de emperyalist ilişkisini de size braktım.