Doğal afet değil rantın acı faturası

3061

YKP Genel Sekreteri Murat Kanatlı, 4 can kaybının da yaşandığı son dönemdeki gelişmeleri değerlendirdi, bunun doğal afet olduğunu kabül etmediklerini söyledi, mevsim normalleri üstünde yağan ve belli bir zarar vermesi muhtemel olaylar ile yaşananların bağlantısının az, esas yaşananın rantın acı faturası olduğunu belirtti. Açıklama şöyle:

Ülkeyi yönettiğini düşünenlerin aldığı kararlar gene gençlerin yaşamına mal oldu. Tıpkı Girne dağ yolunda yitirdiğimiz gençler gibi, gene dağda, bu kez Ciklos’ta genç insanlarımızı kaybettik, ailesine ve sevenlerine sabırlar diliyoruz, başımız sağ olsun ama bilinsin isteriz ki unutturmayacağız, hesap soracağız!

Evet, herkesin üzgün olduğu zamanda eleştirel açıklama yapılmaması gerektiği söylenebilir ama yeterli bilimsel ve teknik değerlendirme yapmadan Ulaştırma Bakanı açıklama yapıyorsa, bizim de cevap hakkımız doğmaktadır.

Ülkenin birçok yerinde felaket yaşandı. Neden felaket yaşandığı ile ilgili, devlet kurumlarının kapsamlı bir rapor hazırlamasından sonra çarelerini tartışmak zorundayız. Aksi takdirde, geçmişte olduğu gibi aynı felaketi yarın ya da gelecek sene gene yaşayabiliriz. Bunun için alelacele günü kurtarmaya yönelik açıklamalar değil, bilimsel, teknik araştırmalara dayanan raporların hazırlanmasına kadar yetkililer beyanat vermeyi bırakması gerekir.

Neden beyanat verilmesi bırakılmalı? Lefkoşa-Girne yolu “yeni” bitirildiği iddia edilmektedir. “Eski” halindeyken yolun içinde bu oranda su akmazken, neden şimdi bu yoğunlukta su akışı yüzeyden oldu? Hatta o orandan yüzeyden oldu ki bir aracı sürükleyebildi. Neden? Belli bir çarpma hızına dayanıklı olması gereken korkuluk nasıl yerinden çıkabildi? Yoksa hiç mi orda değildi? Görgü tanıkları o parçanın eksik olduğunu söylerken, Bakan refleks olarak ordaydı diyor, nasıl bu kadar emin olabiliyor? İki halde de suçludur, farkında değil mi? Eğer yerinden çıkabiliyorsa, demek ki çarpma etkisinden de çıkacaktı, yani görevini yapmayacaktı yani sürüş güvenliği için yeterli sağlamlıkta yapılmamıştı. Değilse olduğu bildirilmiş, ödemesi yapılmış ama yerine takılmamıştı yani suiistimal vardı. Bu kadar ciddi bir konu araştırılmayı hak ederken Bakan ‘gençler uyarılara uymadı, kapalı yola girdiler’ gibi basit açıklama ile sorunu örtmeye çalışıyor, kabül edilebilir değildir. Bir yolun fiziki olarak kapatılması şekli bellidir. Bir araç ordan geçebiliyorsa, fiziki olarak kapatma yeteri yapılmamış demektir, gene sorumlusu Bakanlığın kendisidir. Bu da araştırılmayı hak ediyordu ama Bakanın araştırma dediği şey yakınındaki birine soru sorması ve cevap alması olduğu için açıklama yapıp gençleri suçlu çıkarması doğaldır, peki yol güvenliği gerçekten tamam mıydı?

Daha önce defalarca tartışma konusu oldu ve yolların yapımı hakkında yazılar yazıldı. Özellikle kuzey çevre yolu ciddi dolgu ile yapılmıştı, bu tartışıldı. Türkiyeli müttehitler genellikle yol yapımında birim fiyat üzerinden ödeme alırlar, yaptıkları dolgu ve kazı miktarı arttığı oranda aldıkları ücretler artmaktadır. Bu yükselmeler yapılırken doğanın içine doğal olmayan setler oluşturulmakta ekosistemler insan eli ile bölünmektedir. Eğer yeterli drenaj sistemleri bırakılmazsa, mevcut olanlar tamir edilmezse eskilerin değişi ile su yolunu bulacak ve akacaktır, eğer siz bir baraj veya set oluşturmuşsanız, bu bir felaket olarak önünüze çıkacaktır ama bu doğal felaket değil, insan yapımı felakettir. Ercan-İskele, Dörtyol-İskele yolu ve benzerleri gözlemleyin, su akışlarının sağlanamadığı için oluşan göllenmelere tanık olacaksınız. O tarlalarda ekini, ürünü olan insanlara tazimat verilecek ama doğal felaketten dolayı olmadı, su akışlarını kesen insan yapımı yollardan dolayı bu sorunlar yaşanmıştır.

