Ekonomide yapılması gerekenler – Ulus Irkad

552

Türk Lirasının döviz karşısında erimesi devam ediyor. Türkiye’deki Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimleri sonrasında bu dalgalanmanın duracağı söylenmekteydi ama belli ki sular durulmamış. Uluslararası para piyasaları ve IMF gibi bankalar devamlı olarak Türkiye aleyhinde karar almakta, hatta kredi notlarını düşürmektedirler. Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasında Türkiye’de TL gene değer kaybetti. Bunun sebebi de, gene içteki siyasi istikrarsızlık… Dünya bankası Türkiye’de TL’yi ayarlarken, Kemal Derviş aracılığıyla, Türk ekonomisinin eğer siyasi istikrar gösterirse ayakta kalabileceğini, eğer istikrar göstermezse aynen 1998 yılında olduğu gibi, devamlı istikrarsızlıklarla boğuşacağını söylemişti. Erdoğan 2002 yılında iktidara gelirken, aslında AB’ye yaklaşmakla istikrar mesajını vermiş ama kısa bir dönem sonra artık o gerici ideolojisinin de verdiği bir hızla, Orta Doğu’da BOP (Büyük Orta Doğu Projesi) asistanlığına, hatta öncülüğüne soyunarak, gerek Kuzey Afrika’da, gerekse Irak ve Suriye’de siyasi istikrarsızlıklarla oynamaya başlamış , TC’nin akıllıları, bu şekilde Orta Doğu’da, büyük bir hisse veya pazar kapmayı planlarken, son zamanlarda bu yanlış hesabın Bağdat’tan dönerek, şu anda Suriye ve Irak’ta tüm ihalelerin, ABD, Çin ve Rusya gibi ülkeler tarafından paylaşıldığı görülmekte. Maalesef Türkiye AKP hükümeti, örneğin ağırlığının daha fazla Irak ve Suriye’de görüldüğü Isid grupları ve diğer gerici Sunni gruplarla işbirliği yapmaya başlamış, fakat bu dünya üzerinde , bilhassa Avrupa’da ters teperek Türkiye’ye karşı bir tepkinin oluştuğu da gözlemlenmiştir. Gerek Irak ve gerekse Suriye içlerine kadar girip toprak parçaları alan Türkiye Ordusuna ve Devleti’ne karşı , bu ülkelerde maalesef bir tepki oluşmuştur. Türkiye bu ükelere şiddetle ve silahla girip, çıkar elde edeceği planları yaparken, aksine bu ülkelerden Türkiye’ye karşı büyük tepkiler gelmiş, hatta gelmeye de devam etmektedir. Uluslararası ilişkilerde gelişen durumlar neyi gösterecek pek bilmiyoruz ama gözlemlenen, gerek Irak ve gerekse Suriye’de son zamanlarda Türkiye’ye karşı büyük bir tepkinin oluştuğudur.

Peki niye bu tepkiler? Ne isterse olsun hiçbir ülke kendi toprakları içine yabancı bir ülkenin girip söz sahibi olmasını, oralara kendine karşı ideolojide insanların gelmesinden hoşlanmaz. Belli ki AKP, Sunni ideolojide olduğu için, mesela Afrin gibi bölgelerde Kürtleri temizleyerek, onların yerine kendine biat etmiş ÖSO gibi Işid’den bozma birlikler getirmiştir. İkincisi, orada bir demografik değişiklik yaratarak, Suriye hükümetine ters bir uydu bölge yaratıp, devamlı olarak Suriye Hükümeti ile dalaşacak bir ortam yaratmıştır. Bu arada Suriye’ye Işid bozması ÖSO birlikleri ile kontrol sağlarken de, şu anda Şii olan gerek Irak hükünmeti ve gerekse de Suriye’de Hafız Esad’la da karşı karşıya kalmıştır ve problemleri ileride daha da artacaktır. Eğer bir Türkiyeli solcu arkadaşımın da dediği gibi, Türkiye “Başından itibaren olaylara sessiz ve pasif kalır, hiçbirşeye karşışmasaydı, bugün Orta Doğu’da ve bölgede en örnek gösterilecek ülke olurdu”. Maalesef Türkiye doymak bilmez bir açlık ve düşüncesizlikle gerek Suriye gerekse de Irak’la ilişkilerini bozma pahasına , hatta topraklarını da işgal ederek, bir komşuya yakışmayan bir davranış içine girerek, bir de tüm Arapların da tepkisini çeken bir ortam içine girmiş, Tunus, Mısır gibi ülkelerde tepki görürken, Sudan’da da Beşir gibi bir katille biraraya gelmiştir. Stratejik Derinlik dediği bakış açısı Türkiye’nin başına çok işler açmış, hiçbir komşusuna da yaranamamıştır. Tabi Türkiye’nin Güney sınırlarıyla ilgilenmesindeki bir başka belki de ana amacın, kendi Güney sınırları dışında gerek Irak, gerekse Suriye’de bir Kürt devletinin veya kendi toprakları içinde Kürtlere iyi emsal teşkil edecek bir bağımsız bölge veya yönetimin de oluşmasını istememektedir. Türkiye’nin Güney sınırları dışında devamlı müdahale ve operasyonlar da uygulaması, aslında Kürtlerin varlığından korkmasıdır ki, bu korkuyla, Türk egemenleri Türkiye içindeki demokratikleşmeyi de istemeyerek, Kürtlerin bu taleplerini de baskıyla veya askeri güçle ortadan kaldırmaya çalışmaktadırlar. Türkiye’de istikrarsızlığın bir başka nedeni de demokratikleşmemek ve Kürt sorunundaki gerilemeler ve şiddet politikalarıyla bu şiddet politikalarının istikrarsızlık yaratmasıdır. Türkiye egemenleri maalesef demokratikleşmeye de karşıdırlar çünkü bu şekilde bir Türkiye’yi istedikleri sömürü ağıyla daha fazla sömürmektedirler.

Kıbrıs’ta bizler de maalesef Türkiye’nin istikrarsızıklarından payımızı aldık. Orada Dolar ve döviz karşısında TL erirken buradaki yansımaları daha da büyük olmuştur. Belki hükümet çevreleri de bu olumsuzlukları ortadan kaldıramamışlardır. Birinci etapta TL yerine piyasada Avro kullanılsaydı elbette ekonomik buhranın etkileri bir şeklilde biraz azalırdı. Şu anda Kuzey Kıbrıs’ta TL’nin de kullanılmasından ötürü ekonomik buhran Türkiye’dekinden de fazla ülkeyi etkilemektedir. Türkliye Kuzey Kıbrıs’ta Avro kullanılmasını istemediği için, Kıbrıslılar da olumsuz olarak durumdan paylarını almaktadırlar. Peki çözüm ne olabilir? Çözüm bu şartlarda sosyal politakalara dönmek, sosyal devlet anlayışını ve vatandaşa kolaylıkları Kabul etmek ve ekonomik politikaları o şekilde uygulamaktır. Kooperatifler canlandırılmalı. Aracılar ortadan kaldırılmalı, üreticilerin halk pazarlarına gelmelerine ve mallarını aracısız satmalarına yardımcı olunulmalıdır. Bunun yanında tüketim kooperatifleriyle ucuza gıda maddeleri veya beyaz eşya şeklinde eşyaları gene halka ulaştırmalı. Gene en etkili olacak olan bir tedbir de muhasebeyi kontrol altına almak ve tüm yabancı yatırımların muhasebelerini, bankaları ciddi kontrol altına alıp, bu kesimlerden artık kazançları karşılığında daha fazla vergiler alınmalıdır. Bankalardaki sermayeler de gene bir şekilde vergilendirilmelidir. Denildiği gibi, hem üretim hem de tüketim kooperatiflerine önem verilerek, bu durumdan halkın en az şekilde etkilenmesine dikkat edilmelidir.

Bu tip politikaları uygulayacak olanlar da elbette sol partiler veya daha da doğrusu sol ittifaklardır. Sol ekonomik politkaların uygulanması için sol kesimlerin ülkede etkin olması şarttır.

Sol -Sosyalist görüşlerin , bu ekonomik krizde daha da etkin olması önşarttır. Ve elbette bağımsız halk iradesine dayalı politikalar da önemlidir…