Yaşadığınız andaki gerçekleri, nekadar saptırsanız saptırtın; birgün mutlaka yeniden karşınıza gelir. Yaşarkenki gerçekleşenler, gerçekliği ile bilindiği zaman önemi ve alınacak dersleri vardır! Gerçekler ve politik çıkarla algıalrla saptırılan, yanlış ile yalanlarla başka ifade etirilme ikilemleri hep insan oğlunun yaşamında, güncel gelişmelerinin içinde mutlaka vardır. Bir yanda gerçekler, öte yanda algı operasyonlu, baskılarla, medya probagandalarıyla oluşan yalanlar hep birlikte uçuşur. Uçuşur da birgün gelir, gerçek daha acıtıcı şekilde karşımıza dikilir. Suriyede son dönemde direk gözümüzün içine sokularak yaşatılanlar, tam da bunun aynasıdır. Ödenli probaganda algılarla gerçekler birlikte yaşandı ki, hayatın gerçekelri ile sistemin anlayışı bu iki kuramda sıkışıp kaldı. Benim gibi belirli kesimler gerçekelri yakalayıp, enazından olanları yansıtmaya çalışırken, sistemin önemli kısmı, algı operasyonları ile resmen yalanın nasıl en doğal hale getiriliş tarihini yeniden yazdılar. Başlangıçtaki güç, medya yapısı ve probaganda algıları ile savaş makinasının elerinde oluşuyla, yalanlar kitlesel kabulendirilse de şimdi birer birer Suriye gerçekleri etrafa saçılırken, o yakın geçmişte hep yanlışla insanları kandıranların da pek de sesi çıkmıyor….
Baştan itibaren, Suriyenin Emperyalist proje olduğunu, Suriyenin parçalanarak serbes piyasalaştırma stratejisi içerikli oluşu, hep gözden kaçırıldı. Müdahale edenlerin, Suriye yeni rejimi için yetiştirilen Cihatcı gerçeği ise, bunlara “demokrat ve özgürlük” kılıfı geçirilerek savundurtuldu. Hep “Esatın ne kanlı lider olduğu” probagandası yapıldı. En gergici Sudi ve Körfez emirlikleri ile başta ABD yönetimleri Cihatcı kesimini dünyadan toparlayıp Suriyeye gönderirken, Türkiyeyi de bölgesel modeli olarak siyasal islamlandırırken, bunlar hep görmezden gelen haberlerle banbaşka Suriye haberleri yayılıyordu. Dünyaının çeşitli argümanalrı da bunları abartarak yayıyordu. Elbet, işin içinde Türkiye olması da eklenince, Buradan da resmi eksenli kesimelr ayni probagandaya katıldılar. “Kemal, Köprülü” gibi akademisyenler de “bilimselik” adına buna katıldılar. Uyduruk haberleri bilgi denilip yorumladılar.
Fakat: bu yalan dünyası arada gerçekleri yazanların bilgielriley de sarsıldı. Uydurulan Kimyasal masalarının yalanlanması, Cihatcıların cihatcı özeliklerinin yazılmasını da resmi eksen dışındakilerin çabalrıyla gerçekleşiyordu. Eğer; Suriyeye sokulan ve adına değişik isimler konulanlar başarılsaydı, bugün Bölgenin yeni Afkanistanını doğu komşumuz olarak yaşamak zorundaki yer olarak karşımızda bulacaktık.
Başarısız olundukça ve gerçekler durmadan yazılmaya devam edildikçe, Suriyenin gerçekleri de ortaya çıkmaya başladı. İlk başta yeni Suriye denilip Cihatcılar ve dış işbirlikcilerle bir B.M. gözetimli görüşmeler yapılmaya uğraşıldı. Şimdiki, Suriyenin iki önemli “Esat ve Kürtler” daha başlangıçtan beri toplantı dışında brakılıyordu. Böylesi garabetli bir yakın gün Suriye gerçeği yaşadık. Bunalrı yeri geldikçe de defalarca uyararak anlatmaya çalıştık. En yakın Sosyalist bildiğimiz kişilerden bazıları dahi “İsmail Kemal dahi yazdıysa, sen nasıl yalandır diyebilirsin” belirten yakın dostlarım dahi oldu.****
Yaşananlara fazla dalıp son gelişmeyi unutmayım! Dün muhalif denilip bize “özgürlüktüc yuturulan” Cihatcılar yavaş yavaş Suriyede yenilip onları ülkeye sokanlar da düşman ilan edip dıştalarken, öteki kulandıkları yapılar da birer birer Suriye kanlı tarihinin çirkin oyuncuları olarak ortaya serilmeye devam ediliyor. Şimdi, sıra Türkçeleştirilen şekliyle Beyaz Mihverliler veya kimine göre Beyaz berelilere geldi…Bunlar, Suriyeye sokulurken, batılılar ve Türkiye “gönülü yardımseverler” diyorlardı. İnsan haklarıyla alakalı haber geçen kesimler olarak yanlış haberlerin merkezi yapısıydılar. Olmamış olayları olmuş gibi, başka resimleri alıp Suriyede olmuş gibi yayan, sahte görüntülerle Kimyasal masalalr uyduran yapının ta kendisiydiler! Fakat, batı ve Türkiye, bize bunların “Gönüllü yardımsevberler olarak” yuturuyorlardı. Ta baştan garip gelen, bu “yardımsevenler” hep cihatcı kesimin elinde olan yerlerden haber geçiyordu. Resimler yayıyordu. Üstelik, nezaman, Suriyede önemli bir toplantı olacakken, hemen garip bir provakasyon resmini hemen yaymaya başlarlardı. İşte bu Beyaz Mihverliler veya Breliler adıyla anılan yapının elemanları, Güney Suriyede, israilin müdahalesi ile Suriyeden uzaklaştırıldılar. Başka yere taşındılar. Nasıl* israilin müdahalesi ile ülkeden alınan “gönüllü insanlar”!****
Suriye savaşında sahte, ama vurucu etkileyici haber yapan Bu yapı ortaya çıkınca, bazı Uluslar arası Gazeteciler şu bilgileri geçiyordu: Beyaz Mihverlileri kuran İngiliz istihbaratından önemli birisiydi! Bu yapının kurulduğu yer İstanbul! Yapının önemli finansörlerinden birisi de ABD… Bilgiler nasıl? Bunlar SUriyeye gidince de uyduruk haberlerle, insanlarda travma yaratıp, orada yapılan Cihatcı katliyamları da kaçırarak, Esatın devrilerek Suriyenin yeni BOP adımı olarak tamamlanması gereken merkez gerçekleştirilme hesaplarının ta kendisi oluyordu.
Dünyaya “İnsan haklarıyla ilgilenen, Gönüllü yardımseverler” etiketiyle ve Londra merkezli önemli haberler geçirilirken, akabinde direk başta ABD saldırıları da Suriyede gerçekleştirme kamuoyu oluşturuluyordu. Cihatcılar lehine önemli sahte haberler yayıyorlardı. Bunları, bile bile doğru diye de dünyanın önemli medyası yayıyordu. Şimdi, Suriyede Esat ayakta kalmayı garantileştikce, Cihatcılar yenildikçe, yeni arayışlar artık kaçınılmazken, eskinin de hükmü tükendi. Beyaz Mihverliler Suriye savaşındaki kötü habercilik ve trafcıl katliyam hazırlama kamuoyu rolu alarak, bu ülkedeki tarihin sayfalarına kazıldılar.
Artık batı basını dahi bunları yazmak zorunda kaldı. Bir farkla, burada Suriyedeki bu kirli yapı bilgielri ile insanları yanlışa yönlendirenler, hala sesiz! Ayni şekilde, kandırılan insanlar da suskun. Elbet, rolunu yapan medya da bu konumu gayet güzel geçiştirip hiçbirşey yapmamışcasına övünmeye ve “dürüslük, demokrasi ve tarafsızlık” lafları söylemeye devam ediyor….
Suriyede bu defa Beyaz Mihverliler sayfası da israilin müdahalesi ile kapatılmaya doğru yöneltildi. Hani derler ya “Uluslar arası yargı, hukuk” hani nerede? Belgelerle kanıtlanan, yalan haberlerle katliyamlar yaptırtan ve insanları yalanlarla donatan bu ABD, İngiltere, Türkiye ve arap şehli yapısal ortaklığa diyecek söz kalmadımı? Galiba Emperyalizmi unutursak, Konrra hareketlerini normal sayarsak, dün Türkiyede ve Kıbrısta, Şimdi de Suriyede olanları sanki münferit kabulenirsek, hep eksikliklerle unutup yenisini beklemekten öteye giddmeyiz! Beyaz Mihverlilerin Suriye savaşındaki rolu ve buna destekli kesimleri birlikte mutlaka sorgulamalıyız. Eğer, dedikleri Uluslar arası Ceza mahkemesi veya Basın birliği varsa, haydin kendinizi gösterin.
yazarın tüm yazıları:
Özkan YıkıcıBir Suriye gerçeği daha – Özkan Yıkıcı
"Bu Memleket Bizim" yayınlarını izleyin