Seçim değil ama darbeydi sanki de – Ulus Irkad

599

Türkiye’de 24 Haziran seçimlerinde adeta akıllara durgunluk veren müdahaleler yaşandı. Aslında müdahaleler sabahleyin başladı ve hatta Ağrı gibi bir bölgede insanlar öldürüldü. Daha sonra gene güvenlik görevlileri ve resmi memurlar tarafından benzerini mafia filimlerinde gördüğümüz bir şekilde oy sandıkları içine torbalarla başka yerden getirtilen oylar taşınmaya başlandı. Buna engel olmak isteyen parti görevlileri ve temsilciler hatta seçim kurulu görevlileri de tehdit edildiler, asker veya polis zoruyla sandıklardan uzaklaştırıldılar. Bu açıkça bir toplumun kaderine müdahaleydi ama burada şimdi durup düşünelim: Balık hafızalı değiliz. Aynı darbe olaylarını Kıbrıs’ta da yaşamadık mı? 12 Eylül Darbesi sırasında buraya doluşan Askeri korgeneraller, parti başkanlarını da toplantılara çağırıp darbe tehdidinde bulunmadılar mı? Rahmetli Mustafa Çağatay daha sonra vereceği bilgilerde, bu komutanları darbeden vazgeçirdiğini bizzat kendisi açıklamamış mıydı? Hadi onu da bıraktım; 28 Haziran 1981 seçimleri sırasında, öncesinde ve sonrasında da aynı müdahale ve darbeler yaşanmamış mıydı? 28 Haziran 1981 seçimleri arifesinde,  Türkiye’nin büyük gazeteleri, Tercüman, Günaydın, Hürriyet ve hatta Milliyet’te bile Kıbrıslıtürk sol partileri aleyhine yazılar ve makaleler hatta yalan haberler yayımlanmamış mıydı? Ya Kıbrıs’ta Halkın Sesi Gazetesi’nde yayımlanan Kırmızı Kitapçık ne kadar da yalana ve riyaya dayanıyordu hatırlıyor musunuz? Amaçları kuvvetlenen solu bertaraf edip statükonun devamını sağlamaktı ve nitekim de bunu sağlayacaklar, hatta 15 Kasım 1983 günü bu darbeyi, sözde yeni bir cumhuriyet yaratıyoruz diyerek yapacaklardı. Bu ilandan sonra meclis bertaraf edilecek, yeni bir kurucu meclis kurulacak ve gadimiciler birkaç sene daha geleceklerini garanti altına alacaklardı. Toplumu artık ömür boyu idare etmeye hak kazanacaklardı. Ne adına? Dıştaki başka bir ülkenin ulusal menfaatleri adına. Siz sanıyor musunuz ki KKTC ilanında da sol partiler baskı altına alınıp, herşeyi aynen 24 Haziran 2018 Türkiye’sinde yapılan darbe gibi yapmadılar? Yaptılar ve Kıbrıslıtürklerin geleceklerini işte bu şekilde çaldılar. 15 Kasım 1983 tarihinde de meclis içindeki sol milletvekili ve partiler de baskı altına alındılar hatta karşı çıkanların partilerinin kapatılacağı ve merdivenleri bile inemeyecekleri söylendi. İşte ilan da bu baskılar içinde oldu.

“Sığınacakları yer belliydi ya…

Askerden korunmalarını talep ettiler.

Ve, icabında halka karşı kullanılmak üzere keskin nişancı askerlerimiz araçlara bindirildiler.

Aslında, endişe edilecek bir şey de yoktu. Çünkü, muhalefet partilerinin liderleri de halkı sokakta istemediler.

Oysa, halk olduğunu, kendisi ile dalga geçenlere göstereceği anı yakalamıştı.

Halklar, böyle anları pek ender yakalarlar.

Halkların, kendi egemenliklerini kendi ellerine aldıkları, alabildikleri pek ender anlardır bunlar.

İktidar sahipleri ile iktidarı gasp edenlerin yüz yüze hesaplaştıkları anlar pek enderdir.

Kıbrıs Türk halkı, 1981 genel seçimlerinden sonra o anı yakalamıştı.

İktidar sahipleri ile iktidarı gaspedenlerin hesaplaşması sokakta olur ancak, sandıkta değil.

Ve, Kıbrıs Türk halkı, dimdik ayakta ve sokaktaydı.

“Yürüyelim arkadaşlar” dese birisi, ne saray kalırdı ne de saraycık.

“Yağma Hasan’ın böreği” iktidarını dümdüz edecekti halk.

Ve, şuna buna kulak asmayın siz. Asker halkın üzerine ateş edemezdi kolay kolay. Çünkü, bu gibi hallerde, askerin halka ateş açması iktidarı gaspedenleri kurtarmaya yetmez” (Arif Hasan Tahsin, Avrupa Gazetesi, 14-15 Haziran 1998)..

Arif Hoca bize benzerini Türkiye’de gördüğümüz darbelerin tıpkısını anlatmakta. Ne yazık ki hukuku, adaleti demokrasisi olmayan ülkelerde her an için beklenen bir kaderdir bu. İnce ve diğerleri veya sadece İnce, 24 Haziran günü daha detaylarını bilkmediğimiz bir şekilde  ağız değiştirerek yenilgiyi Kabul ettiler. O gün neler yaşandığı bilinmiyor. Fakat seçimlere dönük olarak halkın hayatından çalındığı ve bir dört-beş sene daha ülkenin kaderinin artık bir sultana ve dudaklarına bağlandığı, felaketin artık çok yaklaştığı bir durum yaşanmak üzere. Türkiye bu badireden kurtulur mu?

Bilemem…