Kendi dinamiklerini yaratamayan bir ülkenin insanları – Ulus Irkad

665

Geçenlerde Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu Kıbrıs’a geldi ve kısa bir süre kaldıktan sonra tekrar ülkesine döndü. Tabi bu arada meclis içindeki muhalefet partileri ile bir toplantı yaptı ve bu toplantı sonrası dedikodulardan artık çarenin Konfederasyon olduğuna dönük söylentiler ortaya çıktı. Kıbrıs her zamanki gibi kendi dinamiklerini yaratamıyor. Her zamanki gibi gene siyasi partiler ve  halkın büyük bir pasifizm içinde, olayları seyretme hali devam etmekte. Biraz dağınık olacak ama hep söylerim: Ada ülkelerinin hali, bizdeki haller diye… Ama bir göz gezdirdiğimde mesela bir Küba kadar olamamış buradaki insanlar. Hep dıştan gelen milliyetçiliklerle yönünü çizmiş. Ama şu da var; çizeceği zamanlarda da hep yönler kaydırılmış. Tam değişim arifesinde birileri çıkmış ve onları evlerine kapatmış, değişimler de yarım kalmış. Mesela 2002 ve 2003 yıllarındaki haller… Toplumun sokağa çıkması ve birşeylere dönük bir talebi ortaya çıkmış ama güya liderlik yapacağım iddiasında olanlar, bu büyük dinamizmi harcamışlar. Güney Kırbıs’ta da hep değişim dinamizmleri, milliyetçiliğe döndürülmüş ve milliyetçilikle örtülerek orada da bir şekilde değişimler engellenmiş. Örnek mi istersiniz. İşte Kıbrıs Komünist Partisi içindeki devrimci dinamizm. Bir Haralambos Vadilyodis diye bir lider çıkıyor, hem anti ırkçı, hem anti enosisci ve anti kiliseci…Ama parti içinde bir huzursuzluk oluyor ve bu dinamizm de 1931 isyanıyla ortadan kaldırılırken, Sovyetlere giden parti politbürosu, o dönemlerde Stalin’in Troçkistlere yönelik “Purge” Yargılamalarından faydalanarak, kendi arkadaşlarını, Stalin’e Troçkist olduğu yönünde ispiyonluyorlar ve zavallı Yoldaş Haralambos, Kafkaslara sürgün edilerek orada bir hastalıktan ölüyor. AKEL de 1941 yılında kurulurken, tüzüğüne enosisi alıyor. Ne oluyor? Bu da Kıbrıslıtürklerde AKEL’e yönelik tüm güveni sarsıyor ve 1963-64 yıllarında, AKEL’in Makarios’un yanında yer almasıyla daha da darbeleniyor.

Bizdeki durum da aynı aslında. Bu defa da 2000’li yılların başlarında, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin AB’ye alınmasıyla, Kıbrıslıtürkler sokaklara çıkıyorlar ama bu defa da malum meclis içi çevrelerin misyonu bu dinamizmi eve kapatmak oluyor ve seçimlerle, hem hükümette hem de cumhurbaşkanlığında söz sahiibi olanlar, elde edilenleri meze masasında harcıyorlar. Sonuçta halkın eline kalan eski statükonun gerçek yüzü oluyor. Anayasa hala daha eski ve maalesef  şu anda tehlike, Kuzey Kıbrıs’ın Türkiye’ye  bağlanmasına kadar dayanıyor. Peki ne oldu onca harekete, iki halkı biraraya getirmeye, o da dağılıyor. Ortada hala daha büyük güvensizlik var ve malesef bugün Kuzey Kıbrıs’ın artık taksimi öne çıkarılmakta. Şimdi bu durumu masumane bir durum olarak hesaplarsak yanılırız çünkü sonuçta eğer taksim olursa Kuzey Kıbrıs’ta devam etmekte olan bu talihsiz ve dinamizm içermeyen statüko, Kıbrıslıtürk halkının sonunu da getirecek ve bunda mecliste hükümetçilik veya particilik oynayanların büyük payı var. Elebette hatalar zinciri baktığınızda genelde hepimizde var ama gene bir başka hata da, hala daha bir türlü bütünsellik oluşturamayan ve bu yönde de kavga vermeyen Kıbrıslı insanların kendilerinde ve örgütlerinde de var. Öyle bir durum yaratılmış ki, şu anda halkın menfaatlerine uygun olmayan bir keyfi durum yaratılırsa, maalesef hiç karşı konulmadan bu Kabul edilecek ve herkes kaderine razı olacak. Genel durum bu…

22 Şubatta da durum aynıydı. Afrika Gazetesi’ne saldırı, 26 Şubattaki büyük halk yürüyüşünü oluşturmuştu ama orada da tüm partiler ve örgütler bu toplu halk hareketini engellemeye çalıştılar. Hükümetin kurulması sanki de bir sonuç getirecekmiş gibi ajitasyonları engellediler ve o halkı evlerine kapattılar. Bu durumda da şimdiki hükümet kuruldu. Kuruldu ama gidişi maalesef makus talihi çözücü bir gidiş değil. Halk gücünü gösterdi ama siyasiler gene sorunu çözmeye ve açıkça konuşup taksime karşı olduklarını açıklayacaklarına, ağızlarında geveliyorlar.

Hep söylerim. Özgürlüğüne sadece bir tek ada halkı yani Küba çalıştı. Gerçi şu anda orada meydana gelen bozukluklar da kendilerinden değil, destek aldıkları Sovyetlerin çökmesi ve ideolojik politik nedenlerden kaynaklanıyor. Oysa adada birçok mucizeler yapılmış ve halk yaptığı devrime şimdiye kadar bağlı kalmış. Rusya’daki tiranlık da, Rus bürokrasisinin sosyalizmi yemesinden ortaya çıkmış.

Kıbırslıtürk halkı kendi dinamizmini ortaya koymazsa, Kıbrıslılar tarihten gelen hatalarına ve kuru milliyetçiliklere esir olurlarsa, olmaya devam ederlerse, durum her zaman için yokolmakla neticelenecek. Zaten ona doğru da gidiyor. Bir an önce hep birlikte örgütlenme ve andlaşma… Başka çaremiz de yok…