Cümbez – Mağusa ve öneriler – Yılmaz Parlan

4261

Geçen hafta Mağusa Belediyesine yaptığım eleştirilere okuyuculardan gelen olumlu tepkilerle birlikte şu soru da geldi: ‘’Esnaflar olarak önerileriniz varmı?’’ Cevabım, Evet var! Esnaflar olarak önerilerimizi Mağusa’da görev yapmış Belediye Başkanlarına basın önünde defalarca dile getirdik ama herhangi bir adım atıldığını görmedik. Her seferinde ‘’Para yok’’ ayaklarına yatıldı ama diğer taraftan başka projeler için milyonlarca TL. harcanırken Suriçi Esnafı ile alay edildi. Halbuki bu öneriler hayata geçirilse şehrin standartları yükseleceği gibi şehir insanının yaşam kalitesi de yükselecek, şehri ziyaret edecek turist sayısı da katlanarak artacaktı. Üstelik bu önerilerin çoğu para da istemeyen, sadece karar yani irade isteyen türden şeyler.

“Önerilerimizi manifestosuna koyan tek yerel siyasi hareket CÜMBEZ olmuştur. Bu yüzden de bu olumsuzluklar içerisinde bir grup arkadaşımız umut ışığı olarak durmaktadır ”ifadesini kullanmıştım.

‘’Para harcamıyoruz’’ açıklaması insanlarda bir tebessüme vesile oldu

Bu arada Belediye Başkanı’nın çıktığı programlarda yapılan eleştirilere yanıt olarak ‘’Çiçek tohumları için para harcamadığını’’ açıklaması insanlarda bir tebessüme vesile olmuştur. Evet çiçek tohumuna para harcamıyorsunuz ama bu sulama sistemlerine ve idamesine ciddi paralar harcadığınız gerçeğini değiştirmez.

Yine ayni programda 20 bin ağaç fidanı ektiği iddiası vardır. Rakama dikkat çekerim!

Siz asırlık ağaçları, çamları ve orman koruluklarını gece operasyonları ile yok edeceksiniz, sonra da ‘’Fidan ektim’’edebiyatı yapacaksınız. Olmadı Sn. Başkan! Bir ağacın ağaç olabilmesi için tam 30 yıla ihtiyaç vardır ve siz asırlık ağaçlarınızı koruyamazsanız, ektiğiniz fidanlarda doğal olarak yeşermeyecektir.

Tartışma ortamına katılamayan bir Belediye Başkanı şehri nasıl yönetecektir?

Yerel seçim atmosferindeyiz ama her nedense Başkan adayları topluca TV’lere çıkmıyor ve bundan kaçınıyor. Burada bir tuhaflık yok mudur??? Demokrasi gereği halkın önünde tartışmanız gerekmiyor mu? Belediye Başkanlarının tartışmaktan kaçınması bir şeyleri saklıyor kuşkusunu da beraberinde getirmektedir. Tartışma ortamına katılamayan bir Belediye Başkanı şehri nasıl yönetecektir acaba?

Lafı fazla uzatmadan, yıllar önce basından yayınlanan önerilerimizi tekrardan yayınlıyorum. İsteyen bu önerileri alabilir, geliştirebilir daha iyisini yapabilir bizce hiçbir mahsuru yoktur. Ayrıca bunlar tüm dünyada çağdaş ülkelerin tümünde uygulanan örneklerdir. Bunları yapmayı başaran Belediye Başkanlarını kamuoyu önünde alkışlayacağımızı da şimdiden buradan ilan ederim.

 

“Düşlerdeki Mağusa’yı yaratacaksak önce girişteki köprüden başlamalıyız” demiştik. Unutulmasın ki bir kentin girişi nasılsa, evin kapısını açıp içeri girdiğinizde gerisi de öyledir. Peki, başka neler yapılmalı?

Köprü parke döşenmeli, iyice ışıklanladırılmalı ve insanların Suriçi’ne yürüme duygusu özendirilmeli.

