Birkaç gün once ölen Mihail Bumburis bugünkü yazı konum. kendisiyle hatırladığım kadarıyla 2003 öncesi veya sonrasında, çok yakından tanıştığım Mihail Bumburis’in ölüm haberini aldım ve çok üzüldüm.Kendisiyle birkaç defa buluşup, genel ve Kıbrıs konuları üzerinde konuşup tartıştığımı da hatırlıyorum. Herhalde, arşivimde olacak, bir makale yazmış ve o zamanlarda yazdığı kitabından alıntılar da vermiştim. AKEL’i bu sayfalarda çok eleştirdim. Mihail Bumburis’i tanıdığımda AKEL milletvekili idi. İçerisinde onca tanıdığım olmasına ragmen AKEL’i devrimci öz ve çerçeve içerisinde gene eleştiririm, çünkü eleştirmek kötülük değil bilakis bir ikaz ve sevmenin de bir ürünüdür. İnsan sevdiklerini eleştirir.Mümkün olduğunda gene eleştiririm AKEL’i. Sol diyalektikte zıtların ve çelişkilerin olması da normaldir. Hasan Cemal’in daha yeni okuduğum bir makalesinde dediği gibi “Çelişkileri Kabul etmemek ve başından beri hep doğru olduğunu Kabul etmek aslında bağnazlıktır”. Her insan hatta şu anda çoğumuzun pek de toz kondurmadığı Karl Marks, Lenin, Troçki bile hayatlarında çok çelişkilerle karşılaştılar ve çok da yanlışlar yaptılar. Anarşistlerin de yanlışları vardır. Aslında bugün ustaların koymuş oldukları tezler bir dizi yanlışların süzgecinden geçmiş, yanlışların doğru temele oturtulmasıdır da bir anlamda. AKEL Olayı da öyledir. Ama şimdi bunları yazarken ve onu acımasızca eleştirirken, AKEL’in doğru yaptıklarını da görmemek olmaz. Son zamanların Sol mücadele açısından bunca zorluklarına rağmen mesela örgütlülüğünü devam ettirmiştir. Kıbrıslırum halkı arasında en örgütlü partidir AKEL. Ha, tarihini ve yaptığı yanlışları tam olarak bir eleştiri süzgecinden geçirmemiştir ve bunları bir teze dayandırmamıştır. Zaman zaman da parti ileri gelenlerinin veya aydınlarının bile, enosis kararını haklı göstermeye çalışmaları da, hem çelişki hem de yanlışların şimdilerdeki devamı gibidir. Son zamanlarda parti içinde bu konularda açıklamalar olsa bile AKEL, belki de bu muhalefeti veya eleştirileri bir temele oturtsa daha da Kıbrıslıtürk toplumuna güven de verecektir ama maalesef belli ki yapıda eksiklikler çok ve parti hala daha o yanlışı eleştirmeyen, özeleştiriden uzak Stalinist ideolojiyi devam ettirmektedir. Peki ama AKEL bu ideolojik çarpıtma içindeyse bu sosyalist veya Komünist ideolojinin yanlışlığını mı göstermektedir? Hayır… İdeolojiler, orada işçi sınıfına yol göstermek için durmaktadır ve yanlışları da yapan insanlardır. İdeolojiler, binlerce yıllık yanlışların sadece bir analizi ve doğru yol göstericileridir ve elbette önemli olan felsefeyi okuyanların söylenemeyenleri, yazılmayanları ortaya çıkarıp sunmalarıdır. Solcu veya devrimcilerin en önemli görevi de o yanlışlar içinden doğruları bulup çıkarmaktır. Örneğin Marks’ın kapitallerinden işçi veya çalışanlara aksettirilmemiş olanları, söylenemeyenleri ortaya çıkarmak önemlidir. Bugün Dr Hikmet Kıvılcımlı’nın eserlerinin değer kazanmasındaki en önemli nokta onun söyleyemediklerini, eserlerinden ortaya çıkarmaktır. Herne kadar da Kıvılcımlı bir Stalinist görünüm arzetse bile, Kıvımcımlı’nın eserlerinden bu anlamı ve kavrayışı çıkarmak da önemlidir. Eski Kıbrıs Komünist partisi ve AKEL kurucularından Plutis Servas’ın da rolü buydu ve Servas, hayatının son döneminde onlarca kitap yazarak geçmişte yaptığı yanlışları dile getirmiştir. KKK lideri Haralambos Vadilyodis’in bir kumpasla bertaraf edildiğini Plutis’ten öğrendik.Bugün Plutis Servas’tan çok şeyler öğrenmiş bulunuyoruz ve onun yaptığı özeleştirilerle gerçeği, nelerin yapılıp da o geçmişte işlenen yanlışların işlenmemesi için doğruları ortaya çıkarıyoruz. Demir Küçükaydın, Marksizmin Marksist eleştirisi adlı kitabında (2007, sf.26) eleştirinin sol için önemini şöyle vurgulamaktadır:
“Yukarıda Marksişzmin üç kaynağından söz ettik ama son yıllardaki çalışmaların ortaya çıkardığı gibi, Marksizmin bir de dördüncü bir kaynağı bulunmaktadır. Bu kökleri Rouseau’ya kadar giden kapitalizmin romantik eleştirisidir. Marksizmin ruhuna sinmiş olan bu kaynağı, İkinci ve Üçüncü Enternasyonal döneminin ilerlemeci ve iyimser tarih yaklaşımı tarafından bastırılmış ve unutturulmuştur. Batı, Marksizmi, ama öncelikle Frankfurt Okulu sadece Alman Felsefesinin değil, aynı zamanda bu Marksizmin unutulmuş, bu dördüncü kaynağının kapitalizme romantik tepki veya eleştirinin bir devamı olarak da görülebilir” (Versus Yayınları).
Bumburis’in bu konuları ne kadar işlediği veya dile getirdiğini bilmiyorum ama tanıştığımız sıralarda bana Rumca olarak verdiği (Kaç kitap bastığını bilmiyorum) bir kitabında, 1974 öncesi AKEL’in faşizme karşı verdiği mücadele, Maraş içinde EOKA’nın saldırıları konularında yaptığı mücadeleler ve sendikal mücadele ve çalışanların hakları konularını bayağı dile getirmişti. Üstte dediğim gibi, Bumburis’in bu kitabından alıntılar yapmıştım. Çok çile çektiği ve konuşurken bayağı gözlerinin dolduğunu da konuşmamız sırasında gözlemlemiştim. AKEL içinde Bumburis gibi gene Derviş Ali Kavazoğlu konusunda eleştirel bir kitap yazan ve geçmiş senelerde ölen Hristakis Vanezos’un kitabı da bayağı aydınlatıcıdır(Galeri Kültür Yayınları,2009).
Bumburis’in Kıbrıs Alayı içinde İkinci Dünya Savaşı’nda , gerek Kuzey Afrika’da, gerekse Sicilya çıkarmasında yer alarak Kıbrıslıtürk kardeşleri ile Nazi ve İtalyan faşizmine karşı mücadele vermesi de takdire şayandır.
99 yaşında , Plutis Servas gibi Kıbrıs’ta hataları ve sevaplarıyla, Kıbrıs tarihinde önemli bir rol oynayan önemli bir devrimciyi, Mihail Bumumburis’I de kaybettik geçen hafta. Alçak gönüllü, duygusal, insan sevgisiyle dolu bir Kıbrıslıydı o. Benim Aynen Plutis Servas gibi yoldaşımdı, devrimci dede bir yoldaşımdı.
Anısı önünde saygıyla eğiliyorum…