Ülke altüst oldu. İlk kez değil. İnsanlar öldü. Doğal bir afet olur, telefat da görülür ama ölümler ve telefat miktarı anlaşılır ve genel olarak kamuoyu tatmin olur. Şimdi ise halk hiç de doğal bir durum olduğunu düşünmedi. Yönetim suçlandı ve suçlamalar devam ediyor.
Öyleyse böyle bir felaketin olmaması için ne yapılmış olmalıydı ama yapılmadı konu edilmelidir.
Girne yolunda neden yeni onarım yapılmışsa da bu kadar su akmış ve araç sürüklemiştir sorusuna yanıt verilmelidir. Dere yatakları her yerde zorlanmıştır. Yıllarca doldurulmalarına izin vermeyin diye uyarılanlar kim mi diye sorulmasın olur mu? Şimdiki bakan cak cuk ederek sorumlu olmadıklarını iddia mı etmiş? Bize ne? Biz soracağız dere yataklarını bozmasa idiler sular aynı zararı verir mi idi? Biz de halk da biliyor ki aynı zararı vermezdi.
O zaman yanıtı vermek şimdiki suçsuzların arasından yeni göreve gelmiş olan kimselere düşer. Madem ki görevdedirler dosyalar da yakınlarındadır. Açsınlar açtırsınlar bize bilgi versinler.
Halkın ne kabahatı var diye laf geveleyenler var ama söz dinletmek için halka kalmıştır. Onun için halkın umutsuzluğa kapılmak hakkı yoktur. Her zaman bir seçim vardır. Partilerin vardır, yerel seçim vardır ve ara seçim olur. Parti içi seçimler en etkilileridir. Nedense bizde en etkili olan genel seçimler denilen milletvekili seçimleridir. Nedeni ise ayıptır söylemesi rüşvet zamanı olmasıdır.
Halk şunu bilmelidir ki doğal kaynaklar denilen ülke arazisi ve altı ve denizleri tükenebilir, sonunda tükenecek hale geldiğinde sömürenler orada dururlar. Amma emek yenilerini yarattır ve refaha ne kadarsa onu artırır. Yoksa sömürenler geri geri gitmeğe başlar ki orası bugünkü Türkiye durumudur. Halk emeği, kamu harcamalarını, soygun ve sömürüyü dizginlezmese acı ve çokluk içinde yokluk artar.
Bir felaketten öbürüne gidilir. Neden bunlar hep bizim başımıza gelir diye döğünülür.
Kamu görevlisi sayısı ve başlangıç eğitimi oldukça iyidir ama organizasyonu rezalettir. Iş başında eğitim diye tiyatro oynarlar. O kadar. Ellerinde iş tanımı yoktur. Amirinin verdiği görevleri yapar lafı en çok kullanılan laftır.
Halkımzın kusurunu ararsak nasıl olur da bir halk meclisine yürürlükte olan yasa varken yenisini yollar, uygulanmayan yasaların gereğinn yapılmamasından şikayetler durmaz ve çaresi de bulunmaz. Nasıl olur da hukuk hocası birini başbakan yaparsınız da dere yataklarının devlet malı olduğıunu bilmediği ortaya çıkar. Çünkü devletleştirecekmiş diye vaat verir. Dereler qancak o zaman kurtulurmuş deyii… halkımız bunları görür veya artık görmelidir. Görüyorsa yani yeteri kadar kişi görüyorsa ve benzerleri seçiliyorsa işimiz boru. Göremiyorsa basın yayın bilmeme kim işini gücünü bırakıp önce ülkenin etkin ve verimli bir çekilde yönetilmeye başlanmadıkça sel gelecek alıp götürecek biz de arkasından bakacağız.
Refah mı isteriz? Önce kaynalkları savurmaya son vermeliyiz. Türkiye para verirmiş, yetmediğini gördük! Türkiye rehimi de halkı da etkileyip etrafdı da katıştırıp daha beter eder biliyoruz! Rüşvetlerin nasıl paylaşıldığını da izliyoruz. Onun için paramızı onun etkisinden kurtulmak için bile isteriz.
Trafiği o kadar keşkemeş ettik ki kilometresi en pahalı ülkeler haline geldik. Kumarhanelereden geçinen emekçi bir de gereksiz ve hatta zararlı maksatlara harcanan paralarla yarışmak ve bildiği yararlı işleri de unutmakla kaşı karşıyadır. Eğitime ses etmeyeyim ama o yararlı üretime kaynak akışını zorlaştırır gibidir, yardımcı değildir.
Onun için kıt kaynakalar korunmalı ve emek en iyi ve en mantıklı bir şekilde kullanılmalıdır.
Bugün seçtiklerini denetleyeceğine seçtikleri tarafından denetlenen bir halk durumunu izliyorsak yarından korkmalıyız.
Çok basit. Soru şu. Sen kardeğim yasayla karayollarında bölge şefisin dere yatağına müdahale olduğunu görünce hiç değilse bir not yazayım da yukardaki bildirilmiş olma sorumluluğu ile hareket etsin demeyecek misin? Dediysen şimdi çıkıp ‘ben yazılı olarak uyardı idim’ demeyecek misin? Sen demezsen ben bunları yazacağım.
Halkımız alacaklı olduğunu ama vereceklerini de tam verip vermediğini bilmesi ve denetlemesi gerektiğini unutmamalıdır. Siyaset ancak o zaman bir gerçek demokratik yarışa döner. Yoksa geri bir ülkede yabacı sömürüsünü izleyip zırlanan Patagonya’dan farkımız kalmaz.
Ne oluyor bilmek istemeli ve halkın parasından başkası olmayan devlet hazinesinden ödenenlerin yüzkümlülüklerini yerine getirdiklerini görmeyi istemeli ve gördüğümüze göre ceza veya ödül uygulandığını görmeyi istediğimizi siyasilere göstermeliyiz.
Bazıları ortaçağa kadar giderek o zamanki sel baskınlarını örnek veriyor ama ne için? Şimdiki zamanın sel miktarı da su miktarı da bellidir. Sen halka bunun çaresini aradığını ve sonunda BULDUĞUNU gösteriyorsun ama bulan halk oluyor. Sen bizim vergileri bulup yemeğe devam ediyorsun da arada bir de olsa ben uyardım dinlemediler lafını bile etmiyorsun çünkü emek sarfetmedin.
Bunu bilecek durumda olmayıp eskinin perişan halkının idaresinden çare bulamadılar diye mazeret çıkaranlar yanılıyorlar. Tarım alanı ile yerleşim alanı oranı başka makine gücü başka nasıl kıyaslarsın. Yoksa sen de sorumlulardan veya şakaşakçılarından mısın?