Parke yol İstiklal Caddesi ile bütünleşip sağa ve sola da 50’şer metre devam etmeli, böylece Suriçinin yürüyerek gezilebileceği hissi yaratılmalı

Suriçini yerliler gezdiği kadar ecnebiler de gezmektedir.

Suriçini körelten ayrıntıya önem verilmeyişi ve altını çizerek yazıyorum ambiyansa önem verilmeyişidir. Bu dikkat çektiğim iki unsura önem verildiği takdirde Suriçi antik bir mekan olup KIBRIS’ın bir numaralı markası olmaya da adaydır…

Park yerlerini net olarak gösteren levhalar mutlaka hayata geçirilmelidir.

Şehirde çok ciddi çevreyi kirleten unsurlar, acilen üretilecek kararlarla kaldırılmalı, kentimiz bu kirlilikten arındırılmalıdır.

Dükkan önlerine gelişigüzel konan air condition, uydu antenleri ve su depoları hemen sökülüp çevreyi kirletmeyecek şekilde monte edilmelidirler.

Ticaret yapmak çok ciddi iştir. Ticaretin kural ve kaideleri olduğu unutulmamalıdır. Örneğin Bodrum Belediyesi sokaklarda tavla oynamayı bile yasaklamıştır, bunun ticaretle ne ilgisi var diye sorabilirsiniz, size hem de çok ilgisi var derim!

İsim kirliliği ve görsel kirlilik had safhaya ulaştığından dükkanlardaki tabelalar sökülmeli, tek tip standart Suriçi’ne uygun tabelalar konulmalıdır. Önemli olan tabelaların büyüklüğü ve isimlerin çokluğu değil, verilen hizmetin kalitesidir.

Var olan tüm perdelere de bir standart getirilip ya Suriçi’ne uygun perde takılır, ya da örneğin Limasol’da görmüştüm; caddenin daralan noktalarında caddenin üzerinden belli aralıklarla brandalar çekilir. Böylece sıcak havada turistlerin ve insanımızın gölgede yürümesi sağlanır. Bu da insanlar gölgede olacağından caddelerde daha fazla zaman harcamaya ve alışveriş motivasyonunu yükseltmeye katkı sağlayacaktır.

Canbulat Kapısı ile Deniz Kapısı arasındaki güzergah nasıl aydınlatılmıssa, Suriçinin diğer ana caddeleri de aynen ışıklandırılmalıdır.

İstiklal Caddesi’ndeki yayalaştırılmış yol, aç-kapa tartışmalarına sebebiyet verecek konumdan hızla çıkarılıp, kaldırımlar iptal edilmeli kod farkı sıfirlanmalıdır. Sinan Paşa Yolu buna güzel örnektir. Aksi halde, kaldırım özellikle araba sürücülerini ve esnafı tahrik ettiğinden bu tartışma hep devam edecek, 20 yıl sonra kente Başkanlık edenler bile bu sorundan kurtulamayacaktır.

Caddeye bodur ağaçlar ekilmeli ve yeşille bütünleşmesi sağlanmaladır. Eski Eserler Dairesi sorun yaparsa, bu konu büyük boy saksılarla da aşılabilir.

Dükkanların dış cepheleri binaların konumuna uygun yapılmalı, bunun için dükkan

sahiplerine 3 ay mühlet verilmeli, yapmayanlara da Belediye kendisi müdahale edip yapmalıdır. Örneğin İstanbul Beyoğlu’nda projeye uymayan esnaf sahiplerine Belediye müdahale etmiş ve maloluş bedelinin % 40’ı kadar ceza keserek kendisi yapmıştır. Yine dükkanların dış cepheleri ile ilgili yaptırdığı çizim projelerinden esnaftan para talep etmeyip jest yapmıştır. Böylesi bir projenin toplam süresi 6 ayı geçmemelidir.

Bununla ilgili olarak, esnafa kredi kolaylığı sağlanabilir, ya da UNOPS veya UNDP’den de katkı alınabilir.

