yaklaşımlarAlpay DurduranNe sağcıyız ne solcu futbolcuyuz futbolcu – Alpay Durduran
yazarın tüm yazıları:

Ne sağcıyız ne solcu futbolcuyuz futbolcu – Alpay Durduran

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Polis yerde yatan göstericiyi tekmelerken kameraya yakalanınca cezalanması konu oldu çünkü adam yerde yatıyordu. İkiye bölünmüş gibi davranan Türkiye’de konu ikiye bölündü. Bir kısmı polisi suçlayarak cezalanmasını istedi ama kültürü nedeniyle iktidarı suçlama amacındaydı. Polisin dövmesi yani şiddete başvurması konu değildi. Polisin şiddete başvurması engellenmek istense idi kimseyi beklemeden kurum içinde soruşturma açıldığı yayınlanır ve cezalanabileceğine herkes inandırılmaya çalışılırdı. Türk kültürü buna önem verseydi saysız seçim geçiren ve AB üyelik sürecinde sorgulanan polis şiddeti için ya çoktan çare üretilirdi ya da memurları dava etmek için yasa değiştirilir ve amirinden izin alınması gerekmezdi. Hiç değilse seçimlerde hangi partinin cidden şiddeti cezalandırmak için kararlı olduğu önem kazanır ve konu edilirdi. Konu tabipler odası polisi muayene ederek polisin iş göremezliği ve izin almasıyla ilgili incelemesi nedeniyle doktoru incelemeye almasıyla haber oldu. Haberde “14.05.2015 tarihli 2013102788/2 bilgi işlem no’lu istirahat raporunda Hasta Yusuf Yerkel’e 14.05.2015 tarih ve 53442 protokol no ile yapılan muayenesinde yumuşak doku bozukluğu tanımlanmamış, kullanma, aşırı kullanma ve basınç ile ilişkili tanısı konularak 7 gün istirahat verildiği görülmüştür.” denildi.

Tabipler Birliğinin raporu belli ki arkadaşlarını kollamış. Ama emin de olamayız. Çünkü polisin şiddet kullanılması sonucu yumuşak doku ezilmesine duçar olduğu tespitini yapmak adli tabiplikle ilgilidir diyeceğim ama haberde zaten adli tabibin raporu olduğu anlaşılmaktadır. Yani incelemede ne aracılığıyla doku incinmesi olduğu saptanmaya çalışılmamıştır. Gene de tabipler birliği arkadaşını korumuştur.

Seçimlere bakarsak partilerin AB uyum sürecini de önemsemedikleri, polis şiddetine ilişkin sıkıntı duyanlar bile bunu konu etmeye kalkışmadıkları arkadaş dayanışması, meslektaş dayanışması ve sair nepotist dayanışmalarının karşısına çıkmak istemedikleri görülmektedir.

Cumhuriyet gazetesi de muhaliftir ama seçimde AKP’ye vurmak için silahlarını kullanır ama konuyu tüm boyutlarıyla sunmaz. Dış düşman yaratma çabasındaki AKP iktidarını teşhir etmek için adli tabibin eksik raporunu konu eder de sanki AKP başkanı bunu yapmış başkası gelirse yaptırmayacakmış gibi davranır.

Bu kadarla kalmaz. Başka maksatla söylenen sözleri bile çarpıtıp AKP’yi suçlamak işe yararmış gibi hareket eder ama okuyucuyu aptal yerine koyarken gerisini düşünmez.

Seçim varken bunlar çok daha önem kazanır. Çünkü halk oyunu kullanırken bu sakatlıkların nasıl kaldırılabileceğini öğrenip kimin ve nasıl bunu sağlayacağını da duymak ister. Cumhuriyet gazetesi memurların dava edilememesinin sakatlığını anlamadıysa ve tabiplere önlerine gelen konuyu ne ve nasıl inceleyeceğini gösteren bir yönerge verilemediyse ve eğitim yaptırılmadıysa çok daha tehlikeli bir eksikliğin kaçınılmaz olduğunu bilemediyse yardımcı olamaz.

O polis ne olursa olsun yerde yatana tekme atmayacaktı. O doktor incelemesinde neyin doku ezilmesine neden olduğunu incelemeliydi. O doktor incelemediyse o ve diğer doktorların durumu incelenip eğitilmelidir. Kimin eğiteceği belli edilmemişse derhal belli edecek makam ilan edilmelidir.

Eksik kural ve düzenlemeler hemen saptanıp karar yerlerine iletilmeli ve sürekli işeyen mekanizma olmalıdır.

Memurlar yaptıklarının sorumluluğunu almalı ve dava edilmelerine engel konmamalıdır.

Seçmene sol sağ baskısı yapılır ve ona göre oy vermeleri istenirdi. Şimdi en şanslı ittifakı yapma başarısı önemli oldu. En büyük laf cambazını arar gibi tüm medya bu konuyu değerlendiriyor. Bir gün Doğu Akdeniz’de barış gölünden bahsedip ertesi gün Lozan’da kaybedilenler diye ah vah edenler aynı zamanda sol da sağ da olabiliyorlar. Birleştikleri noktalar seçimlerde yarış yaratırken işlemeyen bir meclis gerçeğini irdelemeyi bile gereksiz görüyorlar.

Bizde de durum aynı gibi seçim dedin mi hemen ünlü kişiler kimden aday oluyor dedikodusu açılıyor ve projeler dizilip en cazip projeyi ortaya atabilenlere sempatiyle yaklaşılacağına emin davranılıyor. Memurların işten kaçındıkları, düzenli iş yapacak şekilde programlara dayanılmadığı ve alaguduru istihdam yapıldığı gerçeği karşımızda ve halk da biliyor ki en azından biri çıkıp “asla yeni istihdam yapmayacağım” demenin oy kazanma şansını artıracağına inanılıyor. Projeler için parası hazır diyen bile elçiliği kaynak gösteriyorken trol teknelerinin karasularımızda balık avlamadan ne maksatla bulunduklarını bile tespit edemeyenler elçiliğin paralarını mı bilebiliyorlar? Kalemden kaleme aktarma etkilerini de biliyorlar mı ki!

Sonuçta burada da Türkiye’de de seçim davulu çalınca çabalar seçimlerin en önemli amacı olan halkı bilgilendirmek ve eğitmek şeklindeki çalışmalara ara verilir ve popülizm yani halk dalkavukluğu geçer akçe olur. Çünkü basın, yayın ve yeni tür medya dikkatini söylevlerin etkililiğine kapılır gider. Röportajlarda bile irdelemelere müdahalelere başvurulup yoldan sapılması sağlanır. Erdoğan “tamam desin o zaman gideriz” demiş de Muharrem’e gün doğmuş” diye ve benzer söz ebeliği ile seçimi boşa harcıyorlar.

Solcu sağcı değil futbolcuyuz deyişine uygun hava sürüp gidiyor.

Merak ederim parlamenter rejim iyi ama o parlamentonun istihbarat örgütlerini de çağırıp sorgulama yetkisi olacak mı? AB merak ediyor AK merak ediyor ben de ediyorum ama kimse üzerinde durmuyor. Partilerin oyuncağı olan eski meclis gibi bir meclis sürecek mi? Ben işitmedim bir şey…

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin