Birkaç gün önce “Seçimler zamanında yapılacak” denildi… Aradan kısa zaman geçince de birden önce erken ve sonra resmen Baskın seçim ilanı Türkiyede yapıldı. Öyle yapıldı ki süreci demeçlerle izleyip haber yapan veya tarafcıl gözle olayları izleyenleri adeta ters köşelere yatıran açıklama oldu. Öyle oldu ki erkenin içeriği dahi yetersiz görülüp, seçim dönemli zaman dilimi “90 gün” dahi gözetilmeden, Türkiyede Haziranın 24 gününde seçim ilanı yapıldı…. Daha yeni çıkarılacak yasalar varken, gerekli zaman dilimini dahi düşündürülmeden açıklanan bu tarih, elbet her kesime göre de kendine yönelik açıklamalarının da olması normaldır. Özellikle de ilgili tarihlerin yasalarla net oluşu, durmadan “seçimler zamanında yapılacak” denilirken, yönetimdekilerin penbe günler ilanı sürerken, ansızın U dönüşüyle baskın denecek seçime gitme olayı, şüpesiz tartışmaya açıktır…..
Baskın seçim açıklaması, tartışmaya açık olsa da gerek zamanın dar olması, gerek se yapılması gereken birçok uygulama olması, hele de hazırlıksızlıkla yasal eksikliklerin buluşup saydamlaştığı aciliyetler sonucu, tartışma zaman kaybetirme gibi algılanma tehlikesi de vardır. Hele de tartışma yeni dar dönemde zaman kaybını da işaret ediyorsa! Ama, durmadan övgülerin yapıldığı ortamda bu açıklama resmen nedenli çelişkilerin oluşunun da haykırışıdır. Aslında, konuşturulmayan koşullar, artan ekonomik kriz, toparlanmasa da muhalefet zayıflığına karşın, kitlesel hoşnutsuzluğun yayılması, yönetememe koşulunun da derinleşmesi, iç devlet içi çelişkiler tüm sansür ve baskılara karşın, kamuoyunu kontorl edilemeyecek kuşkusuna taşıması nedeniyle, penbe taplodan baskın seçime giden Türkiye yönetim şeklinin pratik politik deneğimini yaşadık.
Yalnız: burada önemli eksik yeniden sırıtıyor! Seçimler ister erken, ister baskın olsun, normal koşullarda değil, Olağan üstü şartlarda yapılacak. En basitiyle, probaganda alanı dahi brakın eşit hepsine kulanıdırılmayacak! Kuşkularla yasaklar ve tutuklamalar da olan şekilde devam edecektir. Zaten, Yeni seçim yasaları, ister itifaklar, ister dağıtılan sadıksal oy kulanma ve mühürsüz zarf yasalığı dahi ne denli seçim koşulları olacağı şimdiden ortada. Ama, nisbi veya temsili, otoriter veya demokratik olsun, sonuçta sgandalar olsa da seçimler şüpeli sonuç ilan etse de güvensizlik en üst boyutda olsa da seçimler yapılacak. Belli ki sonuçları da şimdiki Türkiyenin nereye evrileceği belirsizliği de artıyor. Sistemin kökten dönüşümü olasılığı dahi ayni sonuçların şu veya bu şekilde çıksa da kalmayacağı ortada.
Hem devlet içi çelişkilerin uzlaşmazlığı, hem de devlet toplum ağlarında tek mutlaklığın olduğu, olağanüstü koşularla yönetimin işlediği yapıda seçimin olduğu ortada. Daha açıklanırken, birielrinin dışarıda kalması, hazırlıksızlık ve en önemlisi, risk alarak krizle birlikte silahı kulanma sonucu, seçimler oldukça tartışmalarla dolu ve beklide önemli bazı etkenlerin duyulmadan geçip belirleyici olacağı bir sürece takılıyoruz….
Takılıyoruz; Çünkü: ayni durum direk Kuzey Kıbrısa da yansıyacak. Gerçi, sağolsun bizim medya ile resmi eksen, sanki uzayda baskın seçim olmuşcasına konuyu hafifletmek veya duymamazlığa çoktan vurdular. Oysa, K. Kıbrısta oy kulanacak yaklaşık Y.65 kadar oyun olduğu dahi unutuluyor. Hat ta, hiç konuşmak istemedikelri için de Türkiye K. Kıbrıs eksenini de hiç gözetmek amacında da değiller… Belirtiğim gibi, Buradan da önemli oranda Türkiyedeki Baskın seçime oy kulanacak insan vardır. K. Kıbrısta ayni ksene oy verseler, buradaki yönetimi de tümden ele geçirecek derecede oy vardır. Tabi, Türkiyenin buradaki gerçeğini, orada olan her hamlenin buraya dek yansıdığını da eklemek gerekir. Tıpkı şimdielrde adamızdaki tarikatlardan öteki Ortaçağ gerici sosyolojik olayların yerleşmesi gibi…..
Ayni şekilde, Türkiyenin K. Kıbrısta söz sahibi olduğu, Kordinasyon heyetleri ile buradaki ekonomiden sosyal alana, gelişmeleri belirleyerek yönlendirme rollerinin de olduğunu aklımızın bir yerinde hep tutmalıyız. Tabi, çakışan kendi yerel seçimler dönemsel oluşla, etkenlerinin de tartışılmak zorunda olduğu da başka bir gerçektir. Nitekim, eğer ikinci tur Türkiyede olursa, Dört oy kulanacak yarıdan fazla oy verecek insanımız da vardır….
Oysa, yükselen demeçler, yapılan hamlelerle, yönetimin ayakta kalacağı imajına hep oynandı. Bazı gerçekler söyletilmesin diye yasaklar kondu. Çarpık ekonomik rakamlar dahi sorgulanmadı! Büyüme Y.7 <Eflasyon Y.12 işsizlik Y.11 Bütçe açığı yükselen, Cari açık Y.6 olan ekonominin kırılganlığı ortada. Afrin, operasyonu ile milliyetci şahlanışlar da umuldu. Kriz yaratarak, içte muhalif avlarla isdikrara oynandı. İsdikrar adeta pislenen suyun durgun şekliyle karşımıza konuldu. Herkesin durgun suyu görüp, pisliğini görmemesini sağlatırdılar.
Bilim yerine inancı koyup nice yanlışı doğru diye yuturdular. Bir vekil, diploma tartışmasında “Peğanberin de diploması yok* Ama, o peğanber olup dünyayı etkiledi” sözleri veya eğitim bakanının “Çok matematik sorusumu yoksa az çözen mi” yanıtında “Soru çözmeyen bir yere gelirken, çözenin bir yere gelmediği” kıyası da oldukça çarpıktır! Birgün dost, ertesi gün en uzlaşmaz düşman çizgilerle ve her konuda belirli dönem sonrası “hata yapıldı veya sgandalarla” karşılaşma doğalığı ile yerleşen sistemin sonuçlarını konuşuyoruz. Nerede ise yapılan kamu sınavlarında hep sgandalalr etrafa saçılıyor.
Listeyi uzatıp tekrar tekrar yazdıkalrımızı yazmaya gerek yok. Şimdi, ansızın gelen Baskın seçimle, 219 yılında olacak koşul, erkene alınması ve hele baskın ifadeli yapılmasının elbet nedenleri de olacaktır. Fakat, Türkiye bunları konuşmadan, hemen seçim sürecine girmek zorunda da kaldı. Şimdiden Meral Akşener seçim ilişkisi ile Bahçelinin kritik dönemindeki oyunculuğu damga vuruyor. Özellikle bazı Ülkücü eski topların “Namık Kemal Zehbek, Yaşar Okuyanın” Türkeş dönemli Bahçeli anlatıları konuyu adeta bir yerlere çekiyor. Burada şimdilik Uluslar arası perde pek aralanmadı. Oysa, Türkiyenin yakın tarihlerinde ister 12 Eylül gibi darbelerde veya ikibin seçimlerindeki yaşananlarda sistemin siyasal tercihleri ve özellikle katgıları oldukça rol aldı. Ki, bunarlın sonunda da AKP kurulup iktidar olundu….
Kısaca, Türkiye sıçrama yapıp, yeni bir Baskın seçim ile yeniden tartışmalı koşulların kısgacına girdi. Direk, Kuzey Kıbrısa da yansıyacak. Bakalım, bu gelişmelerle neler oluşacak. Gerçekten muhalefet tüm olunsuzluklar karşısında hangi duruşu sergileyecek. Dün yıldönümünü yaşadığımız 16 Nisan referandumu gibi yeniden ayni kağoslu bilmeceyle karşılaşacakmıyız? Yeter ki olayları izleyerek yerinde bilgierlle insanları da aydınlatarak bu gelişmeleri takip edelim ve gereken derslerle gelecek tehlikeleri iyi okuyalım.