yaklaşımlarÖzkan YıkıcıAjitasyon, inanç, otoriterlikle k. Kıbrıslı! – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Ajitasyon, inanç, otoriterlikle k. Kıbrıslı! – Özkan Yıkıcı

333 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Pazarın öğleden sonrasında bulunuyorum. İyice ısınan havanın bunaltısını kırma adına, arada esinti ile serinlemekle meşkulum. Beyin donuklaşmasına girmeden, son yaşayıp veya izlediklerimin etkisinin de bitmemesi adına, böylesi koşullarda klavye başına geçip, yazıma odaklanmaya çalışacam. Gerçekten önemli günler peşpeşe geliyor. Yaz kış demeden de gelişmeler birikip değişimlere doğru kayıyor. Olaylarla, tanıklaştığım ikilemler bana gerçek ile yanlışın nasıl kaynaşıp, yanlış lehinde yerleşen kültürleşmenin de kendisini işaret etmektedir…

Türkiyede seçimler sonlandı. Artık, resmen yeni rejim dönemi başladı. Kimisinin romantik “belki iyileştirme” beklentisi de atılan adımlarla resmen buharlaşıyor. Ama, şanlı Kıbrıslı, duyarsızlıkla bunları izlerken, kendine “demokrat ve çözümcü” diyen bazı kesimler de hala “önemli adım atılması” travmasında yaşamaya devam etmektedir. Medya ise tüm dünyanın şöyle veya böyle olsa da yorumlayıp öngörü yaptığı Türkiye geleşmelerine dokunmak pek de niyetli değiler. Sadece “şakşak, şükran” dileyerek çıkarlarıyla ayakta durma duruşunda işbirlikcilik şerbetini içmeye devam ediyorlar. Öyle ki gelmekte olan Erdoğanın ziyaret gerçeğine dahi yalakacılık dışında nasıl duruş sergileyeceklerini dahi tam netleştirmediler. Oysa, gelişle açılacak Halasultan camisi oldukça anlatılar yapmaya yetiyor ve artıyor.

Bunları öyle havadan nem kaparak yazmadım. Dinlediklerim ve tanıklaşdıklarımla yeniden tekrardan yaşadığım için yazmak kararlığına girdim. Örneğin, önemli prokram olup da yine Türkiye seçmeninin eğitim düzeyi artıkça, oy oranının muhalefete kayan rakamsal ifadenin Kıbrıslı versyonu da eklenmedi! Oysa, eğitimin temel amaçlarından birisi sisteme yönleik insan tipi yetiştirmek kadar, öğrenimle sorgulanma ve bilimselik sonucu da toplumsal değişim dinamik yerlerinden de birisi haline gelişinin ikilemi hep yaşandı. Zaten, Türkiye tartışmalarından çıkardığımız ısrarla İmamhatipler olayı ile sisteme yönelik insan yetiştirme olayının da özünde bu yatıyordu! K. Kıbrıslı özellikle kendine aydın diyen kesimler, bu derslerle konuşunca da atılan son eğitimdeki adımlarla birlikte sorgulaması gerekirdi.

Halbuki, K. Kıbrısta ayni taplo mümkün değildir. Çünkü, burada özellikle Yüksek eğitim, yani ünüversiteler, banbaşka amaçlarla kuruldu. Nifus yığılarak, bolca öğrenci toplanarak kendielrince “sektörelamaçlı” bir yapılanış oluşturmaydı ve başarıldı. Bu nedenle, birçok ülkedeki artan eğitimli ile uyanış birlikteliği burada elbet olamazdı! Zaten, K. Kıbrısta son dönemde parayı verip diploma alınan, yapısal ünüversite gerçekleri çok dersleri verdi. Nitekim, değişim ve aydın hareketi yerine, sektörel kazançlı ifadelerle rakamsal gelen para olaylarını hep duyduk. Hat ta, köylere dahi ünüversite kurlup kalkınma talepleri hep söylenmektedir.

Neyse, konumuz ünüverste değildir! Fakat, ısrarla konuşulurken sektörcülük ile niteliksiz eğitim kavramlarının saydamlaşması bize birçok ülkede görülen eğitim ile artan bilimsel değerlendirme veya ilericiliğin K. Kıbnrısta olmamasının nedenine işaret etmenin zorunluluğu gerçekleşti….

Başka karşılaştığım birkaç sohbette, İnce ile Erdoğanın güzel konuşmalarının önemsenmesidir. İçerikleri bir yana, hitap ederek kitlesel etki yapmanın tekrardan K. Kıbrısta da tanığı haline geldim. Siyasal mesaj veya söylenenlerin doğruluğunun acite içinde boğulup unutuldu.Ayrıca, kazandığı için ağzına gelenlerin Erdoğan övgüsü yapıp, “buraya da böyle diktatör” gerekir diyen nice insana da rasladım. Ancak, kimse Türkiyedeki seçimlerin yapılış şekli veya tartışmalı konularına değinmek istenmedi. Kazanan şöyle veya böyle kazandıktgan sonra, onun yanında görülüp konuşmanın kolaycılığı da gerçekleşti…

Taabi ki hem kazanan, hem de buradaki işbirlikcilik düşünce yerleşmesi sonucu da “dünyaya meydan okuyan lider” olarak da epey söyleyen de çıktı. En paradokslaşanı da belirtecem: ikidebir cepteki paranın sıfırlandığını söyleyen kahveden dayreleredeki normal insan veya ekranlı ünvanlı akademisyenler,nedense Türkiye ekonomisinin gayet istikrarlı olduğunu ve başarılı halde sürdüğünü de söylemekten geri kalmadı. Nede olsa, bu dediklerini kanıtlayan epey yerel ve Türkiye medya kanıtları da vardır….

