Aslında şunu açıkça koyalım, son kriz, pahalılık, enflasyon ve arkasından gelen döviz bunalımları, şu anda çarşıdaki enflasyon aslında sistemden de kaynaklanan sorunlar. Kriz kaynağı olan kapitalizm geriletilmeden de maalesef dünya hep bu sorunlarla karşı karşıya kalacaktır. Yunanistan’ın krizi geçirdikten sonra hala daha krizin devam ettiği gerçeği de vardır.2008 yılındaki Batı’daki ekonomik buhran da aynı sebepten dolayıydı. Tüm bunları bilerek bunları nasıl daha etkisiz veya fazla zarar görmeden kapatırız onu da hesap etmek lazım. Kuzey Kıbrıs’taki ekonomik sorunlar elbette statükonun sorunları ve çözüm, statükonun içinde düşünülerek çözülmeye çalışılırsa elbette hata yapılıyor. “TL” değer yitirirken hala daha piyasada TL’nin olması zaten en büyük yanlış. Bu konuda Türkiye’den kaynaklanan haberler de bizi doğruluyor:
Türk Parası hızla değer kaybetmeye başlayınca sorunun aslında Avrupa bankalarını da etkileyeceği bir gerçekti. Nitekim Türkiye’de sorun sürerken Fransa, İtalya ve İspanyanın da alarma girdiği bir gerçekti. Bankalarda hisseler %3’ü aşan oranlarda değer kaybederken Commerzbank’taki hisseler yüzde 2.1 oranında etkilendi.
“Yıl başında 4,50 liradan işlem gören Euro 7, Dolar ise 6 liraya kadar çıktı (B ugünlerde de bir dalgalanma olabilir). Türk finans piyasasındaki huzursuzlukta Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın Cuma günü yapması planlanan yeni ekonomik modelle ilgili açıklamalarının yatırımcıda belirsizlik uyandırmasının da rolü olduğu belirtiliyor”(Cavit,A, 10 Ağustos 2018-DW Türkçe).
“TC bugün üretiminden fazla tüketmektedir, ihracatından fazlasını ithal etmektedir. TC’nin dış ticaret açığı 2017 yılı sonu itibarı ile $ 77 milyardır. TC’nin cari açığı GSYH’nın %6’sına denk gelmektedir. TC egemenleri bu açıklarını kapatmak için, doların düşük faizlerini nimet bilip sürekli dış borç almışlardır. Borçlarını ve açıklarını borçlanarak ve aynı zamanda da halkın malı olan kurumları ve arazileri emperyalist sermayeye peşkeş çekerek kapatmaya çalışmışlardır. Alınan dış kredilerin bir kısmı da rejimin destekçisi sermaye kesimlerine dağıtılmıştır. Alınan bu kredilerin en ufak bir kısmı bile üretime gitmediği için, bu kredileri karşılayacak her hangi bir artı değer üretilmemiş, borçlar ödenememiş, katlanarak büyümüş ve bugün itibarı ile $466 milyara dayanmıştır. Bu rakam TC’nin GSYH’sının %63’üne eşittir. ABD dolarının faizlerinin artması ile de bu borçların ödenmesi imkânsız hale gelmiştir. Yıllık enflasyon ise bugün itibarı ile %20’ye ulaşmıştır. Yani TC ekonomisi iflasın eşiğindedir. Bu krizin geleceğini burjuva ekonomistler geçen yıl sonu ile birlikte ifade etmekteydiler. Bu nedenden dolayıdır ki AKP ve Erdoğan rejimi genel seçimleri öne almıştır” KSP: “Bu rejim uşaklarının konumunun literatürdeki adı halk düşmanlığıdır”
(KSP-25 Ağustos 2018 – kibrispostasi.com).
Dövizlerin çoğu TL’ye çevrilmesine ragmen doların 1.3 milyar arttığı da tesbit edildi.
“Reuters’in aktardığı Merkez Bankası verilerine göre, Erdoğan’ın bu açıklamasının ardından 10 Ağustos cuma günü biten haftada yabancı para cinsinden mevduat ve fonları 120 milyon dolar artışla 91.6 milyar dolara çıktı.
Kurumların döviz mevduatı da yaklaşık 1.1 milyar dolar artarak toplam 68.3 milyar dolara yükseldi.
Doların 5 liradan 7.3 liraya kadar yükselmesiyle sonuçlanan süreç de bu verinin alındığı 10 Ağustos tarihinde başlamıştı”(Cavit, A, Cumartesi, 18 Ağustos 2018 ,sol.org.tr)
Bunun Kıbrıs’a yansıması da aşağıdaki haberde göze çarpmaktaydı:
“Rum basınında yer alan bir haberde, Kıbrıslı Türklerin Güney Kıbrıs’tan alışveriş yapmayı sürdürdükleri, fakat Türk lirasının maruz kaldığı baskıların, Kıbrıslı Türklerin alım gücünün düşmesine sebep olduğu ve geçen yılın aynı dönemiyle karşılaştırıldığında, Kıbrıslı Türklerin Güney Kıbrıs’taki alışverişlerinin hissedilebilir derecede azaldığı belirtildi.
“JCC” şirketinin verilerine dayanarak, Kıbrıslı Türklerin 2017 yılının Ocak-Temmuz ayları döneminde kredi kartlarıyla Güney Kıbrıs’ta gerçekleştirdikleri alışverişlerin toplam miktarının 14,7 milyon Euro olduğunu yazan Alithia gazetesi, Kıbrıslı Türklerin 2018 yılının Ocak-Temmuz döneminde Güney Kıbrıs’tan yaptıkları toplam alışverişlerin ise 11,55 milyon Euro olduğunu kaydetti.
Bunun Kıbrıslı Türklerin alışverişlerinde yüzde 22 azalma olduğu anlamına geldiğini belirten gazete, bunun tam aksine, Rumların Ocak-Temmuz 2018 döneminde Kıbrıs Türk tarafından yaptıkları alışverişlerin ise 5,1 milyon Euro’dan 6,7 milyon Euro’ya yükseldiğini ve bunun, Rumların alışverişlerinde yüzde 32 artış olduğu anlamına geldiğini ifade etti”(Cavit, A.,15 Ağustos 2018 – TAK)
Şunu açıkça teşhis olarak koymamız lazım. Türkiye’deki siyasal olaylar nasıl ki Türkiye ekonomisini etkilemektedir, Kuzey Kıbrıs’taki ekonomik buhranın ardında da Kıbrıs’taki çözümsüzlüğün büyük bir etkisi bulunmaktadır. Türkiye öksürük olsa Kıbrıs zatüriye olmaktadır. Kıbrıs sorununun bir an once çözülmesi bizlere böyle kriz dönemlerinde de çözümün ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
Kuzey Kıbrıs aynı kriz veya buhranları Asil Nadir Olayı’nda, daha sonra bankalar buhranında ve şimdi de TL’nin diğer paralar karşısında değer kaybetmesinde de yaşamaktadır. Sebebleri arasında elbette Türkiye ekonomisine aşırı bağımlılık da ayrı bir yer tutmaktadır.
Çözümün gerekliliği bir kez daha sinyal vermektedir…