Kıbrıs Sorunu bekleme odasında da şimdi gerçekçi olalım; Denktaş’ın zamanından beri BM’de veya Kıbrıs’ta veya dünyanın neresinde olursa olsun artık sorunun nasıl çözüleceği, hangi noktalarda beklediği ortaya çıkmıştır. Ben yasalara, maddelere veya konvansiyonlara dönüp kılı kırk yararak bir yazı yazmayı düşünmedim. Bana göre sorunu çözmek için istek var mı ona bakmak lazım. Var mı? Veya garagaraya getirmeden mesela şunuda sormak lazım; sorunu çözecek irade ve bağımsız bir yapı var mı? Güney’de de bir şekilde bir isteksizlik olduğu söylenebilir veya her iki tarafa da baktığınızda belki de öyle açıklamalar yapacaklar ki siz onlara hak vereceksiniz. Tamam da Kıbrıs Sorunu’nun çözülememesindeki sorun nedir? Mesela Bir Kıbrıslıtürk politikacıya sorsanız bizimle egemenliği veya yönetimi bölüşmek istemiyorlar denilecektir. Belki de doğrudur. Bir Kıbrıslırum politikacısı ise; “Burasını işgal ettiler, 1964 yılından beri Kıbrıs Cumhuriyeti’nden ayrıldılar, dolayısıyla adayı bölenlere gelin taksim yapın mı diyelim?” diyecektir. O da kendince haklı…Nüfusumuzu bilmiyoruz, daha bir telaşlıyken onların bizden telaşlı olmaması daha da anormal olurdu. Bizim taraf 1963 yılından beri mağdurları oynuyor. Bizimkilere göre “Kıbrıslırumlar 1963-64’te ansızın bize saldırdılar ve biz de kendimizi koruduk”, diyecektir. Aynı şekilde Kıbrıslırumlara göre 1974 yılında Türkiye ansızın saldırdı Kıbıs’ı işgal etti denilecektir. Bana göre bunlar laf gevelemek. Yani realiteden kaçmak için lafazanlık yapılıyor. Bu sorunu çözmek isteyen her iki taraf da eğer gerçekten esas güç ellerinde olsaydı çözerlerdi. Tabi sonuçta da statüko devam ediyor.
Hadi Denktaş’la klerides anlaşamıyorlardı. İki Milliyetçi ideoloji çarpışmaktaydı denilmekteydi. Senelerce Denktaş bu işi oyaladı. Zaten emeline de ermişti. Nasıl olsa taksim gerçekleşmişti. Ülküsünün gerçekleştiğini görerek dünyayı terketti Denktaş. Peki ikisi de aynı ideolojiden olan Mehmetali Talat ve Hristofyas niye çözemediler sorunu? İdeolojileri ve benzerlikleri olan bu adamlar güya solcu ve sosyalisttiler. “Yarin yanağından gayrı” da paylaşamayacakları şey yoktu ama sonuçta anlaşamadılar.Veya çözemediler sorunu. Hristofyas referandumda “Hayır” dedi ve olay bitti. Ama Sayın Mehmetali Talat da pek üzülmedi bu işe. “Hayır” denildikten sonra inşaat patlamaları ve söylenenler, yaratılan cennet tabloları çöktü. Sonuçta Kuzey bir kere daha hüsranları oynuyor. Ama kazananlar da yok değil. Örneğin sağcı veya sözde solcu olsun inşaatçılar, statükodan kar elde edenler….Akıncı da çok toz pembe hayaller getirdi. O da birşey yapamadı. Zivaniya ve kahve içmeler sükuta uğradı. Sonuçta Güney’de Kıbrıs Cumhuriyeti devam etmekte. Orada da elbet statükodan faydalananalar var. AKEL şimdilerde isyanları oynuyor ama 2003-2004 sürecinde niye etken olamadı, niye evet demedi? Kuzey’de Kıbrıslıtürklere daha da menfi etki etmekte süreç. Gençler adada kalmayıp AB sürecinin getirdiği avantajlarla göçediyor. Kuzey’de inşaatçılar ve statükoyu sömürenler kazanıyor. Güney’deki Kıbrıs Cumhuriyeti 1964 yılında kendisine verilen meşru olma şansını kullanıyor. Türkiye gün geçtikçe daha da belirleyici oluyor ve esas iradenin kendisinde olduğunu belli ediyor. Kıbrıslıtürklerin alt kesimleri artık tükenmiş. Bir dinamizm ve umut kalmamış. Türkiye’nin belirleyici olması onları daha da yıkmakta. Beş yıl sonra artık başka şeyler konuşulacak.
Sayın Akıncı başından itibaren iradenin kendi iradesi olmadığını gerçekçi olarak gorse, hatta sol denilen partiler bu konuda hükümetçilik yerine siyasal irade ve özgürlük kavgası verselerdi bu sıkıntılar çekilmezdi. Bu kısır döngüye rağmen süreci kaybetme yerine Akıncı’nın masada kalıp görüşmesi bana göre en iyisiydi. Çünkü statükonun devamı daha fazla Kıbrıslıtürk orta kesimlerin ve alt kesimlerin aleyhinde çalışmakta. Sol kesimler ise seçim yerine Kıbrıs Cumhuriyeti, Meclisi ve tekrar Kıbrıs Cumhuriyeti’ne dönüş dahil federasyonu da tartışsaydılar daha da iyi olurdu ama gene akılları başları bir seçim almış. Şu anda tükenmeye devam… Sol ciddi bir şekilde bu sonucu analiz ederse o zaman Kıbrıslıtürkler de bir dinamizm kazanır diyorum…