Tüm seyyar satıcılar belediyenin kentin orijinine uygun yapacağı tek tip arabalardan kullanmalı, böylece kentte estetik görüntü bakımından bütünlük sağlanmalıdır.

Yaz aylarında Belediye öncülüğünde Suriçi’nin muhtelif yerlerinde sürekli tiyatro, sinema, konferanslar ve sanatsal etkinliklere yer verilmeli, böylece Suriçi’nin gece de yaşayan bir mekan haline gelmesi sağlanmalıdır. Mesela Venedik Sarayı’nda sinema ve müzikli gösteriler. Örneğin gezginci müzik gruplarının performans sergileyip yasal dilencilik tabir edilen herkesin gönlünden ne koparsa 3-5 lira gibi para topladığını düşünün. Londra’nın Covent Gardenınındaki gibi. Buna ilaveten Luzinyan, Venedik ve Osmanlı dönemi gibi tarihsel dönemlerin o dönemin kıyafetleriyle canlandırıldığını ve turistik attraksiyon yaratmada kullanıldığını bir düşünün. Örneğin Venedik askerleri ile Osmanlı Leventlerin sokaklarda dolaşıp ziyaretçilerle çektiği resimleri bir hayal edin sanırım fotoğrafçı arkadaşların başka iş yapmasına gerek kalmaz. Kalmadığı gibi Suriçine sürekli insan akışını da sağlar…

Bayram, Yılbaşı, Sevgililer Günü, panayır vs. etkinlik zamanlarında Suriçi mutlaka süslü ışıklarla ışıklandırılmalı. Esnaf da bu konuda kendisi katkı koymaya hazırdır. Bu yapılması durumunda Suriçine akacak insan sürkilasyonu hayal bile edilemez. Belki biraz paraya mal olacak ama ticari çarkları çalıştırdığından geri dönüş muazzam olacaktır. Unutulmasın ki insanların ışığa karşı özel bir zaafı vardır. Hatta yazda gece alışverişi bile cazip hale gelir. Son İstanbul ziyaretimde 10 Şubat olmasına rağmen, Beyoğlu’nda İstiklal Caddesi’nde yılbaşından kalma ışıklar sökülmemiş, bu da insanların oraya akın akın gitmesini sağlamıştı.

Burda gözden kaçırılmaması gereken önemli husus, Suriçi’nin yapısının özellikle de dükkanların yoğun olduğu caddelerin ışıklandırmaya uygun olmasıdır.

Gece alışverişinin başlatılması Kıbrısın kuzeyinde bir ilk olacağı için bu konseptin uygulanması konusunda Belediyemizin uygulamaya katılacak mağazalara belli bir süre işletme vergisi muafiyeti uygulaması bu konudaki duğümün çözüm anahtarı olacaktır

Kapalı dükkanlar için özel yasalar çıkarılmalı, mal sahipleri mutlaka ya kullanmaya ya da kiralamaya veya satmaya zorlanmalıdır. Örneğin AB ülkelerinde benzer yerlerde siz “Burası benim, ister açar ister kapalı tutarım keyfime de mi kahya kardeşim?” diyemezsiniz. Anında size özel vergi oturturlar, tıpış tıpış iki seçenekten birini eşşecik gibi yaparsınız. Çünkü kamunun göz zevkini bozma hakkınız olmadığı gibi, dükkanların kapalı da olması belediyenin ve devletin mali kaybı demektir. Yapamayız diyorsanız da kapalı eski binaların önüne ahşapla bir perdeleme yapar, üzerine de ressamlara Mağusa’ya has resimler çizdirirsiniz. Bu, Suriçini bir nebze olsun ferahlatacaktır.

Suriçi’ndeki kafe ve restaurantlara Belediye mutlaka ama mutlaka bir standart getirmeli, o standardın altına düşenlerin izinleri iptal edilmelidir.

Şu an kafe ve restaurantların bazılarının hali içler acısıdır ve Suriçi’ne yakışmamaktadır. Bu çürük elmalar da insanları Suriçinden kaçırmaktadır. Belediye bu çercevede sadece kafe ve restaurantları değil tüm mağazaları kapsayacak şekilde her ay düzenli olarak “Ayın Mağazası”nı seçmeli ve ilan etmelidir.

Suriçinin yayalaştırılmış alanları cazibeyi artırmak için mutlaka ve mutlaka artırılmalı bundan korkulmamalıdır. Unutulmasın ki organize yerlerde insanlar kilometrelerce yürür. Yeter ki prensipler korunsun ve organize olsun. Bugünlerde doktor arkadaşlar insanlara “yürüyebildiğiniz kadar yürüyün” demektedir. Suriçi bu konuda ciddi potansiyeldir. Üstelik yürüyen insanlar mağazalara daha rahat bakıp gezebilir ve alışveriş keyfi yaşayabilir. Yani insanımız yurtdışında yayalaştırılmış alanlarda bayıla bayıla yürür de bizde mi yürümez?

Ticaretin kuralları ve kaideleri olduğu unutulmamalı, haksız rekabeti bir nebze olsun önlemek için Belediye indirim kampanyalarına mutlaka bir düzenleme getirmelidir. Şu an itibarı ile bu işin suyu çıkmıştır. Ve siz bakmayın gazetede yazılan pembe yazılara; bu işlerden sadece birkaç büyük mağaza faydalanmaktadır.

Örneğin sezon sonlarında, Mağusa Belediyesi alacağı bir kararla sadece Suriçi’nin değil tüm Mağusanın aynı anda indirime gitmesini sağlamalıdır. Süresi de yine Belediye tarafından belirlenmelidir. Böylece haksız rekabet ortadan kalkar, Mağusa’nın taa içlerine kadar girmiş büyük marketlere ve büyük işletmelere karşı bir nebze denge sağlanır. Sürenin sonunda da hiç kimse camına “indirim” veya “ucuzluk” yazamaz, indirim duyurularına gelişigüzel çıkamaz. Uymayanlara ticari cezalar verilir büyük marketlerin ve işletmeler karşısında küçük esnaf korunarak, kaçınılmaz toplu iflasların önüne geçilir.

Derinya kapısının açılması ki bu çok önemlidir; hem iki toplumun bir araya gelmesi için önemlidir hem de bölgedeki ticaretin geliştirilmesi için aciliyet taşımaktadır.

Kapının açılması ile birlikte Kıbrıs’ın güneyindeki bir milyon turiste çok daha yakın olacağımız unutulmamalıdır.

Belediyeler sadece izin mercii değildir, aynı zamanda işyerlerinin standartlar çerçevesinde çalışıp çalışmadığını kontrol etmekle de yükümlüdür.

Belediyelerin dikkat etmesi gereken bir diğer husus da bir caddede aynı iş kolundan gereğinden fazla işyerinin yan yana birbirlerinin karlılığını etkileyecek şekilde bulunmalarına engel olmaktır. Belediye bu gibi durumlarda yeni bir izin vermek yerine başvuru sahiplerini alternatif caddelere yönlendirmelidir.

Son söz olarak çağdaş ülkelerde kentsel planın kararlılıkla uygulandığı projelerde, % 100 konsensus aranmaktan vazgeçilmiştir. Belediyemizin yaptığı hatalardan biri de budur. Bu hem zaman kaybı, hem de kamplaşmaları beraberinde getirmektedir. Önemli olan kenti ileriye götürecek projeleri şehircilik konusunda viyyonu olmayanlara rağmen kararlılıkla yürütüp, süreç içerisinde bunların doğruluğunu kamuoyuna ispat etmektir.

Evet sevgili okurlar, sevgili Mağusalılar. Mağusa Suriçi’ni çağdaş normlara taşıyacak öneriler paketinin anahtarıdır bunlar.