Federasyonu paylaşmaya dayalı bir tutumla yapamadığımız için işbirliğine dayalı bir tutumu kabul etmeliyiz diye softa şaşırtmacasından başka bir şey olmayan bir açıklama yapıldı. Yapan ise dışişleri bakanı. Paylaşmak görevleri paylaşmak ise federasyonlar etnik ve bölge sorunlarını aşmak için paylaşmayı öngörür.
Dilin kemiği yok derler. Paylaşmayı bisikleti paylaşan iki kardeş örneğinde olduğu gibi ele alırsak bisikleti hangisinin ne zan kullanacağını belirleyen bir federal uzlaşma olur ama itiraz eden olursa bisikleti ikiye bölüp alıp gitmek de paylaşmadır. Onun için dışişleri bakanı ikinci yolu seçmiş olmaktadır. Çünkü bisikletin yarısını alıp gitmeyi ister gibi Kıbrıs’ı ikiye böldük ve bölünmenin tamamlanmasını sağlamak için iki devletin tanınmasını bekleyenler görülüyor. Onun için bisikleti tekrar birleştirmek isteyenler federatif olmasını benimseyerek görüşmelere önem verip çabalıyorlar. Dışişleri bakanı bu modeli tükettik diyor ve “işbirliğine dayalı ortaklık modelini denemeliyiz” diyor. Lafı uzatmayalım ona göre federasyonu bırakıp iki devletin işbirliğini savunuyor. Yani dünyanın olmasını istediği ve olması için büyük masraflarla destek verdiği bir modeli reddediyor. Sözünü Güney’in uzlaşmazlığına dayıyor ama onu bizim anlayışımıza bırakıyor. BM’nin aktif bir şekilde işe müdahil olduğu bu günlerde karşı tarafa saldırmayı göze alamıyor ve sanki Kuzey’in uzlaşmazlığını bile başarısız olduk deyimiyle paylaşmış oluyor havasını veriyor.
Bu laf cambazlığıyla kendi kamuoyuna hoş görünmek ve biz uğraşıyoruz ama olmuyor imajı vermek işe yarıyorsa ve koalisyon çatlamıyorsa da Kıbrıs’a ve dünyaya bir yararı olmuyor.
Nitekim doğal gaz kavgasının patlayıcı ve parlayıcı sonuçlar yaratma olasılığından bizi kurtarmıyor. Türkiye’nin doğal gaz konusunda görüşmelerin engellenmemesi için dikkat diyen CHP milletvekili gerginlik yaratmayalım derken onun tam destek verdiğini görüyoruz. Doğal gazı paylaşmak olsa olsa ikiye bölünen bisikletin parçalarını tamircilere satma pazarlığından başka bir şey olmayan politikadır. Bisikleti paylaşmayı kullanma programı yapmak federasyonsa bölünmüş bisiklet hali iki devletli çözümdür.
Türkiye dışişleri bakanı bisikleti ikiye bölmeyi değil Kıbrıs’ın tümüyle Türkiye’ye bağlı kalmasını arzuladıklarını hem Türkiye’nin hemen yanında ayrı bir Türk devleti istememeleri gerektiğini ve Kuzey’in Türkiye’ye bağlanmasını da garantörlüğünün sona ereceğine işaret ederek reddettiğini kitabında açıkça yazdı. Stratejik Derinlik adlı kitap siyasal bilgiler üniversitesinde okutulmaktadır. Öğrenciler onu okuyup dışişlerine geçmektedirler.
Ulusal egemenliğin dünya barışına tehdit olmadan kullanılması koşulunu hiç umursamayan Trump gibi siyasetçilerin yolunda olan siyasiler Kıbrıs’ta çözüm üretemezler. Nasıl olduysa bir CHP milletvekili sorun yaratmayalım diyerek doğal gaz konusunda uzlaşmayı savundu ama bizimkiler soruna körükle yaklaştılar. Örnek olarak bunu alalım ve iş sarpa sararsa topun ucunda olan bizler gelecekte de şimdi de halimize bakalım. Güya iki devletliliği seçelim diyen Dışişleri’miz Kıbrıs’ın güneyinde sondaja sahip çıkıyor. Öyleyse sen iki ayrı devleti istemiyorsun çünkü bu uzun vadeli bir iş ev amacına ulaşırsan hak iddia edemeyeceğin sulara uzanıyorsun. Amacın ne? Yoksa tüm çaban çözümsüzlüğü sürdürmek ve bulanık suda balık avlamak mı? Değilse fırsatçılık yapıyor ve iki devlet kabul edilse şimdiki iddialarının tersine doğal gazdan payın azalacağı bir modelle ayrı devlet mi kabul ettireceksin. Öyleyse önce Türkiye ile uzlaşmalısın.
Kuzey’in böyle bir politika izleme şansı var mı? Ülkesinden başka bir devletin polisinin gelip insanları alıp götürmesine göz yuman bir idare, üç yıllık programlarını protokollerle başka bir devlete emanet eden bir hükümet nasıl yapacak bu işleri…
Laf sokuşturmak ala ama laf ebeliği ile dünyayı kandırmak olanaksız. Onun içindir ki Kıbrıs görüşmelerine yardım için gelen her BM görevlisi iki tarafın da saldırısına uğruyor. Ancak halkımıza diğer tarafı suçlu gösterip kendi parçasında siyasiler iyi politikacı sayılabiliyor.
Siyaseten federal çözüme karşı olan insanlar BM nezdinde çözüşmelere giderler ve gider gelirken bile diğer taraf istemez demeyi ihmal etmezler. Ayıp değil mi? Peşinen federasyonu kabul etmeyen niye kabul eder de gider ki? Belli değil mi onları gönderen vardır ve o da istememektedir yani bir oyundur oynuyorlar ve bizim siyasetçiler de alet olmayı benimsiyorlar.
Hükümetin diğer fonksiyonları uğruna deyip bu zilleti hazmediyorlar.