yaklaşımlarÖzkan YıkıcıBiraz akademik mesleki, biraz da kültürel gözle – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Biraz akademik mesleki, biraz da kültürel gözle – Özkan Yıkıcı

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Bu yazımda ülkemle yetinecem. Son olan bireysel görülen gelişmelerle, takınılan genel tutumların kendime has kurallarla ele alacam. Yetmişlerin benim kişiselden siyasal bakışımı tamamlayan iki esrumanla yorumlayacam. Akademik öğretim alanım olan Sosyal Çalışma uzmanlığı ile araştırmacı Kültürel yönümü tetikleyen Halkevleri pratikelrimle kazandığım birikimi bu yorumlara damıtacam. Akademik olarak öğrenim süresince mesleki öz olarak toplumla çalışarak sorunları anlama tekniklerinin katgısı yanında, halkevelrinde Kültürel bakış ve araştırma pratikleri de yorumlamada sığ kalmamı engeledi. Zaten, Akademik karyerimin bilimseliğini kamusal alanda kulandırtmasalarda, hayatın önemli kavşaklarında hep yararlandım. Bana kolaylık getirdi. Öteyandan, Kültürel alanda adaya döndükten sonra hem araştırmalarda hem de müzik esruman çalıp düzenlemelerde yerel olarak da önemli birikim katgısı kazandım. Bunalr genelde yaşama bakışta oluşturduğumn siyasal dünyaya bakışla birlikte, sorunları daha çeşitli yönleriyle de değerlendirme kolaycılığı da taşıdı. Zaman zaman konuları çeşitlendirip yayma gereksinim de bu değişken zenginliği kulanma nedenindendir.

Son günlerde K. Kıbrısta çeşitli bireysel denecek önemli olaylar ardı ardına geldi. Malum medya ise bunda dahi ayıklama yapıp, çizilen çenberin dışına çıkmadı. Tam da en ihdiyaçlı bilimselik döneminde de Yüzbini aşan öğrencileri ile Ünüversiteler ise bu tartışmaların arasına dahi girmedi. Toplumsal refleksel ise içteki şeytanı dışa vurma gibi oldu. Adeta, basit sosyolojik, siyasal ve kültürel K. KIbrısın kendisi aynada yerini aldı……

Şu bilgiyi yeniden yazmak zorundayım: şu anda K. Kıbrısta yaşamakta olan insanların özellikle Geleneksel geçmiş ortak kültürleşmesi yoktur. Hat ta, 74 öncesi Kıbrısta yaşayıp da bazı birikimleri olan insan sayısı da genel nifusun çok azınlığına düştü. Daha ileri gidelim: Kültürel olarak K. Kıbrısta ortak kültürleşme değerleri oldukça zayıf. Geçmiş ortaklık olmaması yanında günümüzde de ortak birliktelik süreciyle gelişmiyor. Kuralsızca yapılanma olup ganimet tipi ekonomiyle şekilenen ve ekonomik yandaşa göre paylaşımla oluşan ve yasadışı gayrı nizami kuralların hakim olduğu bir yapılanışla Türkiyeleşen alt idari birim şeklindedir.

Çokca yazılması gereken yukardaki örnek, sonuçta sınırlanan ve tabulaştırılan siyasal yapıyla tamamlanınca, ta baştan burada konuların konuşulması da hep eksiklikelrle doludur. Zaten resmi tarihi hiç ele alacak değilim. Oluşan sosyolojik yapı ve tüketim merkezli yandaşlama paylaşım modelli kültürleşme ile de mafyalaşmanın tetiklenip yaygınlaştı koşullarda, konuların gündemleşmesi dahi bir başka tartışma derinliği taşıyor. Ayni konudaki olay veya yapılan benzer örneğin yolsuzluğa dahi ayni refleksi biryana brakıp, biri öyülen, öteki görünmeyerek geçiştirilen oysa sıradan biri yapınca da abartılarak gündem yapma iletişim medyacılığı da resmileşip yerleşti. Hele sosyal medya kanalıyla da yapılan karşılıklı açıklamalarla içteki şeytanlar, öfkeler, faşizim duyguları da ortaya seriliyor….

Kimse, yerleşen sistemin, yaratılan kültürün ve siyasal seçeneğin bu bazen abartılan, bazen duymazlıktan gelinen konuların sistemle bağını sorgulamaktan ısrarla kaçınılıyor. Tek önemli tutum: yerine ve tarafına göre konuların abartılma veya görmezden gelmenin yaşanmasıdır.

Diyeceksiniz ki bunca lafazanlıkla makaleni bitirip konuları yazmama kolaycılığına mı giriyorn? Önce bir yargıcın yaşadıkarını yarım ağızla söyleyip ve hat ta tam nedenini belirtmeden istifa edip Yurt dışına gideceği haberi çıktı. Bu konu biraz vahim! Onun için daha yandaşlı medya konuyu hiç haber yapmama noktasında yakalarken, bazısı da yargıcın yarım yamalak açıklama ile istifasını epey öne çıkarıp sistemi sorgulamaya dek getirdi. Yargıcın mesleki kesimi ve en önemlisi bağlı olduğu Yüksek yargı yapısı da bazı tepkileri örtme adına hafifleterek anlamsızca kılkıp basitleştirdi…

İkinci olay, bir ananın evladını öldürme olayı oldu! Öldüren sıradan olunca ve konunun duygusal yönü de malumken, bu defa medya mahşetleri ile konu haberleştirildi. Epey de resimlerle aktarıldı. Birden duygusalıkla Ananın epey vahşetleştirilip duygusal algısalaşma yoğunlaştı. İlginç olanlar Sosyal medyada çıktı! Hangi kesimden olmadan tutun, kadına karşı kulanılan dile dek içteki öteki düşünlcelerin de kadın üzerinden belirtildi. Ama. Neden bu tip olayların geliştiğini de kimse sorgulamaya yönelmedi. Ülke koşullarının buna katgısı veya eskiden yoktu lafazanlığı ile “neden şimdilerde bu tip olayların artığı” bağı da kurulmadı. Zaten, sistemsel kurumsalaşma ile ahlaki, ekonomik boyutlar eklenseydi, medyanın önemli kısmı buna dokunmazdı!

Bu olayların yanına dahasını eklememiz mümkün. Ama, süreklilik değil de anlıkla kimin yaptığı noktasıyla kalındıkça hep saptırma ile yok etme ikilemleri hep yaşanmaya da devam edecektir.Oysa, girişte de belirtiğim gibi artık Yüzbinlerle ifade edilen ve değişik ülkelerden gelen öğrencileriyle ünüversiteler bu konuları en azından konuşturma ve bilimsel yaklaşım getirmeleri gerekirdi. Siyasal erkin açıklamalarla olayı doğru kanalda konuşturup tetbirlerini de önermesi gerekmektedir. Artık, tecavüzün, uyuşturucunun ve öteki çirkin davranışların müsaade edilenlerin dahi yazılmasına karşın, gazete içini doldurmaya yetmektedir. Onca çeşitleme ile yayılan ve salt sisteme dokunulmadan duygusal boyutla gündemleşen konular, unutulup yenisiyle veya başka şekliyle yeniden gündem haline sokulmaktadır.

  1. Kıbrısta da Türkiyede olduğu gibi “zaten Türkiye yetkilileri, bizde ne varsa sizde de olacak demişti” burada da yaşanıyor. Dinseleşme ile artan tacizlerin çocuk istismarların ve benzer kültürleşme sonucu kriminaler olmaktadır. Sanki münferitmiş gibi davranılıyor. Tıpkı döviz yakması ile TL düşmesinin nedenleri konuşulmadığı gibi…..

Size biraz ironik gelebilir! Seksenlerde sistem genelde Neoliebraleşirken, ben zaman zaman yazıalrımda hep günümüze gelmenin tehlikelerinin uyarılarını hep yazdım. Neoliebral işleyiş ile sosyal dokuların yok edilerek sosyal hakların metalaştırılıp meta haline getirilmesi ile muhavazakarlıkla dinin damıtılıp insanların yönlendirilme sonucu bu gelişmelerin kültürleşip yerleşeceğini hep uyardık. Dahası; Türkiyeleşme ile işkal sürdürülme sürecinde oluşacak yapıda seçkilerin gayrı nizami kurallara dayalı olacağı da belirtildi. Bu geneller şimdi dünyada yaşanır şekliyle K.Kıbrısa da çoktan geldi. Örgütlü veya sosyal dayanışma kültürlü ne varsa hepsi yok edilip, projelerle veya destekler belslenmeli yapılarla yaşam yeniden şeklendi.

  1. Kıbrısta bazı olaylar konuşturulunca olayın üstü abartılarak ve kendi de tatmin olma düşünceli duygularla konuşulurken, bazen de resmi alana dokunacak diye konunun özü konuşulmaz.Nitekim, Benzer birçok öldürmeler burada oldu. Kaçı akılda kaldı! Baskıalrla istifalar da oldu. Bu istifa edenlerin çoğu ya konuşmadı veya konuşur gibi yaptı. Bakın: istifa eden yargıç Meclis ve Afrika gazetesi baskın lincini sürdüren hakimdi! İlk kararlarında yetersizlikler olurken, uğradığı baskılar ortada dolaşıyordu. Ama, çoğu medya dahi haberini yapmadı. Hat ta meclise bayrak çenkenlerin yakalanmaması bile gündemde tutulmadı. Böylesi koşularla istifası gelen yargıcı konuşmak demek veya yargıcın daha net açıklama yapması, konunun sistemsel sorgulanmasına dek gitmesi demektir. Ozaman da “kutsal yargı” ezberinin de büyüsü bozulacaktı!

Oluşan karmakarışık ve kendi dinamikleri olmayan sosyolojik yapı ile kültürel olarak darmadağınlıkla işbirlikcilik değerlerinin kısgacında olmanın yansıyan seçeneklerini yaşadık. Bunların yeterli veya yetersiz olması değil, yerleşen sosyolojik gerçeklik ile kültürel değerler sonucu karşılık olarak tepkiler veya suskunluklar oluşmaktadır. Sorun birielrine Meluşa katliyamını kaçı anımsar ve yargı sonucu ne oldu? Kimse hatırlarım demiyecek kadar unutuldu. Çünkü, fazla konuşturulmadı. Fiskos veya resmi dışı konuşmalarla o zaman geçiştirildi. Medya iletişim dizilerinden sokaktaki konuşma şekliyle insana bakışın pratik sonuçalrı da hep Ana evlet ilişkisindeki sancılara ulaşır. Hala konuşmama ile konuşun deme saplantılı paradoksla uğraşırsak, önümüzdeki günlerde güzel günler yaşamayacağız. İstendiği şekliyle olayı anlık konuşup veya konuşmayarak geçiştiririz. Tehlikesi olmayınca da abartarak ve kendimizi kurtaracak bahaneleri de bulup, yapısal sorgu yapmadan da yaşayıp gideriz. Ha: bazıalrı da her kritik aşmazda “yeni yasa yapın” deyip sanki çare üretmiş olacakmışa yatıyor.

Kısaca. Bazı münferit veya belirli kısır nedenlerle sorunların olması başka! Fakat, artık öyle bir noktaya dek geldik ki sorunların konuşulamadığı ancak uyuşturucudan kriminale suçların doğal hale geldiği, mafya tipi yaşamın veya kuralsızlık ahlakının doğalaştığı yapıda yaşıyoruz. Sistemin sosyolojik, kültürel yapılarına dokunmadan, siyasal yapıda değişim olmadıkça da bu gelişmeler sık sık yaşanıp, işe gelip boşaltılarak da algı gündemi de yartılmaya devam edilecektir. Bunun adı bu.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin