yaklaşımlarAlpay DurduranBu çağda kayıp insan en büyük kusurdur mazereti olamaz – Alpay Durduran
yazarın tüm yazıları:

Bu çağda kayıp insan en büyük kusurdur mazereti olamaz – Alpay Durduran

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Aklımızı sonuna kadar kullanmalıyız. Nasıl olur da aynı gün devlet milyona yakın parasının dolandırılmasını fark edemez ve yıllar sonra farkeder? Hem de önce kuşkular konuşulur ve gazetelerde yolsuzluğu kapatmak için yangın haberleri yer alır da sonra laboratuvar muayenesine yollanarak ileri adımlar atılır.

Amma konu o kadarla bitmez. Haberlerde yer alan yolsuzluk tam bir hoyratlık numunesidir. Bu kadar cesareti nereden aldılar? Devletin kurumlarının işleyişlerine dikkat edenin olmadığı, kurum içinde amirin bulunmadığı ve kimsenin devrevi denetimle ilgilenmediği apaçıktır.

Halkın denetimi demek olan basın yayın ve yeni moda sivil toplum örgütü ve sosyal meyda ise en baştakilerle meşguldür. Toplumumuz aklını en baştakilere kiralamış ve onları suçlamakla cezalandırdığını sanmakta olduğu için eskileri mi suçlu, yenileri de mi suçlu gibi değerlendirme yapmakla yetiniyor. Halbuki kusurlu olan çok kişidir ve halkın kendisi diye de adlandırıldığı olur. Gene de iş orada bitmez. İş ancak suçun yasayla yetki verilmiş çok kişinin birbirini marke ettiği ve düzelttiği demokraside bulunması gerektiğini anladığımızda çözüm yoluna girer.

Yönetimdekileri affedecek değiliz. Yalnız tek kusurlu olmadıklarını unutmamalıyız. Hatta bir çoğunun işlerden bihaber olduklarını ve arasındakilerin işleri çevirdiğini, öndekilerin sadece paravan olduklarını bilmeliyiz.

Gökdelen meraklılarına bakın. Seksen kat da istesek yapmamıza izin verecekler diyenleri hafta içinde gazetelerde okuduk. Yıllar önce kumarhane izinlerini çoğaltın, çok geçmez seçimlerde kumarcıları hükümet görürsünüz demiştim, şimdi olmadılar mı! Plan derseniz, planla kent yöneten şimdi plana da planlama dairesine de saldırmıyor mu? Ne desen boş. Amma gene de ortada büyük bir suç var ve suçlu aramızdadır. Biz onu bulup tepelemezsek, birer birer bizi acıtacak. En sonunda halkı seçmedi mi bunları, deyip sorumluluğu yayıp yok eden eski bir bakan da acizliğimizi yüzümüze vurdu. Haksız değil.

Halkımızın kabahati onu bile umut diye seçmesindedir. Ancak halkı suçlamak başka çözümü göstermek başka… esas yanlış tek tek kişilerin suçlarıyla veya yanlışlıklarıyla bu kadar büyük yıkımların tekrarlanmasını olağan saymaktır. Bir yönetimin birinci görevi her görevlinin yapacağı işi bihakkın anlatan iştanımına sahip olmasını ve içini tam yaptığının yeterli denetimden geçirilmesini sağlamaktır.

Şimdi bakıyoruz falan yılda geçen eski bir yasa diye homurdananlar var ama o yasada ne var ki deyip açıklama isteyen yok. En eski yasalardan olan General Orderse göre kayda alınmış olması gereken işlemlerden hangileri yapılmış, hangileri yapılmamış ve hangilerinin artık demode olduklarını rapor etmiş olan vardır. Seçilmiş onlarca kişiye amir olmuş ama eskimiş belediye yasasında kusur bulamamış olan, hal yasasının geçirilmemesini dert etmiş ama o eski tüzüklere göre hizmet vermek için arayıp bulmamış biri olarak nasıl bir belediye çarşısı istediğini kime anlatmış? Bir yönetim Konfiçyustan beri ancak yazılı yasalara göre yönetebileceğini öğrendi. Önemli işlevin kayıt tutup onlardan izlemek ve hesap sormak olduğunu anladı.

Bugünkü sorumlular yeni onarılan Girne yolunun halini gördüler. Halk yolu yargıladı mı? Evet. Mahkum etmeye kalktı mı? Evet. Ancak halkın acele etmiş olması veya yanlış eleştirilerde de bulunmuş olması yolu ne Yanlış yapar ne de Doğru!

Açıkça görüldü ki tüm ülke yanlış büyümüş ve genelde de yasalara aykırı ama yasalara uygun olanı da sakatlanmış biçimde gelişmiştir.

Basında da dere yataklarını dolduruyorlar, yollar ters eğimli yapılıyor, sellere açık eğim farklılıkları oluyor diye haberler yanında lağım suları da denizlerin kirlenmesi de en ağır ifadelerle ele alınıyor ve alındı. Ancak herkesin gözü önünde ve açıkça ülke yüzeyi bozuldu, seller çoğaldı, yollar yoğunlaştı, trafik tehlikesi arttı ve yakıt masrafı rekora DOĞRU GİTMEYE BAŞLADI. Hiçbir ülke bu kadar çok kişi başına yakıt parası ödeyip de sıkıntısını hissetmesin olmaz.

Yani hepimizin bilgisi dahilinde bu duruma geldik.

ANCAK BUNU HALKIN SEÇMEYİ BİLMEMESİ SAYMAK ANCAK CAHİLLİK OLUR.

Halkı suçlayacaksak halkın arasında nasıl olsa Türkiye bunlara iktidar fırsatı vermez veya iktidar olsalar da bunlara fırsat vermez diyenlerin oranını konuşmalıyız.

Bazıları halkın şu veya bu suçunu konuşacaksak halk dediğimizin en ufak kısmının bile idarecileri kapsadığını unutmamalıyız.

20 000 civarında kamu çalışanı içinde her şeyi görecek kadar fırsatları yakalama şansı vardır. Olmayan demokrasiyi aleyhtarların tanımladığı gibi anlamak ve sadece seçimlerle işin hallolabileceğini ama seçime rağmen de hallolabileceğini ummamaktır.

Hitler’in çeteleri egemenken bile Alman ekonomisi hızla büyümüş ve teknolojide ilerlemelerde nerede ise atom bombası yapacak hale gelmişti. Yani iskan ve alt yapı dokusu söz konusu ise demokrasi ancak uyanık halkın bekçiliği ile yolsuzluklarla daha etkin mücadele yapmak ve hukuk devletini dayatmakla yararlı olur. Yoksa yasanın egemenliğinde de yolsuzluklarla savaşımda da Nazi rejimi işe yaramıştı.

Bizde ise o gitti bu geldi işe yarar bir değişiklik gelmedi. Çünkü koca bir bürokrasi işlememekte ve kimse de işlemesi için bilinçli müdahale etmemektedir.

Bir ülkede kararnameler kahrolsun diyenler varsa orada bir rezalet vardır. Kararnameler değil sade kararname ile işlerin düzeleceğini sananların anlayışları yanlıştır. Kararnamelerde yanlışlık da sonradan zaman içinde yanlış olan da vardır. Elbette ama yanlıştan kurtulmak ancak yanlış olmayan hükümleri korumakla yapılabilir. Kararname olmasın demek adı değiştirilsin demek olabilir başka bir şey değil.

Bugüne kadar sözde üst kademede görev alanlar tümden başarısız ve ölümlerden sorumludur. Başka türlü ifade edilemez.

Girne’nin göbeğinde dere yatağı aklımızdadır. Silindi ve yapılaştı. O zamandan anayasa anımsatıldı, Lefkoşa’da tek hayvanat bahçesindeki arazi değiş tokuş edildi ama anayasa çiğnendi gene anımsatıldı etkisi olmadı. Dere yataklarının devlete ait olduğunu anımsatan da çok oldu ama başbakan ve çocuklarımıza anayasa yasa öğretmekle görevli olan kişi bile dere yataklarının bana ve diğer yurttaşlara ait olduğunu bilmediğini kanıtladı.

O zaman bunun çaresi olmaz. Gelen gideni aratır ve cehaletinin karanlığında bu halk acı çekmeye devam eder. Artık halkımız öğrenmelidir ki yani her birimiz öğrenmeliyiz ki doğru dürüst bir idare kurulması için her şeyi yapmalı ve kimsenin gözünün yaşına bakmamalıyız.

Kanada’da on iki yıl geriye gidip suç kayıtlarını gözden geçirmekle görevli ekipler kurulur, yolsuzluklar böylece takipsiz bırakılmaz; bizde de takibi bırakmamalıyız. Çalışmayana değil çalışana hizmet eden sistemi bozanı bize çıkar sağlasa bile uzun vadede zararlı olduğunu bilerek desteklememeliyiz.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin