yaklaşımlarÖzkan YıkıcıAfrin’in gölgesinde Kuzey Kıbrıs sarsıntıları – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Afrin’in gölgesinde Kuzey Kıbrıs sarsıntıları – Özkan Yıkıcı

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Yaklaşık Beş gündür adamız gelişmeleri ile buna neden olan duruşları seyredip ince nokta yakalamakla uğraş verdim. Aslında geçen hafta sonu Bursadan yükselen sesle başlayan gelişmeler, içeleşen Kuzey Kıbrısta yaşanarak adeta yeniden “Kral çıplak” filiminin başka versyonu ile tekrarlandı. Yaşananlar ile konuşulanların uyumunun nedenli önemli olduğu, gelişen tutumlarla karşıt duruşların çzgisinin de niteliği de yaşatılanların birlikte yorumlanma zorunluluğunu dayatıyor. Sosyal veya direk siyasal yaşamda, matematiksel rakamlar veya tek görüş duruşu değil, çok yönlü resmin renklerini bir adada yorumlama güçlülüğü vardır. Hele de yasakların korkunç düzeyde oluşu, yalanların gerçekleri örtme günceliği de olunca, artık tüm resmin doğru mesajını yakalamak kadar, bunu seslendirmek de zor olmaktadır. Bilgisizlik veya zamana uyarak günü kurtarma tutumları hep geniş mesajlı gelişmelerin, sığlaştırıp hniçeleştirilmesine neden haline sokulmaktadır… Sanırım, soyut olsa da bu son haftanın genel acı yorumu bu! Belirli kesimler konuyu değil de moral motivasyon ile tatmin olma noktasında da olunca, herkesimin ihdiyacının deşarlaşıp boşaltığı ve siyasal hamlenin yeni yorumla yoluna devam etiği de yaşatıldı….

Bilmem dikatinizi çektimi! “Savaşa hayır” sloganı atıldımı”* Bu dahi bölgemiz gerçeği ile buradaki sarsıntının karşılık mesajı bakımından önemli bir sorgulamadır. Yaşananlar net oldu. Bursadan yükselen sesle adadaki hareketlenme noktası sonucu Afrika gazetesi baskınından Meclis tepesine bayrak salamasına varan kirli eylem yapıldı. Burada gizleseniz de yumuşak kaçış kelimeler bulsanız da olay net! Elbet, bu denli net tavrın arkasında sorgulanması gereken olgular da vardır. Gerçek, bu olguların açığa çıkarılması ile ielrde daha benzeri gelişmenin yaşanmamasının ilk önemli adımıdır. Oysa, brakın sorgulamayı, konuyu küçülterek “zaaflık, müneerit” gibi kelimelerle içi boşaltıldı. Hat ta, parlementosunda bayrak çekimine özellikle senelerdir adını yönetici denilen partilerden göstere göstere kucaklaşmalar dahi yapıldı! Buna Sucuoğlu gibiler de “bizi bilirsiniz” savunması ile de acayip ironiler de yaşatıldı. Kimse neden Türkiyenin Cumhurbaşkanı ve AKP başkanının böylesi bir sertliği açıkca kulandığını konuşmak dahi istemedi. Tam aksi, olayı tetikleyenlerin gizlenmesi ve oyunculardan gündemi şişirerek saptırma oyunu güzelce artislikle oynandı. Bunlar bizim gerçeklerimiz! Biz gerçeklerimizi direk acı olsa da bilmeden ileri adım atamayız…..

Gerçekten, birkaç kişi dışında kimse neden Türkiye cepesinden böylesi sert bir açık tavrın konulduğunu konuşan olmadı. Oysa, Meclis baskınından Afrikayı linç etme başlangıç ateşlenmesi Bursa kentinden yükselen sesle başladı. İşaret bundan başlayıp, buradaki uygulayıcıların da karşılık olarak “gereken görev yapıldı” yanıtıyla devam edildi. Bu karşılık olarak öteki kendine “karşıyız” diyenlerin algısına takılıp sığlaştı. Öyle ki olayın vahim gerçeği kadar, daha sendikal platforum toplantısı başlamadan hangi sloganların atılmayacağı ve kendi içlerinde “provakasyonlar” söylemle korkular ve konunun sığlaştırılma duruşları öne çıktı. Bunu bizat, kendim olan tartışmaları seyrederken yaşadım. İş böyle olunca da kimse ne böylesi adımın nedenini, nede yarına yapılan hesaplarla gereken önlemlerin alınma birlikteliğini düşünmek istemedi. Böylelikle konu genelinden koparılarak münferitleştirme ile gaz aldırma muhalefetine çevirdiler. Böyle olunca da Sosyal Medyada karşılıklı gördüğümüz kısırdöngülü atışmalara işler kaldı. ..

Ben olayı izlerken önce şunu sorguladım: Neden daha önceleri de işkal ifadesi kulanılmasına rağmen, Türkiye yetkilileri, hele de en üstekiler böyle tepki koymuyordu bölümüyle başladım. Gerçekten, işleri buradaki işbirlikcilerle çoğu kez tamamlıyorlardı. Fakat, hem Türkiyenin tepesindeki yönetici bu açıklalamayı yapıyor ve ardından buyruk şeklinde emir olacak hamleyi de işaret ediyordu. Devamında da Kuzey Kıbrısın gerçeği ile Afrika basılıyor, Meclis tepesinde bayrak salanıyor ve buranın Cumhuruna hakaret yapıp onu hiçeleştiriyorlardı! Böylesi hareket adamızda pek görülmüyordu! Demek ki bazı taşlar oynuyor….

Birincisi, Türkiye yeni bir hamle öncesinde bulunuyor. Tıpkı Suriye ve ırakta olduğu gibi, bölgedeki savaş koşullarını ve hegemonya kırılmalarını kulanıp, burada da bazı planları vardır…Bunu da müdahale ile buradaki dengeleri net zamanının bitiğini işaret edecek hamle olarak yaptı! İkincisi ise özellikle Afrin müdahalesi ile belli ki hiçbir sesin olmaması isteniyor! Dikat edin, Afrin olayında sadece Kuzey Kıbrısta değil Türkiyede de barış istemek veya doğru bazı gelişmeleri yazmanın bedeli tutuklanmakla ödülendiriliyor! Demek ki zaman zaman kulanılan işkal kelimesi ile konu sınırlı değildir. Hele de buradaki güçlerin kolayca linç yapma harketleri de olduğu düşünülürse!

Afrika gazetesi ilk defa işkal demiyordu! Hat ta Türkiyede 20 Temuz günü başlayan müdahaleye direk işkal diyenler dahi oldu. Uluslar arası anlaşmalarda ve yargıda dahi bu kavram değişik veya direk isimelrle de Uluslar arası belgelere de konuldu. Bu denli tepkiler olmadı. İşte ozaman, yukarda belirtiğim ve beklide ikisinin de olacağı gerçeklerle konuyu ele alıp ona göre gelecek tehlikeleri yakalamak şart.

Afrin, gerçekten Türkiyenin önemli politik hamlesidir. Sadece Suriye topraklarına girmekle kalınmıyor! Dış politikanın içe yönelik yeni siyasal yapılanmaya göre şekilendiği inancı, artık yüksek sesle seslendiriliyor! Buna Anti Kürt bakışı ve fetihcilik amaçları da eklenince, basit olsa da abartılacak bir zafer Erdoğan içi gelecek siyasal hamlesine ihdiyaç halindedir.Üstelik, hep tekrarladığım Türkiye Kıbrıs gerçeksel içeleşmesi de sonuçta her Türkiye siyasal sıçrama hamlesinin buraya yansıdığını da akıldan silmemek gerekir. Ayni küfürbaz sözlerle de suçlayarak cihaletin etkinliği yeniden kanıtlanır halde sırıtıyor.

