yaklaşımlarÖzkan YıkıcıSiyasal doğaşlamada tesadüfen buluşanlar - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Siyasal doğaşlamada tesadüfen buluşanlar – Özkan Yıkıcı

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

“Siyaset gündemi” siyasilerin demeçleri ve sansür ekseniyle oluşuyorsa, yakalanması gereken konuda resmin kendisi değil, istenilen bölümüyle bilgilenme oluyorsa, kıyasalama veya bütünleştirme teknikleri adeta yerlebir hale geliyorsa; Sorgulamadan algılanma denklemi mutlak hale sokulurken, öğretici olması gereken akademisyenden medyaya hepsi resmi eksen çizgisinde dans eder halde oluşu; Kolayca çekinilmeden yalan söylemek veya gerçekten bilgisizlik le olup etiketle ve yakın olmakla ünvanlananların nedenli cihalete oynadığının farkında olmama gibi özelliklerle yaşarsanız, ne gerçekelri yakalarsınız,ne olayların neden sonuçlarını bilip bağlantı kurarsınız, nede önünüzdeki tehlikelerin farkında olursunuz…. İşte, geçmekte olduğumuz günler, bu tip yaşam dersleriyle dolu dolu hale gelerek büyük yıkımlar biçmeye başladık!….

Hayatın her alanında yaşananlar, biraz bilgisi olup yorumlayan için hiç de anormal değildir. Örnek, ülkemizde yaşanan Sel sonucu görüntülerden, Türkiyedeki yine son tren katliyam tipi kaza, biraz takip edip doğru bilgi sahibi olarak anormal değildir. Siyasi yönetimlerin ektiği yaşam ürünelrinin sonuçta yeşertikleri siyasal sonuçlar biçilmiştir* Buradaki sellerin, önceden ısrarla uyarılırken, siyasi erklerin, rant çıkar ve işbirlikcilik uğruna ektiği tohumların adeta yaşanılanlarla fışkırmasının sonucunu alıyorduk. Tabi ki ekimi yapan, olayları bu noktaya getirenlerin de kendi yanlışları kabulenme yerine, başka esrumanlarla bahane bulma yöntemine sarıldılar. Kamuoyu desteği ve cihaletle işbirlikci çıkarların destekli harçlarına hala dayanarak bunları söylüyorlar. Oysa, kocaman örgütler ve olaydan etkilenen kesimler konuyla alakalı doğru duruş sergilese, bukadar aldatma olayı da olmlayacaktı.

Başka bir olguyla da konu gelişiyor: Ayni zamana çakışacak Türkiyede önce Soma madenlerinde yine “kaza” olurken, Tren cinayet tipi kazanın da işarat yaptığı çok gerçek vardır. Bunları burada haber dahi yapmaktan kaçınıldı. Oysa, Türkiyede de biraz deşip seslerini duyuranların, nasıl katliyamın göstere göstere geldiğini anlatan direk belgeler uçuşuyordu. Üstelik, Ulaştırma yetkilisinin en temel işaret mekanizmasının dahi olmadığını, gayet pişkinlikle söylemesi de kamuoyunun nedenli bağlılığına dayıandığının da kanıtı oldu. Zamanında önce sırf seçim konusu edilip eksik brakılan yol gerçeği ve daha geneli son dönemlerde Türkiyede “muhteşem” reklamlı ama ihmaller mezarları oluşan tarihsel önemde ki ulaşım dönemi de yaşanıyor….

Biz eğer konuyu bütünsel ele almayı becersek, bundan ortak dersler de çıkarırırz. Örnek mi, hala bilgisizlik nedeniyle birçok insan kahveden sokağa şu klasik cümle ile K. Kıbrısdaki sel olaylarını konuşuyor: “Bizimkiler bunları beceremiyor* Yol yapmayı da aynen bilmiiyıorlar”… Buna devam ederek; “Türkiye yapsın* Onlar bizden daha tecrübelidir” diyenler de pek az değildir… Halbuki Girne Ciko yolu gibi birçok yol brakın Türkiye firmalarının yapması, ihaleler dahi orada çıkmaktadır. Böylesi gerçekle son yol hatalarını eleştirip atresine yönlendirme de de ne yazık ki gerek bilgisizlik, gerek şşbirlikci rant aşkına konuşulmadı. Zaten, kazara konuşulup, hele de son Türkiye yol veya demiryolu eksiklikleriyle olan faciyalar da sıralanınca, kafalardaki “muhteşem, çok iyi işler yapılıyor, Türkiyeyi kıskanıyorlar” ezberleri de kutsalığını ve inrenmesini de kaybedecektir….

Kısaca; K. Sel biçme olayı ve Türkiyedeki “muhteşem hızlı tren” olayları ortak bir noktada buluşuyorlar. Yapımcıların atresi kadar, görüntü şovu ve siyasal övgülerin altından hep insan mezarları çıkıp ihmal mezarları cesetleri artmaya devam ediyor. Bilgisizlik, bilimden uzak ile inançlı imanlı devlet kutsiyetli insan tipi de oluşturunca, onlar bunları “tesadüf, tanrının buyruğu veya yasaklayarak” konuyu kurtarıp önlerinde rant olarak yemeğe devam ediliyor. Söylediğim eksikliklerin nasıl tesadüfen ama gidrek sık sık buluşması da yaşatılanların nereye gelindiğinin fişeğidir. Özellikle ne içsel yaşananlar, nede Türkkiyede olanlar birlikte ele alınmadıkça, ortak siyasal oluşum gibi, geneli birlikte sorgulanmadıkça, böylesi cinayetlerin hem de artırılan inanç düşünce cihaletiyle daha da yanlışlarla yaşatılıp bedeleri de insanlara ödetilecektir….

Kıbrıs doğaşlamasını tamamlamadan, birkaç noktayı daha belirtmek gerekir:Geçenlerde alışveriş yaparken, bir emekli hem de emekliliğinde yaptığı yıkımlar nedeniyle tahsisat almaya devam eden birokrat, sohbet yaparken şu ilginç cümleleri kulanıyordu: “Sağolsun devletimiz ve Türkiye* Türkiye göndermese, biz yaşayamazdık. Ben de emekliliğimde torunlarıma böylesi güzel yiyecekler alamazdım. Onun için Türkiyeye şükür dememiz gerekir” diyordu! Belli ki bu tiplerle teslim olup kazançlarına emekliliklerine tahsisat koyacak kadar binlerimiz le geçmişten bugünümüze geldik. Bunları biçerken, sıkıntılarda çare ararken, hiç, bu elit kesiminin kaymağına dokunmayı da düşüntürledi! Kolay değil, adamcağız odenli makamında iş yaptı ki tahsisatı emeklilikte de yıprandığı için maaşına eklendi. Onca kemer sıkmalara karşın, bu noktaya dokunan da olmadığı gibi,geriye kalanlara da “Sayıştay üst kesimi gibi” de onlara da emeklilik tahsisatı geçen yıl ikram edildi….

Bilmem, kitap olduğu için, müzik dinlediği için, Türküler kaynağı olması gibi nedenlerle yargılananlar, Afrika davalarında hem de enüst ünüversite rektör ile dekanların verdiği “bilirkişi” tanıklıklarını da okuyunca, “neden” sorularına çok acı yanıt vermek zorunda kalıyoruz. Gerçekten ekrandan davalara öylesi ünvanlı kişiler çıkıp,öylesine cihalet kokan sözler diyorlar ki insan düşünmeden, bunların nasıl öğrenci yetiştirdikleri de karşımıza kolayca gelir. Bakalım, işbirlikci mekanizmamız bu olaylarla vereceği kararlar sonrasına daha geleceklere nedenli günümüz karanlık belgeleri brakacak.****

Geçen yazımda da uyardığım önemli konu, Suriye hamleleri oldu. Özellikle Türkiye hem Yerel seçimlere yaklaşırken, hem de Kürt antiliğini yoğunlaştırırken, Mutlaka Suriyede de kazançlı çıkma adına Doğu Fıırat hamlelerinin işaretlerinin verildiğini uyardım. Nitekim dünya biryanda Avrupadaki muhalefet simgeli Sarı Yelekli çıkışlara yoğunlaşırken, yeniden Bölgemizde de Suriye gündeme oturdu. Öyle karışık denklemde her oynama beraberinde başka sıçramalı koşullar da yaratılacaktır. Üstüne üstlük, Suriye topraklarında dahi her yerleşimde farklı itifak ile çıkarların olması, giderek daha geniş alanda başka ortaklaşmaların olma gerçeği de işleri iyice karıştırmaktadır.

Örnek, Suriyede Doğu Fırat, idlip, genel Suriye politikası, K. Suriye tanpon çizgisi gibi her konuda itifaklar farklı olmaktadır. Örnek, Türkiye ABD K. Suriye tanpon bölgesinde buluşurken, Doğu Fırat konusunda Türkiye özellikle Kürtler konusunda aBD ile ters olmaktadır. Dahası, bölgesel itifaklar kadar, iç politik koşullarda da etken oluşması nedeniyle, ateşe iç olgular benzin dökmektedir. Örnek mi, Türkiyenin son çıkışında yerel seçim nedeniyle muhalefeti etkisiz kılıp terkisine alma sürecinin de olduğunu herkes söylüyor.

Son Doğu Fırat hamlesini Türkiye yaptı. ABD ilişkisi, Suriye toprak bütünlüğü, Rusya ile olan ilişkiler, Sudilerin bölgeye bakış farklılığı ile Antikürt siyasal tabusu damıtılınca, gerçekten konu karışık. Üstelik, NAto içi bütünseliği, bölgesel hegemonya ve Suriye ekseni birlikte karşık ilişkiler oluşturuyor. En önemlisi ise kaçırılıyor! Resmen bu tavırlar Suriye topraklarında oynanıyor. Hani kararlarda hep “Suriyenin toprak bütünlüğü denilir” ya, aslında bunun nedenli yalan olduğunun direk itirafıdır.Hat ta, bu topraklarda yaşayan halkın kaçırılıp başkasının yerleştirilmesi ve işkal edilme politikaları utanmadan gayet rahat şekilde vurgulanıyor.

Türkiye, bu hamle ile aslında karşısındaki iç Batı muhalefetini arkasına almış gibi görülüyor. Düşünün ki Türkiye muhalefeti ısrarla AKP iktidarını durmadan baskıcı diye eleştirirken, dış politikadaki tüm hamlelerinde de arkasında durma paradoksu yaşanmaya devam ediliyor. Afrinde böyle oldu, şimdi de ilk vurulan Şangar böylesinde de aynin karşılandı. Garip Ezidiler nedense bu son savaşta resmen ençok utanca uğrayan halk kesimi olarak tarihe girdi. Bunu kimse dilendirmiyor!Elbet, Ezidiler IŞİD karşısında uğradıkları soykırıma varan uygulamalarda onlara tek direk destek çıkan PKK gerçeğini de kimse söylemez. Şimdi, Doğru Fırat derken, ıraktaki Şangar bölgesinin vurulması da işin aslında nerelere dek uzatılmak istendiğinin de acı kanıtıdır.****

Aslında,Neoliberal krizle sistemin hem yönetememe hem de yeni alternatif sunamamasıyla başlayan dönem,artık resmen sokak hareketleriyle toplumsal karşılıklarla karşılaşmaya hız verdi.Daha önceleri Fransadaki Sarı Yelekli olayları özetlemekle meşkul oldum.devlet baskıları artışı ile olayların Avrupaya yayayılma eylimleri birlikte gelişiyor. Yalnız, hep ekledim: Siyasi örgütsel denklem oluşmadıkça, bunarlın çözüleceği gerçeğinin de varlığına parmak bastım. Nitekim, Sarı Yelekli olaylara giderek örgütsel güç oranında değişik ülkelerde siyasetler de dinamik olarak eklenmekle meşkuldurlar. Her ülke koşulunu düşünerek, ancak ortak genel sistem krizinin de fitileme özelliklerini dıştalamadan ortak ve farklı dinamikler birlikte karıştırıp yorumlanması gereken bir tarihi sürecin tetiklenme olasılığı da mevcut. En tehlikelisi ise faşizmin bu hoşnutsuzlukları kulanıp, örgütsel gücüne de dayanarak, kendini iktidar yapma olasılıkları hep vardır….

Peki, bunlar hem de önemli şekilde yaşanırken, başta bizim medya hangi konulara önem veriyor? Dileyen bu ufak bakışı sabahleyin gazete mahşetlerini dinleyerek kolayca öğrenirsiniz. Tek bir gerçek vardır:bu bilgilenme ile insanlar nasıl gerçekleri öğrenip, direnç gösterip engel veya değişim yapma şansları vardır? Bilmeyen, tam aksini bilen insanlarla sorunlar nasıl aşılır! Ancak,sadece bilmeyerek ve yanlışı söyleyerek hem de sesini yükselterek sistemin devamının olacağı inancıyla sinirlenip kalacağız. Hat ta, en inanılmaz yaşananı dahi imkar eden kabadayıların yönetim koltukcularındaki işbirlikci tadımlık tatlarıyla da bizimle alay edişlerine çaresizce kızmanın da ötesine gidemeğiz. Bizdeki gerçek bu! Sonra sıkılmadan da birielrinin havadan gaz ve para isgtemeleriyle işdahlanıp hava atıp “hakımız” değişleri de sesizce izleyip yaşayacağız. Bizdeki gerçek bu. Hele buna “Kıbrıs sorunu da” damıtılırsa…AŞLAMA TESADÜF LE BULUŞANLAR!

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin