Beni iyi okuyanlar, eskiden beri takip edip, zamanında soru soranlar, elbet zamanı geldiğinde de kiminin aklına gelip, güncel yaşananla soruyu da sorma şansına erişir. Ben de kendimce “gururlanıp” hem de gereken mesajın alınma dürtüsü ile yeniden sorulan soruya gayet birikimle, yeni bilgilerle yanıtları da sıralarım. Biliyorum; çoğunuz Doksanlar sonunu ve Annan planı döneminin Özkanlı önemli kıyas bölgeleri ile yazılan yazıları çoktan unutunuz. Hat ta, “96 98 dönemli yazılarımım” kitap olarak yayınlanmak için toparlanıp, sonra da toparlanıp sidiye çekilen yazılarımın da akılda kalmadığı gerçeklerinin de olduğu zamana dek gidecem. Eğer ilgili kitabım arazi olmasa, şimdilerde ilgili kitapda Yeni Kaledonya, Kosova, Doğu Timor, Batı Sahra ve Namipya gibi ülkelerle, Kıbrıs kıyaslı gelişmeleri de açıp okunacaktı. Gerçi, konuyla ilgili makaleler Yeni Çağ Haftalık gazetesi ile o dönemki Avrupa gazetesinde arşivlerde bulunur… Diyeceksiniz ki “Nerden çıktı birden kendini övme duygusuyla böylesi bir yazı girişi yaptın”? Hemen Yanıtlayım: Ben de hafta sonu bazı kaynaklarda okuyarak Yeni kaledonyayı referandumla haber alışına tutuldum. Ardından, bazı Sosyal Medya arkadaşlar, okdukları ile bana olayı sordular. Hele de kendini oldukça duyarlı medyacı taktim edenin yorumu ile Muratın yanıtını da bana söyleyenler olunca, ben de kendime gelerek, kendi doğrumun kanıtlanan şekliyle bu yazıyı yazmaya karar verdim. Konu bukadar basit. Tabi, bazı arkadaşların da bana konuyu söyleyerek, bir şeyler yazmamı uyarınca da “gururlanıp” hemen gecenin şu saatinde Mahaliyi dinlerken elim bilgisayara geldi… Şu önemli noktayı belirtelim: Ben ve gerçekten Kıbrıs coğrafyasından konulara yaklaşarak yazanlar, örneğin Türkiyedeki dostlardan önemli bir farkımız da vardır. Çünkü, K. Kıbrısın sistemsel ilişkisi ile Türkiye ilişkisi arasında daha alt bir yapılanış oluştu. Meşur yine Kisincır droktini ile Yeni Sömürge ülkelerin daha güçsüz ülkeleri veya bölgeleri işkal edip ilhaklaştırma politikalarının ağırlığı Kıbrıs gibi ülkelerde anlaşılır. Nitekim; Yetmişler dönemi Kıbrıs, Doğu Timor, Batı Sahra ve bazı başka ülkeler veya sömürgecilikten yeni sıçrama dönemindeki yöreler bu stratejik Emperyalist kısgacında mengeneye konuldular. Bundandır ki zaman zaman yükselen Kıbrıs diplomasilerde ben hep kıyasları daha alt yörelerle ve o dönemki gündeme gelenlerle kıyasla aktarmaya çalıştım. Nitekim, hazırlanıp yayına giremeyen yukarda söz etiğim kitapta, Kıbrıstaki hareketliliği Kosova oynu, Doğu Timor direnişi ile Endonezya sarsıntıları, Batı Sahrada arayışlarla birlikte ayni çerçevede kendi özleriyle tartışmaya çalıştım. Ayrıca, o dönemlerde Uluslar arası boyuta çıkan ve şimdi konumuz olan yeni Kaledonya gelişmeleri ve alınan kararlarla, çıkarıcak derslerin düşünlmesi de makalelerimde vardı… Sanırım bukadar önsöz gibi gelecek çerçeve size yeterli yanıtı verir. Zamanında kulandığım mavzemeler ve şimdi yaşanırken ki mutlaka birkaç söz yazma ihdiyaçları, hepsi toplanıp aşağdaki bilgilerin yazılma ihdiyacını da getirdi….. Uzun uzun anlatmayalım: Yeni Kaledonya Avusturalya ile Yeni Zelanda yöresinde bir Fransız sömürgesi. Önemli Linyit mademlerine sahiptirler. Fransanın Okyanust Sömürgelrinden veya son dönemde yerel halka verilen özerklik kararlarıyla yönetilen bir adadır. Elektronik sanayinde kulanılan madene sahip olması, adanın ekonomik değerini de artıddı…. Yeni Kaledonya klasik sömürgecilik ile ilhaklaşma birlikteliğinde yapılandırıldı. İlhaklaştırma özlü kurala bağlı da oraya nifus taşındı. İkili karakterislik kulanıldı. Ekonomik gücü ve üst orta kesimi elde tutacak yoğun Fransız nifusu yerleştirildi. Daha alt çalışılacak Asyalılar da esnaftan işçiliğe varan alt yapıda oluşturuldular. Böylelikle Yeni Kaledon Kanatlar nifusun azınlığına düştülar. Üstelik, ekonomik güç de Fransız yerleşimlerinin eline geçti… Fakat, Yerli halk bu duruma kabulenmeme noktasında ayaklandılar. Birçok protesto