Kimse gerçekelrden kaçmasın: Maraştan Sivas Madımağına dek Türkiyede bizat yaşatılanlar, direk devlet destekli olup siyasal sıçrama araçlarıdır. Bunlar ne yargıda soyutlantıldı, nede gereken yüzleşme yapıldı. Böylesi bir kitle linç kültürlü yapıların aynisni gerektiğinde burada yapmaması neden mümkün? Ayrıca, kendimizi kandırmayalım: Kıbrıs Türkü kolayca provakasyonlara gelir. Hele etnik ve dini konularda sicilimiz yüklü! Aygasyano olayındaki bir sözle oluşan olaylardan Derinyadaki yapılanlar hala sorgulanmadan “milliyetcilik” zırhıyla ya savunuluyor veya belleklerden sildirtiliyor! Biz hep “hoşgörülüyüz” derken, aslında bizim öteki yalanımız da oluyor. Onursuzluktan provakasyona varan yanlışlarımızı veya son dönemin ilgisizlik teslimiyetini örtme aracımızdır.

Afrini sorsan, pek bilen yok. Ama, Kıbrıs Afrin benzetmesi adeta adamıza deprem denilecek olayları da yaratı. Bilmeme ve resmi tutum ise savaşların yalanla başlayan politik algılanmasına da esir düşürme sonucu olacaktır. Bilmeden Afrinin ABD kontrollu oluşundan banbaşka yalanlar da peşpeşe tutarken, kimisi de cihalet sığıntılı Türkiyenin özüne bakmaksızın saldırganlığa hazırdır.

Afrin, Suriyenin bir kasabası. Öyle bir ağır siyasal depremlerle yaşıyor ki oranın halkı bu yıkımın bedelini ödemektedir. ABD Rus pokerinin masada olduğu, Türkiye, Suriye ve Rusya denkleminde yeni hesapların açıldığı, Kürtlerin ne oalcağı sorularına uluslar arası hegemonya damıtıları ile olayın oradan oraya savrulma gibi epey siyasal sorunsalık altında Afrin inlemektedir. Bugün görülen düzlem, yarın en ufak kırılma veya kayışın banbaşka Afrinle karşılaşma sonucunu da getirecektir. Savaşlar, yalanlarla başlar, yalanlar satılır ve onun üzerinden operasyon algıları oluşur. Savaşlar bitince de ancak yaşananların en çok Y.10 akılda kalıp konuşulur. Bunu birçok deneğimci bilimsel aydın hep uyarmaktadır. Yalanın en çok prim yaptığı alanlar savaşlar ve Faşist devlet biçimleri olmaktadır. Buna cihalet de kolayca yerini alır.

Afrin gerçeği bilmesek de Türkiye politik sertleşmesi sonucu, savaş hal koşulu nedeniyle buraya da direk hafta içi yaşadığımız olayları taşıdı. Peki, bunun gerçeklerle anlama yerine, boşalta boşalta, sadece karşıt eylemcilerle sınırlatıp olanları tersdüze çevirirsek, buradaki sosyal muhalefetin de hangi noktada olduğunu da anlama turunsolu oluştu. Demek ki hala Kuzey Kıbrısı olduğu gibi konuşma sürecine dahi giremedik! İstenilen sınırlara çekilip oyunu orada oynama dışında gelişme yok. Boşuna değil, hem Kuzey hem de Güney Kıbrıs seçimleri son yapılanları en sığ politik karşıtlıkalrla gerçekleşti. Bu gereken mesajı vermedi ise son Meclise dek bayrak salamada en başta parlementonun yerin dibine vurulmasına karşın, kucaklayan vekilerle gösterilen tavırlar Kral Çıplağı daha da çıplak yapıp karşımıza taşıyor.

 

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin