YKP Sekretarya üyesi Alpay Durduran TC-AB ilişkilerindeki son gelişmeleri değerlendirdi. Açıklama şöyle:
Mecliste Türkiye ile AB arasındaki bunalım görüşüldü. UBP ve Hükümet partileri AB Konseyinin Türkiye ve Kıbrıs sorunu ile ilgili aldığı kararları irdeledi. UBP vekilleri lobicilik ve çalışmalarla engelleyemediler değerlendirmesi yaptılar, ortaklar adına dışişleri bakanı da iki aylık hükümete sorumluluk yüklenemez diye savundu.
Ancak içlerinden hiçbiri burası bir AB ülkesi, demedi veya öyle koşmadı. AB kararının neresinin neden AB siyasetine ters ve uluslararası hukukla çelişik olduğunu anlatma zahmetine katlanmadı.
Ne yazık ki bizi hiç etkilemezmiş gibi AB’nin Türkiye’ye sorunlu ülke muamelesi yapmasının başımıza ne işler açacağını anlatmaya çalışmadı. Kıbrıslılar AB üyesi olmaktan memnun ama vekilleri bu memnuniyeti dikkate alarak konuşan biri olarak ortaya çıkmadı.
Durum Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi’nde de aynıdır. Oraya giderken de temsilcileri “milli davayı” birlikte savunduklarını kayda geçirirler ama ne özel olarak bizim sorunlarımızla ve de Kıbrıs’ın tümüyle ilgili sorunlara değindiklerini kayda geçirmezler.
Herkes de bilir, gidip gelenler de bilir ve anlatırlar ki oraya birlik beraberlik içinde giderler ve gelirler.
Konuştukları da konuşacakları da aynıdır.
Muhalefete mensup gibi görünüp burada eleştirel görüşler söyleyenler dışarı çıkınca ilkel bir kabile mensubu gibi o görüşlerini anımsamazlar.
Kıbrıs’ı bir AB ülkesi gibi düşünmez, bir kavgaya taraf olmak esastır gibi davranırlar. Halkı da aydınlatmazlar ve onlara ‘kimse bizi düşünmez, kimse sevmez, hiçbir hakkımızı korumaya niyetli değildirler’ diye inandırırlar. Avrupa Konseyi yargı organı olan AİHM’ne dava açanların adalet bulduklarını da unuturlar.
Bir Avrupalılar Birliği parçası olarak Kuzey Kıbrıs’ın da AB’nin politikalarını anlamak ve AB yurttaşı olarak hareket etmek görevi olduğunu düşünmezler. Neden Kıbrıs sorununun görüşmelerine AB temsilcisini de kabul ettiklerini de düşünmezler.
UBP vekili mecliste Dışişleri bakanının aktör olunacağı iddiasına gönderme yaparak “aktör olunacaksa yer Strasburg’dur Brüksel’dir çok önemli fırsat kaçırdık” dedi.
Dışişlerinin uzaktan marke edildiğini ve giden gelenin ayni yolda yürüdüğünü bile bile konuştular.
KKTC yetmedi, diğer vekil de denizlerde ortak olduklarını iddia etti ama ne olarak iddia ettiğini, Kıbrıs’ı mı savunmakta olduğunu belirtmedi.
Kıbrıslılar artık AB üyesi Kıbrıs’ın parçası olduğunu anımsamalı yoksa AB’den uzaklaşma yoluna giren Türkiye’nin yeni politikası sonucu olabilecek yol kazalarına hazır olmalıdır.
Türkiye hem Avrupa Konseyi’nin hem de AB’nin (aday) üyesi olduğunu içine sindiremedi. AB, ‘denizlerde sorun var taraflar görüşme ve tahkim yoluyla barış içinde soruna çare aramalıdır’ dedi. Uluslararası hukuk da diğer ihtilaflı bölgelerde uygulanan usullerde bunu öngörür. Ama burada bir adanın iki parçasının direnmesi yüzünden denizler ısınmaya başladı. AB de sorumlu ilan edildi.
Dış ilişkilerde girişim heveslisi olan dışişleri halkına en azından AB üyesi bir ülke olarak “AB’nin üye ve üye adaylarının aralarındaki sorunları nasıl ele almaları gerektiği” hakkındaki hukukunu ve kararını açıklasın ki izleyebilelim.