Tarihsel gerçek ile güncel acı sonuçların kesişmesi ile birlikte, nasıl yarınların katledildiğinin bir çok örneği vardır. Özellikle, yaşanan ve yeniden yaşanma şansı olmayan geçmiş ile başlayan “yok saymak” üstüne üstlük, damıtılarak hamaset yeşertilen geçmiş, bir anlamda kendine has idolojik günceli de oluşturur. Yanlışlar üzerinden hareket edilince de doğrulara ulaşmak da mümkün olmaz. Hele de bu geçmiş yakın tarihte yaşanmış olup olduğu gibi değil de bellekten silmek veya tam aksi aktarımla güne taşınıyorsa, ozaman da yerleşen yanlışlar kendi olgularını da yarınlara taşıyarak, yaşamları şekilendirir.
Yaşadığımız Aralık son günleri, yakın tarihin en çalkantılı ve çok acıtan olayların da yıl dönümü! Bunlar tıpkı “Maraş katliyyamı gibi” tamamen bellekten sildirtilmek istenirken, Kıbrısın Aralık 63 olayları gibi, oluşan resmi idolojik güncel gözle anlatılıp anılmakla meşkul olunmaktadır. Öyle bir yanlışlar sinsilesi oluştu ki ortaya çıkan resmen çarpıcı olacak keskin gerçek dahi,n sosyal karşılık bulamamaktadır….
Tüm gizlemelere ve tam aksi anlatımlara karşın, örneğin, Kıbrısta Teke B Bahçe kazısı ile ortaya çıkan H. Ruso kemikleri yine de resmi eksende sarsıntı yaratamadı. Sadece, Bazı kesimlerin yeniden Kaymaklı düşüş veya çekilme tartışmasını yeniden hatırlattı! Bir de bazı kuşkula, fısıltıyla “kim vurdu” sorular da soruldu. Fakat, en azından, eskiden söylenmesine karşın “siz Rumların cesetlerini mi istiyorsunuz veya hep art niyetlisiniz” sabvunmalarla, gömülencesetlerin ortaya çıkmasına otoriter güç duvarı konuluyordu! Rum değil de türk çıkması, Rusonun da olması ile Kaymaklı konusuyla konuşulur gibi olmasına karşın, hala resmi ezbere dokunacak, insanları geçmişle yüzleşme düşüncesine taşıyamadı! Hat ta, tarihi güne gelinince de ayni ezber hamaset konuşulma hızına devam verildi….
Ayni olay Türkiyedeki Maraş katliyamı için de geçerli. Maraş katliyamı da göstere göstere, nasıl sıkıyönetim pazzarlıklaa gerçekleştiği dönemin de yıl dönümüne geldik. Brakın yüzleşme veya olayın anılmasını… Maraşta katliyamın anılmasına dahi izin verilmiyor! Meclis başkanı, yüzlerce kişinin katledilmesine karşın, katliyam kelimesinin kulanılmasına dahi karşı çıkma noktasına geldi…..
Halbuki, eğer, Kıbrıs sorununda tüm konularda olduğu gibi 63 olayları da olduğu gibi konuşulsa, sorunun uluslarası boyutu da açılsa, salt 2 kesim değil de örneğin İngilizlerle alakalı tutumların ve genel resmi siyasetin yaratığı ikilemler de birlikte bilinip, gereken dersler de alınacaktı. Hala bir çok olay hamasetle aktarılırken, reklamlı algı probagandası yapılırken, tanıkların “öyle denilen gibi değildir” fısıltıları da duyulmayacaktı. Yarın, bu tanıklar da hayata gözlerini kapatıp, duyarlı araştırmacılar da azalınca, kurgulanan çirkin resmi görüş de kitlelere öğretilip, yanlışarla bilginin saydamlaştığı resmi idolojik hakimiyet devam edecektir….
Ayni konu Türkiyedeki Maraş veya Hayata dönüş operasyonu için de geçerlidir! Maraş katliyamı ile hedeflenen siyasal nokta yanında, eğer bu gün hala kapılara vurulan kırmızı işaretle önemli kesimler korkup gereken siyasal mesaj verilmesine karşın, konuyla hala yüzleşip yanlışlar konuşulmuyorsa, kitlesel bir kesimde piskolojik travmanın da yerleşmesine hep tanık olacağız. Çünkü, Maraş katliyamı resmen 12 Eğlül yolu için sıçrama alanı olurken, tarihsel devlet mezhep egemen idolojik terörün de bir tekrarı olarak günün hesapları için kulanıldığını da gördük. Greken dersler alınsaydı, günümüzde hem Kıbrıs sorunu hem de Türkiyenin geldiği dinseleşme otoriterlik olamıyacaktı. O dönemin önemli rolcu olan idolojiler, şimdi resmi politika olarak yerleştirildi!
Ayni durum daha yakında gerçekleşen “Hayata dönüş” olayı için geçerlidir. Bu dahi oluşuyla öğrenilse, demokratik gözle bakılsa, başta Ecevit ezberi bozulacak, solcuların ceza evinde vahşice katledilmenin arka yüzü de öğrenilecektir. Bunlar onun için konuşturtmama veya tam aksiyle öğretilip siyasal kimi hedefin gerçekleşmesi sağlandı. Hele de Kuzey Kıbrısta, önemli nifusun o dönem adada dahi olmaması, karşıt üzerinden düşman politikasının normaleşip söylenmesi sonucu havıza oluşumu da yok edildi. Benzeri türkiyede de geçerli. Onca acılara rağmen, bilinen değil, istenenle tarih yazılınca, resmi idolojikleşince de sorgulamak tehlikeli, gerçekler ise kendinize oldldukça bela getiren unsurlar haline gelir.
Dikat edin, ne doğrudürüs Maraş katliyamı konuşuldu, nede Kıbrısın 63 olaylarındaki önemli adımlar vurgulandı. Kimsi unuturuldu, kimisi de resmen başkalaştırılıp tarihseleştirildi! Çıkan kemikler veya hala acıları duyulan ölüm ve kayıplar dahi kurumsalaşaan resmi siyaseti aşıp gerçeklere bizi ulaştıramadı. Yüzleşme olmadıkça, gerçeklerle karşılaşıp sorumlular sorgulanmadıkça, şimdiki yaşanan çirkinliklerin de normaliği kırılamaz. Yarının güzel günlerinin ağları oluşturulamaz. Boşuna değil günümüz resmi siyaset şikayetleri olurken, bunların bir birikimle nasıl geldiği hiç konuşulmuyor. Geçmişle yüzleşerek, dersleri alarak, ayıklanarak ancak daha barışçıl yarınlar kurulur!