Yeni bir seçim yasası yolda iken bir uyarı – Alpay Durduran

1502

Seçimin galibinin de mağlubunun da suçlu olduğu ucube seçim yasasıyla seçime götürüldük. YKP seçimlerin zaten sağlıklı olamayacağını çünkü bu yönetimin demokratik nitelikler gösterse de insanlara özgürlük bırakmayacak kadar devletten geçinen kişilerin olması, tüm sektörlerin devlet desteği olmadan yaşayamayacak kadar yardıma muhtaç olması, seçim güvenliğinin hiç umursanmaması, seçim yolsuzluklarının büyük boyutta olması, tek bir seçim yolsuzluğunun saptanıp cezasının verilmiş olmaması ve her seçimde dış müdahale ile etkilenmiş olması nedeniyle katılmama ve oy kullanmama kararı vermişti. Ancak seçim gene de önemli olduğu için seçim yasasını da eleştirmişti.

Seçim yasasında güya fazla yerelleşme ve seçmenle ilişki kurup genel çıkarlara zarar verecek etkiler yarattığı için tüm ülkeyi tek seçim çevresi haline getirmek için değişiklik yapılmıştı. Ancak aynı zamanda seçmenle popülist yani kayırıcı ilişki kurmayı engellemeye engel olmak için karma oyu korumayı da kabul etmişlerdi. Bu ikisi birbirine ters etkili idi biri yıkacak diğeri yapacak etkiye sahipti. Gene de karma oy yalnız bir kişiye yarar sağlayıp da partisine kötü etki yapmaması için konulmuş bulunan en az aday sayısının yarıdan fazla sayıda oy vermek zorunluluğu da getirilerek partilerin egemenliğini çok bozmamak da öngörülmüştü. Parti disiplinini çok önemseyen ve milletvekili yerine parti vekilliğini getiren kafalar burada da hem nalına hem mıhına vurmuşlardı.

Tercih oyu ise parti liderliğinin egemenliğini azaltma amaçlıydı ama o da korundu, hatta ön seçimle aday saptamayı hem de yargı denetiminde getirmişti.

En önemli karakteri ise bütçe yapmamayı bile göze alan bir acele vardı. Biri gelin seçime gidelim, biz korkmayız demiş öbürü de hodri meydan demiş diye seçime gidildi. Seçim yasasının sakat olduğunu ve çok zor olacağını söyleyen seçim kurulunu bile dinlemeden erken seçime karar verdilerdi.

Şimdi de dörtlüsü çok zor ama biz yaparız dedikleri dörtlü koalisyon kurdular

Hiç şaşırmayalım mali sorunlar ve karmaşa sonucu koalisyon çok zor deyip başkanlık sistemine geçmeyi de ayni adamlar yapabilirler.

Demokrasi her şeyden önce çok aklı bir araya getiren ve çok yetki sahibi kişiyi devreye sokan bir sistemdir ve şartı da temel insan haklarına kesin bağlı insanlar ister. Seçim deyince yandaşını seçtirip çıkar sağlamayı anlayan fırsatçı ve hukuksuzluktan bol paralar kazanan insanların siyaseti ele geçirdiği yerlerde çalışmaz. Seçim de bir tezgâh halini alır.

Kültürümüzü derinden etkileyen Türkiye’deki durum seçim yasasını nasıl ele aldıklarını gösteriyor. Cumhurbaşkanlığı sistemi diye bir sistem getirdiler, baktılar ki istedikleri gibi seçim sonucu alamayacaklar seçim yasasını istedikleri sonuç için ayarlamaya çalışıyorlar. Baraj var: %10. Yani barajın altında kalması olası bir parti var onu barajdan etkilenip de oyları gitmesin diye koruyup oylarıyla başkanı belirledikten sonra mecliste de başkanın yedeğinde tutmak istiyorlar.

Yani halk oyu ne imiş en iyi şekilde nasıl ortaya çıkarılırmış diye bir endişe değil halk iradesine rağmen biz nasıl gücü elimize alırız görüşü egemen olmuş.

Öyleyse seçim bir araç koltuk hak ilkesi demokrasi yerine getirilmiş olacak. İstedikleri bu ve bunu inkâr etmiyorlar.

Yakın geçmişte başkanlık rejimi koalisyonlara olanak vermez deyip halkı kandırıyorlardı, sonunda şaibeli bir referandumla başkanlık diyemedikleri cumhurbaşkanlığı sistemi adıyla kişiye özel bir sistem icat ettiler. Şimdi de başkan mecliste çoğunluk alamazsa diye korkarak seçimden önce koalisyon anlaşması yapıp garantili koalisyon dönemine geçmeye karar verdiler.

Halka da siz egemensiniz, bir temsilciyiz avutmasıyla süslü demokrasi savunuculuğu yapacaklar. Seçim olmadan siyasi partilerle barajı ortadan kaldıran bir kümelenme yapacaklar ve istemedikleri partilerin baraj altında kalmasını sağlayıp onların oylarını da paylaşacaklar.

Seçim yasasında yapılacak esas değişikliklerin ilk seçimde değil sonrasında yürürlüğe konmasını savunanlar işte bu kurnazlıklara engel olmak için savunurlar.

Artık Türkiye’de demokratik seçim olduğunu söylemek olanaksız olacak.

Bize de bulaşmaz umarım. Çünkü dörtlüden korkanlar ilk krizde başkanlık rejimi diyecekler ve Denktaş’ın başkanlık rejiminde burayı en rahat idare edebilen Türkiye mutlaka tek adamı idare etmenin avantajının tadını unutmamıştır sanırım.