Ben aslında Pazartesi ikindine dek yazımı ırak ve venezuela ile sınırlama amacındaydım. Nezaman ki Türkiyede aday listeleri YSK verildi, ozaman seçim sürecinde olan Türkiyenin de eklenmesi gereksinimi çıktı. Çünkü, gerçekten özellikle CHP öylesine bir liste verdi ki kim ne derse desin “Hocam Emre KOngar dahi” sonunda Kılıçtaroğlu ve ekibi resmen dizine kurşun sıktı! Öyle sıktı ki görünürdeki gündem insiyatif alma gelişmesi ve piskolojik hamleler, birden yine CHP aynasıyla yerlebir edildi. Gerçi, Başta Emre Hocam ve onun Tele 1 prokram arkadaşı Yanardağ, konuyu küçümseme ve olmamışcasına davranmak isteseler de olay böyle olmadı. Tekrar edecem: gerçekten Türkiyede seçimlere hem de baskın seçime sürecine girerken, nedense inanılmaz hatalar gayet normal şekilde yapılmaya başlandı. Epey bir zaman Gülün ortak aday başkanlığı ile oyanalındı. Hat ta, kamuoyunun resmen tersine işler yapıldı. Buradaki bazı şahısların da eklenerek “Gül ile kazanma” paranoyasının tansyonu yükseltilip, zaten sınırlı olan seçim sürecinde epey bir zaman harcandı. Bereket, Akşenerin direnmesi ve enson CHP içindeki belirli çevre karşı çıkışlarını net olarak ifade edip yeni Ekmeledin faciaysını da tersine yönlendirdi….
Muharem incenin adaylığı ve meydanlardaki kitlesel hitap önemi, gündemi de etkileme noktası eklenince, işler yoluna girer gibi oldu. Hele de AKP gündemi belirleme silahını elinden verip, adeta şaşkınca öfkelerle uğraşınca da seçim sanki kazanılıyor havasına sokuldu. Bir önemli eksiklik, olağanüstü koşullarda seçimin yapılması ve yasalarla da direk olanak sağlanan sonuçların müdahaleye açık yönler yine unutulmaya başlandı. Derken, iş gene CHP gerçeğine geldi. Solu hep imkar eden muhalefeti yapamayan, devlet içi çatışma ekseninden çıkamayıp, sağa yönelerek, İslamcı olarak oy alma politikasının bileşkesi rahat durmadı. Tam da “toparlanılıyor” denilip, HDP ve sol partielrin dışlanmasına normal denip kabulenme aşamasına gelinmişken, bu defa aday olayında CHP sahneye çıktı. Öyle bir aday listesi çıkardı ki KOngar hocamın debelenerek imaj yalpası veya Yanardağın öteleme çabası dahi bunu örtemedi! Öyle adaylar dıştalandı ki sol kimliği, aday incenin çevresinin kesimleri tasfiye edildi. Dahası, birçok inanca göre Gülün adaylığına karşı çıkanlar aday yapılmadı. Buna nedemeli?
Tam da bildik Kılıçtaroğlu ekibi ve klasik CHP devletci refleksli politikanın yeniden üretilmesi oldu. Nekadar geçiştirsek geçiştirilelim, karşıda İslami otoriter siyasal İslam gerçeği olsa da sonuçta sağa kayan ve İslamcılıkla dar gurup çıkarlı merkeze konma aşkıyla yanan Kemal beyin beklide kitlesel piskolojik ivmeye en büyük darbeyi kendi vurdu. İnsanlar hapsi göze alırken, demokratik taleplerle uğraşırken, bunun seçeneği olan CHP tutup bu kimlikteki insanları aday dahi yapmıuyorsa, kim nederse desin, herkesin içine mutlaka kuşkular düşürtü. Erdoğan da eline geçirdiği bu fırsatı nasıl kulanacak, sorusu da yeşermeye başladı. Dün Gül ile başlayan, itifakta solu ve HDP istemeyen bir CHP karşıklığı sanki durularak kabulenirken, şimdi de aday depremiyle yeni yıkımların toplanmasına yönelinecektir. Daha gerçeği, hasta hayatağındaki Baykalın, onca CHP hizipcilik gerçeğine rağmen aday yapaılırken, hapis tehlikesindeki sol adayların aday yapılmamasının da mesajı ilerde çok tartışılacaktır. Şimdi tartışılmadığı ve düşünülmeden olan teslimiyetlerin, hele de yarın sandık oyunlaryla kaybedilmesi de olursa, artık konuşulsa da çok geç kalınacaktır….
Bunları söylemek için Türkiyenin de eklenmesine son anda karar verdim. AKP otoriter İslami Bonapartizmin getirdikelriyle ekonomi dahi yerlebir olurken, bunun yerinde durması için inanılmaz baskılar ve yalanlar uçuşurken, tam dda piskolojik gündemi elde geçirme sürecine girmişken, CHP aday seçimi ile sola ve İnce taraftarları dıştalamasıyla elindeki mermileri karşıya değil dizine sıktı. Bu durum oldukça önemlidir. Birielri sussa dahi mutlaka böylesi davranışın enazından insanların birkısmına dokunacağı kesin. Şimdi herhalde neden Türkiyeyi de eklediğim sorusuna yanıt verdim.
*******
Türkiye seçim sürecine girdi. Sonuçta yine sandık koruma ve güvenliği kuşkularının ayuka çıkıp, eşitsiz probaganda koşullarıyla devam eden dönemi, ilarde yazmaya devam edecem. Fakat, sadece bölgemizde Türkiyede seçimler yapılmıyor. Geçenlerde yazdığım gibi Lübnanda da yapıldı. Yasalaştırılan devlet yönetimi ile seçim oylarının nasıl çelişip kazanan Hizbulah bloku ile başbakan olamama ikilemleri iyice yazdım. Sonuçta, Lübnanda başta ABD ve İsrail yanlısı kesimelr seçimi kaybetti. Geçen hafta ırakta seçimler yapıldı. Irak biliyorsunuz ki ABD Ortadoğu projesinin ikinci işkal edilip amaçlanan yeni siyasetin ülkesi. Nedense, ABD işkaline karşın ırakta Amerikancı veya Sudili seçimli hükümetler oluşturulamıyor.
Son seçim ırak ulusalcılığı ile solun itifaklaşan Elsadırın blokun kazancıyla sonlandı. Elbet, bu Amerikanın hiç işine gelmedi. Üstelik Amerikanın ve ikincil destekli iranın Elabadinin bloku üçüncü sıraya oturdu. Bu taplo aslında ırak ulusalcığı için önemli. Ama, ıraka direk müdahale eden başta ABD, Sudielr ve iranın işine gelmiyor. Şimdiden Elsadırın hükümet kuramama sözleri havada uçuşuyor. Çünkü, ırak normal bir ülke değildir. Üstelik parçalanıp çeşitli bölgelere de bölündü. Ayrıca, ırakın kendi hükümet kurma koşulları da yok.
Örneği hemen verelim: önceki seçimlerde parlemento rakamlarını da uyuşturarak Nuri Maliki başbakan oldu. Fakat, ABD ve Sudielr hat ta Türkiye bunu kabulenmeyip dış baskılar yaptılar. Özellikle ırakın içeleşen işkal güç ABD Malikinin iran yanlısı olmasını bahane edip işi karıştırdı ve Maliki başbakanlıktan istifa edip Haydar Elabadi başbakan oldu. Tabi ıraktaki Kürt federal yapının bağımsızlık süreci veya IŞİD gerçeği gibi konularla hala ırak bütünsel devlet olarak kendi topraklarında egemen olamıyor.
Şimdi, ta baştan Amerikan işkaline direnen ve yolsuzluklara karşın halkı sokağa döken yeni blokun hükümeti kurmasına nasıl izin verileceği, kuşkulu. Muktedir Elsadırın direniş öyküleri ve anti Amerikancı oluşuyla pratikte kanıtlanırken, şimdi herhalde tüm ıraka müdahil güçler onların etkin olmalarına göz yummaları da zor. Fakat, seçimi de birinci olarak bitiren onlar. Lübnanda Hüzbulah, ırakta Muktedir Elsadır gerçekleri Ortadoğuda yeni karışıklıklara adaydır. Bakalım mevlam ne göstere.
******
Biz Ortadoğuda debelenirken, unutuğumuz, fakat yaşamın orada da çalkantılarla ve hat ta sivil yargı darbeleriyle ayuka çıkan Latin Amerika yöresinde de önemli bir ülke haline gelen Venezuelada devlat başkanlığı seçimi yapıldı. Kısa zaman öncesine dek yapılan olaylı n olaylı haberlerle “ha gitti, ha gidiyor” konumunda olan Nikolas Madura seçimi Y.70 cıvarında oyla kazandı. Amerikancı muhalefet hemen “hileler yapıldı” deyip, seçimi kabulenmedi. Aslında, Venezuela son dönemlerde hep olaylarla gündeme geldi. Çavezci yönetimin biteceği ve halkın ayaklandığı haberlerle doluydu. Amerikan tipi haberler uçuşurken, Maduronun hamlesi ile önce Kurucu meclis seçimleri kazanıldı. Ardından yerel seçimlerde de ezici başarı gösterince, bu tip haberler azaldı. Önemli çoğunluk, onca olaya ve dış baskılara, darbe girişimlerine karşın Maduronun kazanmasını da sorgulamadı.
Venezuela aslında Çavezle Bolivarist Sosyalizim deneğimini yapıyor. Bölgede lokomotif güç dahi oldu. ABD ise kaybedilen bu pazarı yeniden elde etmek için kendi kurallarıyla oyunlar oynadı. Abnargolardan darbe girişimlerine varan tüm çirkin oyunlar sahnelendi. Maduro aslında gidiyordu. Fakat, kapitalist yapıda ve özellikle ülke ekonomisini petrola bağımlılıktan kurtarmayıp itala mahkum etmesine karşın, kurulan kominler ve sosyal dayanışma ağlarıyla kitlesel desteğim tümü kaybedilmedi. Nitekim, Maduro kaybetiği parlemento seçimleri sonrası, yargıya varan hamleleri engeleme adına yeni Kurucu meclis hamlesi ile muhalefete halk ininde ilk darbeyi vurdu. Burada bir olayı anımsatmak gerekir: Maduronun uyguladığı politikanın sol olmadığını söyleyip parlemento seçimini boykot yapan sosyalistlerin birkısmı, sonradan yapılan Kurucu meclis seçimine ve başkanlık olayına katıldı. Böylelikle şimdilik Amerikan oyunu Venezuelada durduruldu.
Durduruldu diyorum; çünkü, daha önceki yazdığım yazılarda da Brezilyadaki parlemento yargı darbeli Rusev ve Lula olaylarıyla aslında Venezuela kuşatıldı. Şimdi, Amerikan kıtası Meksika ve Brezilya seçimlerini bekliyor. Belli ki Venezuela enazından yoğun dış baskılar karşısında biraz nefes aldı….
Kısaca: size üç ülkeden seçim esintielri sundum. Değişik ülke gelişmelerini yan yana koyup, burada olanlarla bağdaştırmak da size kaldı. Seçimin sadece demokrasi göstergesi olmadığı, seçimlerin yine anormal koşullarda dahi yapıldığını anlayarak, seçim anlamı ile demokrasi ve demokratikliğin eşdeyerde buluşmadıkça anlamı olmadığı ortada. Irak Türkiyede AKP iktidarı ile CHP olgusu, resmen değişik dış müdahaleli ırak seçimleri ve Bolivaris yoldan çverilme hamlelerindeki Venezuela başkanlık seçimleri hepsinin kendine has anlamları vardır. Ama, ilk anlamın seçimlerin salt demokrasi olmayıp tamamlayıcı olgularla düşünmek şart. Son örnek; iran seçimleri başkanlığı sürecinde adaylar medyada birlikte tartıştı* Peki böylesi bir olay Türkiyede geçerlimi? Ama, yarın burada demokratik Türkiye seçimi ve dünkü irandaki seçime anormal damgası vurulup anımsanacaktır. Buyrun seçimler gerçeğine.