yaklaşımlarÖzkan YıkıcıKıbrıs, Türkiye, Pakistan ekseninden – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Kıbrıs, Türkiye, Pakistan ekseninden – Özkan Yıkıcı

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Zaman zaman basit diyalogdan tetiklenen makaleler de çıkardığıma tanık oldunuz. Geçenlerde bir arkadaş ile birlikte, öğlen yemeği için döner çağırdık. Döneri getiren Pakistan uyruklu bir insandı. Arkadaş, basit döner alma ilişkisi ile hemen adamı gönderip, yemeğe başlama peşindeydi. Benim ağzımdan gayrı isteksiz bir cümle getirdi! “Yeni seçilen Pakistan başkanı nasıl” diye soruverdim… Karşımdaki de motora binip gitme telaşından sıyrılıp bana dikatlice yanıt verdi! Belli ki ülkesinin adını duymaktan hoşlanıp, hele de güncel siyasal bilgisi olan kişi de karşısında olunca, memnun halde kalmışcasına konuşmayı da sürdürmek istedi… Hemen yanıtı verdi: “Yeni Kriker lideri iyi birine benziyor* Ancak, ülke odenli kötü yöneteldi ki işi zor”… Artık, biraz sohbet havasına da girdiğim için olacak, paketi elimle açmaktan vazgeçtim….

“Pakistanda oldukça şeryatcı ve gerici yönetimler geldi değimli” diye sorularıma devam ettim. Adamcağız acele motorla gideceğini dahi adeta unuturcasına sohbeti sürdürdü: “Ülkemiz çok kötü yönetildi. Hele Amerikanın da oyuncağı olup en yobaz yönetimleri dahi devletin içine soktuk” deyiverdi! Kaybedenelrin şeryatcı bakışlarından tutun, Afkanistan hikayelerine varan bir anlatıya girdi. Baktım ki adamcağız hem sürgün gibi çalışarak yaşamaktan, hem de burada öğrenci olup ekmek parası çıkarma zorluklarıyla doluydu. Ama, benim aklıma da hemen bu Pakistanlının işi olup ustasının da beklediği gerçeği aklıma geliverdi. Sohbeti kesip teşekür etmek zorunda kaldım. Pakistanlı hızla motora binip kaybetiği zamanı daha süratle almaya çalışırken, yanımdaki arkadaşım bana tuhaf tuhaf bakıyordu!

Özellikle, yemek gelmeden önce acıktığımı hem de iyice acıktığımı hatırlatıp, birden sohbete dalmamı da anlayamadı. Üstelik, Pakistanı bile bile karşımdakini de konuşturma girişimim sonucu karşılık da almamı biraz şaşkınlık oluşturdu. Döneri dişlerken de gayri ihdiyari “Sen bunları nerden biliyorsun” diye soruverdi. Ben de ona adeta beni hala tanıyamadığı karşılığını verdim. Ama, aslında Pakistanlıya şunu da sormak isterdim: “Sen şimdiki Türkiyede yaşananlara bakarak, söylemek istediğin uyarılar varmı” demesim de geldi.. Ama, Pakistaanlı çoktan ustasına varıp yeni dağıtımlarla uğraşlarına devam ediyordu……

Bilmek, bildiğini unutmadan yorumlayıp bilimseleştirmek ve kıyaslarla dersler almak, her zaman önemlidir. İşte, normal hale gelen ve her ülkeden biraz bilinçli olan insanlarla iyi diyalok kurmanın benim tarafımdaki etken budur. Pakistanlı veya başka bir insan fark etmez: yeter ki diyalok kuracak dilim olsun da sohbete başlayınca, mutlaka ortak geliştirme esrumanına ulaşırım. Tek önemli eksiğim, fazla yabancı dil bilmememdir.. bundandır ki yukardaki Pakistanlı örneğinde olduğu gibi, gelişmeleri bilip hele de burada çalışan yurdundan uzak insanlarla ilişki kurup kendinden yanıtlar almak da önemlidir.

Pakistanlılarla sohbet olayında eğer yanımda Türkiyeli insanlar da varsa, onlara iki yönden hep açılım yaptırırım. Gericilik ve şeryatcılığın aslında dinsel inançlı amaç olamayıp, aslında ABD hegemonya kulanım esrumanları gerçeğini anlatırıyorum. Ayrıca, daha demokrat insan ise eskiden paakistan Afkanistan sınırında oynanan Amerikan oynunun şimdilerde Türkiye Suriye veya ırak sınırında olanlarla benzetme veya farklılıklarıyla kıyas yapma yöneliminde konuşmayı geliştirmekteğim… Böylelikle, başlangıçta yabancı gibi duran yanımdaki insanlar, bir anda kendileriyle aynılaşan bir geçmiş kıyasına dek gelme olasılığına düşmektedirler…

Anlayacağınız gibi, Pakistanlı ile sohbet sahnesinde yanımda TC vatandaşı arkadaşım vardı. Ona, eğer Pakistanlı acelesi olmasa, diktatörlük dönemindeki Türkiye Pakistan benzerlikelri ve farklılıklarını da ortaya koydurtmaya çalışacaktım! Özellikle de iki konuda yoğunlaşma düşüncesindeydim. Birincisi, afkanistan işkali ve Amerikanın dinsel eksenli cihatcı merkezi Pakistanı yapmakla nelerin yaşandığı bilgilerini bizat yaşayıp günümüze gelen Pakistanlı diliyle aktartacaktım. Özellikle Pakistan Cihatcı köprüsü olurken, Türkiyenin Suriye savaşında da ayni rolu alırken nasıl benzer sorunlar başlangıç kıyası yaptıracaktım…

