Ekonomi konuşurken, yaşanan koşulları doğru bilmek önemlidir. Buna ek olarak da konuşanların da gerçeklerle hareket edip, sansürleme yapmaması gerekir. Günümüz ekonomisinde, özellikle K. Kıbrısta, son yaşanan resmen kriz ifadeli ekonomik gerçekle,konuşulan sözlerin faciya nitelikte oluşunun travması yaşanmaktadır. Kriz, eşitdir, ilgili kuramın normal işlemediğinin simgesidir. Ekonomide kriz deniliyorsa mutlaka bunun koşulları da vardır. Ayni şekilde, yaşanan ekonomik koşullarla, bunu analiz edenlerin ilgili kurama dikat etmemeleri sonucu da bu tip kişilerin yaratığı algı da faciya denecek sonuçları olur. Hangi konuda olursa olsun, Diyalektik “neden sonuç” ilişkisi kurulmaz sa yaşanılan gerçekler olduğu gibi ele alınmadıkça, hep insanlara yanlış algılarla bir öğreti yapılacaktır. Neden sonuç ilişkisi ile yaşanılan gerçekler birlikte ele alınmadıkça ve yaşanan süreç doğru eklenmedikçe, hiçbir zaman ne yaşanılan doğru söylenir, nede çözümler doğru işaret yapma şansı oluşur. Kısır döngüde faciyarlarla bilime olan inancın da sıfırlanmasını getirir.Son aylarda iyice krizlerle debelenmekle meşkuluz. Yapılan bazı “akademik” açıklamalrın da yaşananla ne alakası vardır, nede geleceğe yol göstermesi mümkündür! Her kuramın faciyasını dda krizle birlikte yaşamaktayız. Sadece bir noktayla başlanıp kalınıyor. Kaçınılmaz yakıcılığı ile döviz denip sonra neden sonuç ilişkisi de vuırgulanmadan bolca siyasal ve bilimsel atışlar da yapılmaktadır. Burada hem neden sonuç hem de yaşanan kriz gerçekleri genelden yerele dek birlikte konuşulmuyor. Sistemle yüzleşmekten hep kaçınılıyor. Son krizi anlamak için aslında bazı basit ama konuşturulmayan birikimli gerçekler vardır.
Yaşadığımız günlerin ekonmomik imgesi krizle ifade edilmesi gerekir. Bu başlangıç kelimesine bir de genel sistem “Kapitalist kriz” ifadesini koymak şart. Demek ki yaşanan dönem Kapitalizmin ekonomik kriz süreci olmaktadır. Genelin bu tanımlanmasından sonra, Kriz kapitalist sistemli oluşu, bunun da Neoliberal dönemli bağları birlikte kurulmalı. Demek ki kriz kelimesini sistemsel Kapitalist genel kriz içerirken, güncel piyasa simgesi de Neoliberal politikalar devam edilmektedir. Fakat, geneli açıklamaya budenli cümleler yetmez: Kapitalist krizler oluş gerçeği yanında temelinde Kapitalizmin Finansman ağırlıklı durumu da gözden kaçırılmaması şart. Yaşanan krizdeki sermaye bileşkesinde sanayi veya öteki sermaye kesiminden çok, Finans kapitalin girdiği kriz önceliği vardır. Genellikle son yazısında Korkut Hocanın da uyarıp dikate getirdiği gibi “Bu kapitalist krizin temelindeki sermaye Finans Kapital” oluşu da önemli ötelenmemesi gereken gerçektir. Çünkü, her sınıfsal eksendeki sermaye kesimli sömürü ve rant ilişkisi de mevcutdur…
