Üç buçuk proje örneği – Alpay Durduran

1220

Nüfusu bilmeden proje yapmak isabetli olmaz diyenler oldu ve akılda kaldı ama proje merakı var ya hemen bir yanıt uydurulmalıdır; yoksa seçmen neden oy versin!

Nüfusu neresi izler, tabii ki DPÖ ama artık istatistik kurumu modası çareyi gösterdi. En ünlü adayı dinledim, istatistik kurumu olmadan asla hiçbir istatistiğe güvenmezmiş. Onun için kendisi partisi iktidara gelince hemen istatistik kurumu kurup nüfusu da bilecek, hayat pahalılığı gibi konuları da halledecekmiş. Konu bir kurum kurmak ise rakibi kıdemli iktidar çok kurdu, o kadar ki bazılarını kapatmak ve daire sayısını azaltmak için Türkiye bastırdı ve yeni dairelere engel olup personel artışına da sınır getirdi.

İddialı aday ve adaylar iddialarını sallayıp dururlar. İstatistik kurumu kurmak için dahi TC ile yaptıkları protokole bakmak zorunda olduklarını biliyorlarsa palavra atıyor veya bilmiyorlarsa adaylığı ve seçimi ciddiye almıyorlardır.

Türkiye burayı halkı memnun edecek kadar iyi hale getiremiyor. Üç yıllık değerlendirme raporunda elçi ve raportör seçimlerde de verimsizliğe ve çare gösterenlere değil Kıbrıs sorunuyla ilgili politikalara yani hamasete göre karar verildiğini belirtecek kadar rahatsızlığını belirtmiştirler. Sonra bu ifadelerden korkup metinden çıkarılmıştır. Onun seçimlerden çare umulmaması gerektiğini belirtmişler ve sözde bizim hükümetimiz de bunu onaylamıştır. Meclise de yansıyan bu olaya diğer partiler de katılmış ama üç yıllık programı onaylamış oldukları halde sonucunu değerlendiren raporu görüşmeye bile değer bulmamışladır.

Hiçbir meclis partisi ve görünen medya da seçim çare değil denilmesine ses etmemiş ve 1990 ve 1993 dönem meclisinin seçimin kaderini Türkiye’den müdahale tayin etti görüşünü eleştirmeye devam edip çare bulmaya çalışmamıştır.

Tabii YKP’nin eleştirilerinin devamında da katılmayı düşünmemişlerdir. Halkın iradesi değil Türkiye’nin iradesinin geçerli olduğunu belirten meclis araştırma komitesinin raporunu ve elçi ile elçilik raportörünün görüşlerini unutup gitmeyi yeğlemişlerdir. YKP’nin seçime seçim deme koşullarını yaratacak kararları almayı da düşünmemişlerdir. Çünkü Türkiye’den çantalar dolusu paralar getirip dağıtan ve gazetelere haber olanları izleyen de TC istihbaratı idi; onları yakalayıp önlemeye kalkmak TC’yi karşısına almak demek olacaktı ve seçim şansı ne kadar varsa onu da kaybedeceklerdi.

TC ile takışarak değil uzlaşarak popülistler oy alabilirler yoksa TC yardımları yalnız kararlaştırıldığı alanlara harcansa da onlara yaramaz. Onlar seçmen tavlayacak, daha doğrusu seçmen avlayacak olan oy simsarlarına çıkar sağlayacak olan projeler için para isterler yani üç yıllık programlar değil güncel ödenekler için kararlar isterler. Bedelini de öderler. Bu bedel de popülistlerin istedikleri para savurma olmaz. Yani kadro doldurmak, gösterişli ekonomik destekler ve üretimi gerçekten destekleyecek projeler olamaz. Türkiye’de yapamadıklarını burada yapılsın diye destek vereceklerini düşünmek saflık olur.

Dincilerden oy almak için kumarhaneleri kapatmaya izin vermek bizi mahvetse de TC iktidarının uzun vadeli hesaplarına uygun olduğu için gerçekleştirildi. Üniversitelere bedelli askerlik hakkı verme yolunu açacak yetki verildi ve bizim gençler kısa zamanda profesörlük kazandı. Yozlaşmış idaremize can simidi sağlandı ve çözüm yanlılarının seçim kazanmasına izin verilmedi.

Şimdiki sözde barışçılar nüfus aktarımını dert edinirler ama daha seksenlerin başında mahkememiz dava konusu olan bir yurttaşlık verme işinde Birinci Kurucu Meclisin gizli kalmasına karar alınan bir yasasında nüfusumuzun Rum nüfusundan fazla olmasının bir milli dava olduğunu kararlaştırdığını onun için o yurttaşın usule uygun olmasına ona göre bakacağını kararlaştırmıştı. Şimdi değil daha o zaman milli dava belli idi ve öyle de gidecek. Onun itirazlar artık adalete ve hakkı olana verilmemesine dayanarak konuşan birçok muhalefet partisi görüyoruz.

Zaman içinde üniversite kuracak kaynak yok, BM’nin sağladığı fon ve yardımla kurulan yüksek teknik okulunun güçlendirilmesi ve sonra uygun zamanda üniversite düşünülmesi görüşü de unutuldu ve muhalefet üniversitede kaliteye önem verilmesi muhalefetin diline pelesenk oldu. Çünkü hepsi birbirine benzemeye başladı. Bir teki bile nasıl kalite artırılacak demez ama Türkiye’nin kurduklarına ve onun denetimine razıdır.

Muhalefet artık Türkiye’nin tüm projelerine onay verdiğini kanıtlamak için nefes tüketmeye başlamıştır. Akıncı ile gelen Kıbrıs sorunundaki muhalefetin sıfırlanması, su ve elektrik projelerindeki şaşkınlıkla gelen tükeniş de gerisini tamamladı.

Boykot mücadelesi de muhalefetin katılmaması ile etkilendi ve doğal tepki halinde gelişti. Kamu oyuna etki eden yeni medyanın dışında konuşanlar sonunda boykotu YKP’ye destek verenlerle ölçerek değerlendirdiler ve seçime seçim demenin koşullarını değerlendirmediler ve tartışmayı reddettiler. Bu da halkın gözünün açılmasına yardımcı olmadı.

Kimin ne kadar oy aldığı önemli değil şayet Kuzey Kıbrıs’ı kim yönetecek diye bakarsak. Türkiye yönetimini daha kolaylıkla sürdürecek diyebiliriz ama çok artacak da değil çünkü artacak oran yok. Yüzde yüz desek de idare eden güncel olaylardan etkilemeden edemez. Su projesinde bile etkilendi…

Oyunu boşuna vermeyen de oy kullanmak muhalefeti güçlendirir, boykot işe yaramaz diyenler boşuna konuştular. Halk partilerden soğudu, barajı geçen parti sayısı arttı. Seçime katılmayanlar da çok oldu ki o da hayır bekleyenin sayısının azaldığını gösterdi. Buna göre boykot kampanyasına katılanlardan çok memnuniyetsizlik etkili oldu. Yani muhalefetin boykotu kötülemesi bu seçimin de boşuna yapılmasını sağladı.