Benzer durum Girne için de geçerlidir. Yüzlerce irili ufaklı dere Beşparmak dağındaki suyu denize taşımaktaydı. Dere yataklarına yapılan müdahale ile bu akış eski seyrine ulaşamamaktadır. Sorun yalnız dere yataklarının kapatılması değildir. Daha önce belli bir debi (hacimsel akış hız) ile akan dereye yapılan çeşitli müdahaleler ile bu kapasitesi düşürüldüğünde olacak olan bilimsel olarak bellidir, o debiye ulaşmaya çalışıp ulaşamadığında taşacak! Bu doğal felaket değildir, insanın yarattığı felakettir. Doğanın konu ile ilgili hiç suçu yoktur. Bunun en net örneği Mete Boyacı’ya ait Lefkoşa’daki daha önce üniversite şimdi de orta dereceli okul olarak kullanılan bina ile yaşanmaktadır. Dere yatağı içine bina yapan Mete Boyacı, kendi mimari ihtiyaçlarına göre dere yatağının hem şeklini, hem de doğal halini değiştirmiştir. Akış hızı belli zamanlarda yükseldiğinde “doğal” olarak taşar! Taşmasından doğal bir şey yoktur çünkü o debi ile akması gereken dere yatağına Mete Boyacı müdahale etti. Bu nedenle Ortaköy’de doğal felaket olmuyor, olan Boyacı felaketidir. Boyacı buna rağmen Mağusa-İskele emirnamesine karşı sessini yükseltebiliyor, talebi daha fazla doğaya müdahale, daha fazla felaket! Nasıl olsa alıştık, suçu doğaya atalım, adına da “doğal felaket” deylim!

Dere yatağının sağına soluna turistik tesise, villalara izni verip daralttıktan sonra, denize çıkış noktasına da otel yaptırınca Girne’de Doğanköy deresi “doğal” akışını izlemek istediğinde ve buna ulaşamayınca, ulaştığında da önündeki oteli basınca bu “doğal” felaket mi olur? Haberin verilmesi gereken şekil, Vuni Palace Otel’i su mu bastı olmalı yoksa Vuni Palace zaten su yolunun içinde miydi? O zaman haber, su yolunu tıkayan otel Girne’de bir kez daha felakete neden oldu diye verilmesi gerekmez miydi?

Ortada doğal felaket denecek durum yoktur, mevsim normalleri üzerinde yağış vardır, bunun da etkisi elbette olacaktır ama fotoğraflarda gördüklerimizin çoğu buna bağlı etkilenmeler değildir, 1974’ten beri süren rant dağıtımın acı faturasıdır. Ve bu faturayı maalesef ödemeye devam edeceğiz, Mağusa-İskele emirnamesi tartışmasından bunun işaretini hala hazırda aldık, hazırlanın, Girne’de ne varsa Mağusa-İskele’de de olacak, sonra basitçe adına “doğal felaket” deyceğiz.

Bundan yaklaşık 9 ay önce yenilenmesine başlatılan Boğaz-Girne Anayol’u ile ilgili olarak o güne kadar yolun var olan yanlış ve hatalı kısımlarının düzeltilmesi için en üst düzey yetkililer Parti Meclisi Üyemiz Rasıh Keskiner tarafından bilgilendirilmiş, uyarılmıştır. Bu çerçevede bilhassa Ciklos virajlarında dışa doğru var olup kazalara neden olan yol eğimlerinin içe doğru düzenlenmesi; yol ortasındaki bordür yerine direkt çelik bariyer veya new jersey bordürü konması; yağmur suyu drenajlarının usulüne göre yapılması hususunda gerek basın bildirileri gerek sosyal medya aracılığı ile gerekse tv programlarında defalarca uyarılmışlardır. Ancak bunların hiçbiri usulüne göre yapılmamıştır. Yağmur sorunu bitip trafik faciası gelince de ona da “trafik canavarı”, “trafik faciası” deyceğiz, konu kapanacak! Peki yol güvenliği tamam mıydı?

YKP bir kez daha ilgili ve yetkileri popülist açıklamalar yerine teknik odalardan da görüş alarak bilimsel verilere ve çalışmalara dayanan rapor hazırlayıp şeffaf şekilde kamuoyu ile paylaşmaya çağırırız. YKP, yaşanan felaketi doğal kabül etmez, sorumlulardan hesap sorulması çağrısı yapar!