yaptı. Tabi bunlar özellikle Seksenler sonunda yaygınlaştı. Kanatlar, ayaklanırken, enazından yerli özerklik adımına yoğunlaşırken, temel talep bağımsızlıktı. Fakat, karşılarına hep taşınan ve gidrek tüm ekonomik gücü eline geçiren Fransızlar oldukça güçlü konumdaydılar. Bundandır ki nifusal olarak azınlıkta olan yerel halk noktasında kalıyorlardı. Bazı kaçırma olayları ve silahlı mücadele tehtitleri üzerine, konu dünya gündemine geldi. Tam da Sovyetler dağılırken, Asyanın ilgili bölgesinde kıpırtılar yoğunlaşırken, Uluslar arası Adalet divanı gibi yapılar biraz kıpırdanan Doksanlar döneminden söz ediyorum. Zaten, o dönemlerde Namipya, Yeni Kaledonya kararları da Uluslar arası belge olarak hukuka girdiler. Doğu Timor direnmenin ödülü olarak nifusunun 3.1 kaybetmesine ve önemli katliyam geçirmesine rağmen Bağımsızlığına ulaştı. G. Afrikanın Mandela önderliğinde ırkçı rejimi yıkmasıyla da Namipya işkalden kurtulup bağımsız oldu. Batı Sahra ile kararlar da alınmasına rağmen Fas hala bunarlı uygulamadı. Yeni Kaledonya yerli halk özerkliği yanında 3 defaya varacak referandumla bağımsızlık sürecine de sokuldu. Fakat: 1999 yılındaki bu anlaşmayı gerçekleştirmeme adına Fransızlar hep oyaladılar. Üstelik,yerlilerin elinden şu önemli silahı aldıalr: Yeni Kaledonyadaa bulunan tüm “yurtaş” kişiler oy kulanacaktı! Fransa koşulları da kolayarak Dünayda en az bağımsızlık çizgisi olduğu Kürtlerden Katalonlara varan bağımsızlık eylimleirine dahi karşı çıkılıp, krizlerle boğuşulurken kamuoyundan uzak Yeni Kaledonyada hafta sonu ilk referandumu yaptırdılar. Oysa, eğer Avusturalya ve Yeni Zelandada işçi partili sol yönetimler olsa, bu konu daha gürültülü ve tartışmalı yapılma şansı da vardı. Üstelik Fransa başında Makron gibi faşist eylimli bir de lider var…. Tüm bu koşullar, Yeni Kaledonyadaki referanduma yansıdı. Zaten toplam Y.40 nifusa sahip olan yerliler yerleşikler karşısında referandumu kazanma şansları yoktu. Yine de Kanatlar eklenen ufak yerleşik oyla Y.44 cıvarında evet oyunu topladılar. Tabi ki yaklaşık Y.56 oy da hayır çıktı. Yerleşiklerin yerel oyu aştığı ve konu efendiden ayrılıp, yapının da değişerek bağımsız olma koşulunun önemi burada sırıtıyor. Fransa kendince “yasal” çerçevede ilk referandumu yapıp Yeni Kaledonya yapısının aynasında istediği sonucu aldı. Öyle bir zamanda aldı ki Yeni Kaledonların protesto yapmalarının dahi dünyada yankı bulamayacağı koşulların da olduğu süreçle çakıştırıldı. Elbet, Yeni Kaledonya olayı veya hala çözümlenemeyen Batı Sahra veya şu anda Kıbrıs denizinde dolaşan doğal gaz sentomları yaşanırken, uluslararsı hukuk denilen nesle ile yeni Kaledonya olayı bize mesaj vermiyormu? Özellikle yerel halkın nifusunu çokca aşan yerleştirilen nifus gerçeği sonucu, buranın gerçekten bağımsızlık çizgisindeki aşmazın adını doğru koyuyormuyuz? Kıbrıs yakın tarihi istemesek de bir önemli ilkeyi belgelendirip emsal yaptı! Cenevre anlaşmasına rağmen, aykırı yerleştirilen nifusa oy kulandırılarak yasalaştırma dönemi yaşandı. Çünkü, daha önceleri benzer ülkelerde taşınan nifusların böylesi kritik gelecek aşamada pek de oy kulandırılmıyordu! İnanmayan benzerlerine baksın. Şimdi, ayni sıkıntıyı Yeni Kaledonya yaşıyor. Birielri hele de kendine “romantik kelimeci Kıbrıslı diyenlerin” konuşurken bu noktayı düşünmesi şart. Kıbrıs dünya tarihine böylesi bir emsal yazdırtı. İkincisini de Akıncı “hani ondan hala bağımsızlık b ekleyenler var ya”! işte o Akıncı eğer Cenevrede masadaki talepleri kabulenseydi, Cenevre anlaşmasına aykırılı taşınan değil, Türkiyenin tüm yurtaşlarına dört özgürlük hakı verilip,öteki parça Rumlara dolaşma hakkı verilmeme emsali de oluşacaktı! Nedersiniz; Yeni Kaledonya veya Kıbrıs fark etmez, çok kulanılan uluslar arası hukuka uyma değil de kırma adına emsaller yaratmadılar mı? Yorum sizin.
yazarın tüm yazıları:
Özkan YıkıcıYeni Kaledonya referandumundan Kıbrıs mesajlar! – Özkan Yıkıcı
"Bu Memleket Bizim" yayınlarını izleyin