Bu gelişmelerle ilgili yazıyı yazma zorunda kaldım. Birkaç günün şöylesine yaşadığım güncel olgularla konuyu aktarma yönüne girdim. İstesek de istemesek de bilsek de bilmesek de, ilgilendirmez le kendimizi sıyırtsak da yaşananlar yaşanıp bizim de hayatımıza direk etkisini yapmaya devam edecektir. Nitekim, Türkiyenin artık yeni rejim dönemine hem de anayasal oturtma ile gerçekleştiği, artık kesin. Dahası, Daha ilk yeminden sonra açıklanan ilk kararname ile Yirmibine yakın insanın kamudan atılması veya 3 gazete ve bir televizyonun kapanması, öyle “yumuşama” falan bekleyenlerin hayalerinin sıfır olduğunu gösteriyor. Şimdi, Salı günü de Erdoğan adamıza gelip burada kocaman bir cami açacaktır. Söyleyecekleri şimdiden belli. “Bizi ilgilendirmez, bana ne” sözleri, sadece gerçekleri görmemenin dışında başka ifadesi de yoktur.

Garip olan, Güvenlik KOnseği izleme ve yoklama adına bir temsilci atayınca, yönetim koltuğunda oturanların bunu abartarak “umut gibi sunarak” selamlamalarıdır! Boşuna değil yine panayırlarda başta Akıncı yine Rumlara göndermelere hız verdi. Çöp nutukları ve ruma göndermelerle sarayın tadını çıkarıp teslimiyetin onursuzluğunun tarihsel resmini yazıyor.****

Önemli bazı anma günelrini de Bu arada yaşadık. Kutlu Adalı katliyamı ve Türkiyenin önemli yazarlarından ve bugün olsaydıyla yeniden yaşananlarla anımsadığımızAziz Nesinin de ölüm yıl dönümüydü. Gariptir ama normal halde bulunuyor! Adalı katledilirken cTP yayın organında yazıyor. AİHM kararında dahi yetersiz soruşturma yapılmadı diye karar varken; koltukta oturan CTp başkanı, hep övündüğü savcıları çağırıp deyerlendirme yapma tavrını göstermedi! Fakat, Kutlu Adalının da fayli meçul olmasından da mezarı başında şikayetname yapılıyor. K. Kıbrıs gerçekelrinden soyutlayarak politika yapmanın acı ironisini de yaşadık.

Aziz Nesin ise, söyledikleri gerçeklerle nerede ise yakılacak ken kurtulan bu aydın sosyalist kişinin, hayatı uğruna uyardıkları şimdi gerçek olarak rejim değişimiyle yaşandı. Onu onbinler yakamak için tam8 saat bağırırken buna seyirci kalanlar, şeryat isteyenlere iltimas geçenler, şimdi bu rejime doğru gidişin de adeta sağırlar diyaloğunu göstermektedirler.****

Politikacı acite çeker, kitleleri etkiler. Cihalet ve buna eklenen inanç da olunca, en keskin yalan dahi doğru olarak kabulenir. Otoriteleşeince de artık geriye dönmenin güç olduğu sürece gelinir. Bu dünya sistemince de destek alıp, sermaye de karına kar katınca, insanları kim düşünür? Bakın, inanç denilip gelinen nokta çok acıtıcıdır. Bilinsizlikle aciteye din inancı da koyunca, çok korkunç sonuçlar oluştu. Bunlar, dalga dalga K. Kıbrısa dek geldi. Dün “olmaz” denilenlerin hepsi gayet kolay buraya yerleşti. Yarın devamında da şimdiden “neolacak canım” savunuları çoktan başladı. Yeter ki buradaki çıkarlar korunsun. Korku, gelen gerçekler değil,elde edilen işbrilikcilikle kazanılanların kaybedilmesidir!

Yazının sonuna gelirken, şöylesine sizi dünya resmiyle baş başa brakalım: ABD Çin ile ekonomik rekabeti kızışdtırdı. Öyle denilen şekliyle “ABD Çin karşılıklı rekabeti” değil elbet! Amerika resmen Çine karşı ekonomik saldırıya geçip, Çin de karşılık veriyor. Yine, bizim kesimler ABD den barışçıl hamle beklerken, baktık ki Trump Venezuelanın işkalini birkaç defa isteyip, zorla engelendi. Türkiye Afrina girdikten sonra, özellikle Gutadan getirilen IŞİD militanlarının yerleştirilmesi ile gerilim büyüyor.Fransada Demir Yolu işçi grevleri aylardır devam ediyor.ABD irana karşı petrol satmaması için baskıları artırırken, iranın da karşılık vermesi bekleniyor. Oysa, yine çoğu medya konuyu tartışırken sanki ABD iran karşılıklı hamlelerle krizin başladığı algısı yaratarak yine Amerikanın yüzünü örtmeğe çalışıyorlar….

Pazarın sıcağında, haftayı tamamlayıp ötekine doğru ilerlerken, Dünya kupası ile sporla boşaltım yaşamaya devam ederken, gelişmeler de böylesine bir yazı ortaya koyuyor. Boşuna değil, bir bilgi eksikliği, yalanın daha kolay kabulenmesine neden olur sözleri son dönemde dilime sık sık takılmaya gelmesi kadar doğal koşul olamazdı!

 

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin