Yerleştirilen resmi idolojilerle, kurgulaştırılıp kabulendirilen algılarla birlikte, olayın kendisi ve yaşanan gelişmelerin nasıl kolayca yanlışlarla yerleşeceğinin, önemli kanıtlarıyla savruluyoruz. Kıbrıs ve Suriye gelişmeleri ile algısal operasyon gündemleşmelerin çelişki gerçeği, tekrar tekrar yaşanmaktadır. Oluşturulan ve üstüne dinsel ve etnik damıtma tabusal sosu da eklenince, kitleler de tüm gösdergelere rağmen bu yanlışlara dinsel veya ulusal gözle kolayca kapılıp gidilmektedir. Hele de günümüzde etnikliğin ırksalaştığı, dinseliğin siyasalaşıp gericileşme yapılanmasına döndüğü koşullarda, bu kandırmacalar gayet kesin gerçek gibi beyinlere kazdırtıldı. Son günlerin gelişmeleri ve resmi eksen tutumu yanında, potansiyel kitlesel destek ve beslemeci akademisyen atışlarıyla bu cendere iyice kendini hisetirmeğe başladı….
Kıbrıs gerçekleri genellikle resmi idolojisel çenbre sıkıştırılıp adeta nedenli kesin gerçekler olsa da bunu hala yıkamadı. Nitekim, çoktandır kanıtlanan ve önce İngiltere ve giderek ABD devşirmeli Nato çıkarlı Kıbrıs gerçeklerinin belgeleri uçuşurken, bunun da bedeleri ödetilirken, üstelik kendilerine Anti Amerikancı diyen kessimler bile hala bu sis duvarını aşamadılar. Nitekim, Türkiyedeki nerede ise tüm çevreler Kıbrıs konusuna ayni resmi bakışla bakıyor ve K. Kıbrısdaki “örnek demokrasiden” söz etmektedirler. Tersi K. Kıbrısta da hem Kıbrıs gerçeklerine hem de Türkiyede olanlara karşı ayni yanlış idolojikleşme yerleşti. Bundandır ki K. Kıbrısta olan birçok gelişme Türkiyede haber dahi yapılmazken, Türkiyedeki ayni gelişmelerin de çoğu K. Kıbrısta yer bulmuyor. Bu gerçeklikle özellikle dara düşünce de Kıbrıs algısı da kulanılmaktadır. Nitekim, GTürkiyede tüm karşıtlıklara karşın, özellikle devlet eksenli partiler her konuda keskin ayrım çizmekle meşkulken, Kıbrıs konusunda adeta resmi eksende birbirlerine suçlama bahanesine dek gerilemektedirler. Bunun son örnekleri, benim de sürekli izlediğim Tele 1 kanalında bizat Hocam KOngar ve Yanardağın ısrarla Ecevit İnönü Kıbrıs politikalarını övüp AKP karşıtı örnek olarak sunmalarında raslıyorum. Kıbrıs olayını Ecevite “Kıbrıs Fatihi” diye söyleyip, bundan AKP yönetimini Suriye konusunda eleştirmeğe çalışıyorlar. Tabi ki Suriye direk işkaline de hala net karşı da çıkmış değilerdir. Hat ta yeri geldiğinde özellikle CHP kesimleri biran önce Kürtlere vurulmasını dahi savundular… Tabi, Türkiye politikasının eleştirisel gerçeği K. Kıbrısta pek de haber yapılmıyor. Bunu yapan “Afrin işkali gibi” Afrikanın da başına gelenler malum…..
Son günlerde K. KIbrısta kendine has gelişmeler olmaktadır. Vijdani ret yoluyla hapse giden Halilin durumu, vekil adayının rakiplerini dövdürtme tutumu ve mahkeme de olanlar, Dom otel sorunu ile aslında özünde Vakıfların gelinen aşaması gibi birçok gelişme, aslında K. Kıbrısın nerelere doğru gitmekte olduğunun basit birer güncel gelişmeleridir. Ama hala şu palavra da sürüyor: “iki liderin görüşüp sorunu çözme çabaları, ziyaretleri”! Türkiye medyası bunları pek söylemez. Söylemez de birçok yakınımızın dahi bize söyledikleri vardır: “Sizde enazından demokrasi vardır”! Buradaki olayları sıralamaya ve buranın Türkiyeye olan bağımlılığını tekrarlayınca da sanki bunlar yokmuş ve net Yardım veya eşgüdüm heyetleriyle idarecilik kurumsalaşmamaışcasına bizim burayı çağdaş demokatik örnek olarak kafalarına algılarla süslediler.
Aynisi neyazık ki buradan Türkiyeye bakışta da çoğunlukla gerçekleşiyor. Türkiyede olanları ve hele de direk buraya yansımaların da olmasına rağmen, “Türkiyede çok önemli gelişmeler olduğu, dış güçlerin kıskandığı, Suriyede önemli yerler ele geçirdiği, yükselen binalardan önemli yolların yapıldığı” ezberi hep tekrarlanmaktadır. Ekonominin önemli şekilde büyüyüp dünyaya dersler verdiği söyleniyor. Sadece hafifçe dinin yerleşmesinden şöylesine serzeniş yapılmaktadır. Örneğin, Yetmişlerden beri burada seçimlerde vatandaşlıklarla veya bir yere kabarık insan yazdırtma örneklerinin son dönemde Türkiyede görülmesi de bağdaştırılmıyor. Bugün seçimlerde Türkiyede bir yerde yüzlerce insan hayali seçmen olarak açıklanırken, eskiden benzerinin yurtaş yapma adına ayni tekniğin uygulandığı K. Kıbrısta çoktan bellekten sildirtildi. Buda eğer okunuyorsa, bu yazıyla Türkiyeli kesime anımsatalım. K. Kıbrısta bir eve onlarca ve hat ta yüzlerce kişinin atresi gösterilerek seçmen veya Yurtaş yapılmak için atres olarak gösterildi. Nemi oldu: çoktan unutulup bu yanlışlarla hem seçim kazandırıldı, hem de yurtaşlık dağıtıldı! Onun için seçim sonucundan sonra bunlar kazanan kaybeden kabullenme ile unutulup gidilir. Nasıl ki zamanında İzmir, İstanbul ve Ankara seçimleri alınırken, çöplerdeki oy farkından fazla pusula bulunduğu gibi…..
Gerçekten önemli günler yaşanıyor. Tabi son değil. Ama, bu yaşananlarla yeni bir yaşam tarzı da geliyor. Karşıt, hamlelerle kendi yapısal kurumsalaşmasını gerçekleştiriyor. Şöylesine bakın: Geçen 22 Ocakta Bursa buyurması ile Afrin işkali yazıldı diye Afrika linç girişimine uğradı, Meclisin tepesine kabile bayrağı çekildi! Sonuç mu; şu anda yargılanan Afrika yazarları oluyor. Yine kitap bulundurmak, sidisinde Kürtçe şarkı olma Güneyden gelen Suriyeli gazetecinin yurt dışındaki katıldığı eylem nedeniyle, yasal kitap dağıtma gibi konular artık K. Kıbrıs yargısında dava konusu!Yayınlanan Vakıflarla ilgili bilgilerin hala karşılığı yok. Şimdilerde ise Vijdani retden hapise girme ve Maramonte otelin geleceği tartışması mevcut. Mevcut olan başka şey de şu: 22 Ocak Afrika linç girişimcilerini veya meclisin tepesine çıkan ayni kişileri kucaklayıp karşılayanlar, taşımacılıkla katılım sağlayanlar kimisi mecliste olup “muhalefetle” Vijdana karşı ve yolsuzluklarını da örtme çabasında. Nitekim, Ombusmanın da açıkladığı yasal olmayan yerin eski makamcının oğluna verme yasadışılığı hala suskunlukta beklemektedir. Hem de CTP başkanlı hüküemtde olup sayın Tufanın hükümeti döneminde demokrasinin geliştiğini söylediği bir zamanda gerçekleşmektedir.*****
Konumuzun bir ayağı da Suriye idi. Suriyede de algı esirliği ve kandırmaca gündemi son hızla sürüyor. Salı günkü Fehim Taştekin buna gayet güzel parmak bastı. Tekrarlayacak değilim. Fakat, düşünün! Pazartesi sabahı Trumpun Erdoğana gönderdiği mesajla uyarıldık. Ardından Erdoğan telefonla devreye girip ikindini bu ateşlemenin hızını kestirti. Bu anlatıdan sakın konu Amerikan Türkiye eksenli olduğu gelmesin! Başka bir ülkenin “Suriyenin” bir bölgesinin nasıl yönetileceği gündemi oluyordu. Sanki, Suriyenin Doğu Fıratı Türkiye ve Amerikanın parçası olup, bu sorunu çözme girişimleri olarak algılatıldı! Gerçekten öyle: Suriyenin ülke toprağı olan bir yerin hangi ülke askerleriyle tutulup yönetileceği konusu gündem oldu. Dahası, o toprakta yaşayan Kürtlerin orada kalıp kalmama tartışması da yapılıyordu. Halbuki bu yer Suriye toprağı olup, Kürtler de Suriye yurtaşıdır. Nasıl yaşayıp buranın statüsü de Suriyesiz belirlenemeceği kesin. Ama, öylesine bir tartışma ve ardından sonuç sunuldu ki Suriyenin kuzeyi Amerikan Türkiye siyasal çıkarlı bölge gibi olacağının konumunu yansıtıyordu.
Dahası var: Suriyede devrilmek istenen Esaat artık yerinde kalıyor. Kürtler de belirli bölgede dinamik olarak ortada. Ama, bu sorunu çözecek ve belirleyecek kesimler Kürtlerle Suriye yönetimiyken, Trump mesaj gönderiyor, Erdoğanla gerilim sonrası ayni gün telefon konuşması yapıyor ve Suriyenin Kuzeyinde tanpon bölgeden söz ediyorlar! Üstelik Suriyeli olmayan, orada işkalci olan, toprak bütünlüğünde Suriye yeri konumundaki bölgeden söz ediyoruz. Tabi savaşın gidişatı ve kazanan cepetdeki Rusya, iran ve Suriyenin ne dediği de hiç dikate alınmıyor…
Yer Suriye, ama tartışıp gerilimleşip anlaşan Türkiye Amerika! Böylesi net algılarla gerçekler örtülüp işkallerin yasalaştırılıp normaleştirilmesi ve uluslar arası kural olarak konulan ülkelerin toprak bütünlüğü de yerlebir edilen ilke sözkonusu.Hep yazdık ve tekrar uyaracağız. Suriyede salt Suriyeli değil, uluslarası güçlerin yaşadığı dar dünya savaşı alanı halindedir. Öyle ki Sincandan tutun Amrikaya varan Cihatcı devşirmelerle Amerikan Rus askerlerine dek değişik askeri güçler bu savaşta yer aldı. Araap şehlerinin sermayeleri veya paralı asker şirketli milisler dahi Suriyede resmen kendi değimleri ile uygulama alanı buldular. Oysa, Suriye bir ülkedir ve sınırları belli. Şimdi bu sınırlarda ülkelerin askerleri veya çeşitli yerlerden gelen gözü kara Cihatcılar işkal edip buradan yer almaya çalışıyorlar. Türkiye de ÖSO yapısıyla ve direk asker göndrerek Suriye topraklarında bulunmaktadır. Şimdilik siyasal yenilgi veya hedeflere ulaşamama net olmadığı için, iç kamuoyu hala çoğunluğu sırf Anti Kürt idolojikleşmesi nedeniyle hala açık askeri işkal le Kürtlerin dağıtılma taleplerindedirler. Bunlar en basit gerçekten bizi uzaklaştırıyor: Söz konusu olan topraklar Suriye toprağıdır. Buranın yapılanmasını da Suriye halkının kararı olacaktır. Halbuki, kendi anayasaları en gerici durumda olan ve demokratik hakların olmadığı ülkeler, ısrarla Suriyeye anayasa hazırlama komisyonunda da yer almaya uğraşıyorlar. Kendi halkına vermeği istemediği özgürlükleri kimine göre Suriyelilere vereceklermiş! Buyrun Suriye algı operasyonlarına.