Yukarda özetlediğim ve normaleşen güncel Kapitalist yapılanış kriz sürecinin de ille de ötekilerle aynılaştırılması da gerekmez. Örneğin, Son krizlerin işaretleri kendine olan kuralların da tükenişini göseriyor. Aslında 98 Asya Kaplanları kriz başlangıcıyla Seksenlerin Neolibaral yapılanışın da tükenişinin başlangıcı oluyordu. Son kimine göre Gıda kriziyle başlayan, Kimine göre 2007 sonunda başlayan ve çoğunlukla 2008 Yılında başlayan Kapitalist Finansman kriz hala dalga dalga sürüp, içinden çıkılamadı. Bu krizler, genel doğrularla da Neoliberal yapıdaki tükeniş ile sistemin hem krizleri yönetememesi hem de yeni siyaset üretmemesi gibi olumsuzlukalr da giderek keskinleşiyor. Bunun sonucu, krizler ardı ardına dalga dalga belirli yerleri vururken, oluşan siyasal memnuniyetsizlikler de gerici devlet biçimlerini dünyada yükseltiyor. Trumptan Erdoğana veya Avrupada yükselen faşist partilerden birçok ülkelerdeki gerici dini otoriteler hep krizlerden çıkamama ile yönetip yerine yenisini koyamamanın sonucudur.***
Dünya genelinde bu taplo netleşti. Giderek bölgesel farklılıklara karşın da tek tek ülkelerde krizin kendine yöresel kuramla da sarsıntılı tırmanış yapılmaktadır. Bunları K. Kıbrısta ekonomi üzrine konuşanlar pek de ele almadıkları gibi, hala Dünyada iflasını ve tükenişini ilan eden Neoliberal reçeteler burada “çözüm” ezberinde takılıp söyleniyor. Burada nasıl ki dünya genel Kapitalist kriz gerçekleri yerel le birlikte konuşulmuyorsa, daha da içeleşip bütünleştirilen Türkiye bağlarıyla etkiler de konuşulmaz. Konuşturtmama ile yapıyı koruma düşünce kültürü bu eksikliği de tetikledi. Nitekim, K. Kıbrısta ekonomi derken bir olgu alınıyor ve siyasal içeriği boşaltılıp kendince “eekonomiscilik” yaratytılıp aktarılıyor. Bundandır ki bilimcilere pek de güven de kalmadı. Öyle kalmadı ki basit yurtaşın şikayetine dahi saatlerce konuşmalar dahi yanıt veremiyor.***
Yukarda belirtiğim gibi: Diyalektik neden sonuç ilişkisi ile yaşanılan koşulların özü bilinmedikçe, hesaba konulmadıkça krizlerin özü ile çözümü de konuşulamaz. K. Kıbrıs her konuda olduğu gibi ekonomik son krizde de ne tamamen krizi konuşabiliyor, nede konunun bağlantıları seslendirilmektedir. Türkiyeleşme gerçeği, Türkiyeye bağlı işbirlikci elitleşme durumu, örneğin son finansman krizlerindeki temel noktalardan para veya merkez banka ilişkilerindeki Türkiyeleşme koşulları ile nedenseliği hiç ele alınmıyor. Boş şekilde palyatif ezberler söyleniyor. Arada Tufan garip itirafla da “Türkiye ile ele alacağız” denmektedir. Kimse, bu oluşan bağların üretiği yapıdan dolayı yaşandığını söylemeye cesaret edemiyor.
Örneğin, ahalide de artık konuşulmadan edilemeyen para dalgalanmasında TL kulanım, Türkiyeye bağımlılık, T Türkiye ekonomisindeki kırılmalar etkenlerini kimse eklemiyor. Boş sözler de olunca, kimse inanmadan dinlemiyor Aslında buradaki yapılanışın Türkiyeleşme gerçeği hep yazıldı. Zamanında oluşan nedenseliğe “Türkiye ekonomisi büyüyüp yükseliyor” la yanıtla kandırmaca oynandı. Kimse Neoliberal iflası görmedi. Kimse Türkiyedeki ikibinler krizi sonrası Derviş uygulamasıyla kırılgan ekonomiyi kabulenmek istenmedi. AKP siyasal İslam projesi ile piyasa ekonomi ayağını okumaktan kaçındı. Tam aksi, refah ve demokrasi olarak cilalandı.Hala ders alınmamış olacak ki tüm ekonomik felaketi hala içteki koltukculara fatura ederek, Türkiye gerçeğini, Neoliberal kapitalist modelini gözden kaçırmaktadır. Doğrusu, buna çanak tutan medya ve akademisyenlerin de katgısı boldur.Oysa, K. Kıbrıs ekonomik yasadışılıkla kirli gayri nizami sermaye ağları yerel değil başta Türkiye gelişleri ile kurumsalaştı. Şimdi de eğer TL beklenenden daha fazla düşüyorsa, Türkiyenin de politik ekonomik seçkilerinin katgısının da olduğu kesin. Ama bunlar konuşturulurmuyor. Dahası, K. Kıbrısta gericileşme adımlarıyla gezilerden yapılan dini uygulamaların da sorgusu hiç olmayacak dereceye geldi.Herhalde TL olayında buradaki merkez bankasının rolu olduğunu kimse söyleyemez! Tutmaz denilen gericiliğin başta eğitimden başlayarak kurumsalaşmasındaki sesizlik de tamamlayıcı gelecek insan kaynağının işaretidir. Unutmayalım: Türkiyede Siyasal İslam ve piyasal model birlikte harekete geçerken, K.Kıbrıst da sermaye el değiştirmelerle resmen dış sermaye hegemonyası direk kuruldu. İkinci ganimet dönemi başlandı.Bunlar birlikte düşünülünce, alınacak kararların önce onu yaratan nedenlerle birlikte değiştirerek mümkün olması şart. Oysa, sık sık yazmaya çalıştığım gibi, siz hem “Türkiyesiz olmaz, garantörlük olmazsa olmaz, Türkiye ile birlikte alacağımız denip onların dediklerini uygularsanız, ardından da yok dövizmiş, yok tükendik, yok tacizler artı ve benzer şikayetler yaparsanız, en basitiyle neden sonuç bağlantısı ile gelecek hedefinizi birlikte düşünmüyorsunuzdur.Daha kötüsü, rakamlarda dahi vurgu bulan ve göstergelerle yaşanan krizlere rağmen “Türkiye ekonomisi istikrarlıdır” da derseniz,ozaman neden şikayetnameler yapılıyor?
Kısaca, Kapitalizim ekonomik alanda krizde, Ne yönetebiliyor, nede yeni seçenek oluşturuyor! Krizin ağırlık temelinde ise Finans kapital sermayenin kriz ağırlığı vardır. Ayrıca, son krizlerle Kapitalizmin Neoliberalist dönemi de bitmiştir.Bunu bu siyasetin temel Kuruluşu İMF dahi kabulendi. Bunlar tüm dünyada kendine has yerel koşularla dalgalar şeklinde vurulmaktadır. Türkiye de ilk krizi yıkımla atlatıp ikibinlerde yeni Neoliebral Kemal Derviş ekonomisi ve Siyasal İslam AKP projesi ile uygulamaya başladı. Ta baştan, Türkiye ekonomik kırılması ve temelindeki dış sermaye hareketlerinin etkisi söylendi. Birer birer kanıtlandı. Şimdi Türkiye Kapitalist krizin finansman eksenli dalgasına çarptı. Buna siyasal İslam etkeniyle de tırmandıran benzin döküldü. Bunlar hep K. Kıbrısa, dövizden zamlara varan direk yurtaşı etkileyen yansımalarla geldi. Ama, Türkiye gerçeğini konuşamayıp çıkarlarını elitsel korumak isteyenler, şimdi sadece giderek güdükleşen işbirlikcilere veriştirerek dejarj olmaktadırlar. Ayni krizi yaşayarak, bağımlı ilişkileri sürdürerek değişim yapılmadan bu yapının da dönemi sancılı sürmeğe devam edecektir. Hani “Türkiyesiz olmaz, garantörlük olmaz saolmaz” lakırtılarına yanıt, siz bunları siyasal talep olarak üretirseniz, bedeli de budur demekten başka çare de yok.