Öteki olay ise yıkılmaz denilip durmadan Amerikancı rol alıp da sanki karşıymış rolunu oynayan Ülhakın sonunu da söyletecektim! Tabi Türkiyede yaşanan son hukuk olayları ile Pakistan ayni dönemli benzerliğine de dokunmaya çalışacaktım. Örnek, Eren Erdem olayında veya Tutuklu kelepçeli avukat Selçuğun konumuna konuyu getirecektim. Pakistanda diktatörlükler döneminde avukatlar ve yargıçların genel tutumu ile Türkiye kıyası yaptıracaktım. Unutanlara anımsatalım: Pakistanda zaman zaman Avukatlar veya yargıçların da yönetimlere karşı hem de sokakta eylem yapma geneleği vardır.Devlet içi erk mücadelerlinde hükümet ve başkan yargıyla ve orduyla çeliştikleri , hat ta son başkanı devirme yargı kararları dahi alındı. Bundandır ki Pakistan devleti hala doğru yanlış kuvetler ayrımı üst siyaset ekseninde oldukça kırılmalar yaratmaya adaydır.

Şimdilik Türkiyede bu durum duranlaştı. Son hükümet yargı çelişkileri AKP kapatılma davasında yaşanıp, AKP bu mücadeleği kazandıktan sonra, devlet içi mücadelede güçler lehine dönüştü. Paakistanlıya bazı son yargı kararını söylediğimde, herhalde şaşıracaktır. Çünkü daha yakında kendi yargıları bazı devlet yetkilileri yargılayan bir devletden söz etmekteğiz. Ama, onun acele yeni paket dağıtma benim de acıkmışlığım nedeniyle bu sohbet fazla geliştirilemedi. Ama, enazından Türkiyeli arkadaşım yine de “Pakistan seçim sonucunu bana sormaktan geri durmadı. Hele, kazanma sürecini ona anlatınca, Türkiyede gelişmekte olan yerel seçim ile en basitiyle bol seçmenli evler kıyası yapınca “Acaba, Pakistan demokraside bizi geçtimi” diye sordu! Ben sadece “kıyası sen yap” demekle yetindim….

Aslında, benim yazılarımı biraz okusa ve sadece işine gelince veya sırf konuşmak için konuşma yapmasa, Pakistanlı ile olanların çok daha fazlasını yazıya döktüm. Suriye gelişmelerinde Pakistanlaşma tehlikesine işaretler yaptım. Nasıl ABD Pakistanı Afkanistana karşı hem de cihatcı gerici yetiştirme kulanımla kulandığı gibi, Türkiye Suriye ekseninde de benzer ama bazı yeni formatlı değişimlerle benzer gelişmeler yaşandı. Ama, tek eksenli ve dar koşulda sıkışmak çoğu alınacak dersi de engelemektedir…

Bu olay Kıbrısta yaşandı. Bu sohbet yapılırken Buraya da Çavuşoğlu geliverdi. Hizaya çekmeyi gayet güzel yaptı. Hizaya gelenler ses çıkarma yerine, ya sustular veya Anastasiyadise göndermeler yapma yarışına girdiler. Derken, ayni Çavuşoğlu yurtdışı Türkler listesini okudu. Bizim bazıları alındı! Neden miş Buradaki TC sayısını vermenmiş! Herhalde unutuyorlar, Türkiye burasını kendi toprağı görüyor. Burada yaşayan TC yurtaş listesi neden yayınlasın? Ama, romantizmimiz gayet güzel: Türkiye nezaman uyguladığı politikaya uygun davranınca “KKTC ezberimiz” bozulmuşccasına ağlarız! Nedenmiş, Türkiye takımları Kıbrıs Cumhuriyeti ile maç yapıyor, neden Türkiye yetkilileri Kıbrıs Cumhuriyeti siyasetcileriyle görüşüyor gibi tutumlarımız hep romantik hayal kırıklıklar olarak yaşanıyor.

Şimdi de onca acayip gerçekler yaşanıp doğal hale gelirken, nedenmiş “Yurt dışı Türkiyeli listesinde K. Kıbrıs da yokmuş” marazlar birilerini alıp götürüyor… Tam da bu maraziler birilerini ırgalarken, öteki bu defa iş

Çişeleri bakanı Süleyman Soylu adamıza gelip sakıncalılar anlaşmasını yaptı. Herhalde Türrkiyenin sakıncalı ve terörist listelerini bilen ve kendilerince öteki dediklerini bu kavramlarla sıralarken, buradaki tehlikenin de önemini pek anlayan olmadı. Nasıl ki Süleyman Soylu Doğru Yol partisi başkanı ve sonradan Demokrat adını alan bu yapıdan AKP dönüşle inanılmaz dil kulanırken, herhalde aynisini bizim koltuğa gelmekle dönüşen koltukcuların da benzer suskunluğa gitmesinin de gerçeğinin sırrı olduğunu pek konuşan olmadı.

Herhalde, bir TC yurtaşına Soyluyu sorunca anlatacakları, buradaki gayet koltuku partilerden birisinin yanında olsa nasıl tavır kor artık siz düşünün! Boşuna değil, hukuk hukuk kelimeleri dahi bazı gerçekleri örtemeyecek derecede şişkinlik olduysa, bilmememin bilgisel yaşam karşısındaki acizliği de odenli tehlikelidir. Boşuna değil Türkiyede veya bizde birçok gelişmeyi haber yapmama veya yayın yasağı uygulama kriteri doğalaşmadı. Kartaldaki son apartman çöküşü ve hemen yayın yasağı gelmesi de bunun sadece bir yeni uygulamanın ötesine geçememesinin de yanıtı bu.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin