Klasik Kuzey Kıbrıs şaka gibi gelenlerle bu yazımı donatacam. Yeniden bildik kısgaca girdik. Sanki, kafamızı soktuğumuz mengene, daha bir daralarak gerçekelri engeliyor! Kuzey Kıbrıs Türkiye gerçeklerini, hamaset sisi ile örtükçe, hep konuşulmayanlar konunun örtüsü olmaya devam edecektir. İki önemli güncel konuyla yeniden ilgili gerçeğe dokunma amaçlıyım. Bunlardan biri, hem Türkiye hem de burada yaşanan döviz patlaması ve aynen başka bir ortak kutlanacak Cumhuriyet bayramı olaylarına değinecem……
Önce görmezlikten gelinen, sonra, artık gizlenmesi mümkün olmayan döviz tırmanması, değinilmek zorunda kalınıyor. Ülkemizin tuhaflıklar çenberindeki gerçekelr, nedenli duyarsızlık olsa da cepler yanınca ve fiyatlara yansıyınca, artık para piyasalarının yakıcılığına mutlaka değinmek zorunda kalınıyor. Fakat, acıdır ki olan gerçeklerle değil, konuşturulmayanlarla tam bir K. Kuzey Kıbrıs koşullarıyla olay gündemleştiriliyor. Konuşturulmayanlar olayın özünü, yaşananların da özellikle belirleyici kesimi ayıklanıyor. İş böyle olunca da “palyatif ekonomislerin” dar sıkışmışlıkla saatlerce konuştuğuna tanık oluyoruz. Tabi ki karşılığı da elbet pek de dikate alan olmayan öteki madalhyonun yüzü tamamlanıyor. Düşünün ki patlayan döviz olayında ekonomik nedenler konuşulmadan, rakamların içinde doğru “bulurmuş gibi” olmanın travmasi, akademisyenleri palyatif konuşan ve biraz da ünvanla oyalayan gündeme sıkıştırıyor.
Döviz patlamasını konuşmak isteyenelr, özellikle de bilimciler başta şu ezberini bozması şart! Hem AKP ekonomik mücize sözleri denilecek, hem de kontrolsuz, belirsiz cümleelrle ekonominin değerini yansıtan para olayında da krizden söz etmek kadar çelişkili durum olamaz! Ezber söylem ve Türkiye dokunma kısgacı sonuçta böylesi bir paradoks oluşturuyor. Zaten, dengesiz ve ön görülemeyen bir para patlaması yaşanırken, istikrarlı ekonomiden söz etmek SAÇMALIKTIR.
Döviz krizinin temelinde hem genel, hem de Türkiyeleşmenin sonuçlarını yaşıyoruz. Öyle “devlet nerde”” demekle konu doğrulanmaz. Hele de para üzerinde etkisi olmayan, dışa bağımlı yerlerde para politikası veya genel ekonomi üzerinde konuşmak yanlıştır. İşimize gelince “Türkiye gönderiyor” değip işin içinden çıkarken, Döviz patlaması gibi konularda da tam aksi Türkiyesiz, Kapitalist geneli birlikte ele almadan konuşmak hep sığlıkta mahkum olmaktır.
Kuzey Kıbrıs yapısı gereği, tam bağımlı olması nedeniyle, kendi para biriminin dahi olmaması sonucu, tıpkı öteki konularda olduğu gibi, ister zenginleşme, isterse krizleri konuşurken, içsel olgularla kalınamaz. Döviz patlaması Kuzey Kıbrıs politikası kararlarıyla alakası yok. Temel yapılanış özünde vardır. Bağımlı olması nedeniyle olayın temeli buradan kaynaklanmıyor. Bu gerçek bize Türkiyenin konuşulmadan olayın anlaşılamayacağını gösteriyor. Buna ek olarak, genel Kapitalist krizden hala çıkılamaması, Türkiyedeki ekonomide dış sermaye hareketlerine bağımlı oluşu da ilgili krizlerin direk buraya yansırken, bu kuralların etkisi kesindir.
Biz salt Kuzey Kıbrıs konuşulur alanla olayları açıklayamıyoruz: Hele de bütünselikten koparak da doğruları söylemek mümkün değildir. Çelişkielr de cabası! Siz hem bir ekonomi övgüsüyle konuşurken, övülen ekonomideki patlamaların oluşunun da ön göremiyorsanız, demek ki lakırtıdan öte gidemiyorsunuz demektir.Kuzey Kıbrıs konularını Türkiyeden soyutlayarak, Kapitalist gerçeklikten kopararak ele alırsak, anlamı kalmaz. Örneğin, TL kulanılan, Döviz fiyatlandırma olan ikilemde dövizin patlamasında Kuzey kıbrısın ekonomisinin dinamiği ne?Bir nokta daha:Kriz dönemlerinde siyasal krizler de tetikler. Türkiye kırılgan ekonomisi, dış sermaye hareketleri ikileminde, buna siyasal krizler de eklenince elbet tetikleme de beraberinde gelir. Ama, sıkılmadan, buna “ekonomi iyi yolda” derseniz, işte tutarsızlığın da daniskası olur.
Bunları göz ardı edersek, Türkiye bağımlı ekonomik yansıyışları gözetmeden konuşursanız, sistemdeki genel gidişatı hiç göz önüne taşımazsanız, resmen “palyatif ekonomisler” konuşmalarında sıkışırsınız. Saatlerce dinleyerek, sonuçta hiçbir anlama olmadan da zamanınızı tüketirsiniz. Makamcılarımızın incileri ise zehirlemeden öte gidilmez. Madem, Hacı Sunat veya Serdar Hazretleri başarı ekonomiden söz ediyor! Peki bu döviz olayı ne? Daha çarpıcısını söyleyecem: Sunat efendi artan ihracat lakırtıları yaptı. Demek ki döviz patlaması bize iyi geldi. İhracat artan ülkenin ekonomisine fazla girdi girmiş oluyor…..işimiz lafazanlık. Ama, bu döngü ile birileri bilimci, başkaları makamcı ve birkaç aylıkla müdür olup en yüksek emeklilik alınıyor. Sistem böyle işlerse, döviz patlayınca herkes demiyecem de belirli kesimi etkielrken de konuşanlar bunun gerçeklerinden hep etrafında dolanıp dokunmamaya devam ediyor.****
Pazar günü tıpkı Türkiyede olduğu gibi Kuzey kıbrısta da Cumhurieyt bayramı kutlanacak. Mutlaka Türkiyede sorgulayan da olacak! Özellikle de ilgili gün ile TC gelinen konumda kıyaslanacaktır. Oysa, tıpkı döviz olayı gibi, Cumhurieyt konusunda da “adet yerini bulsun* Türkiyeleşmenin imgesi” olarak konuşulup geçilecektir. Laiklik denilirken, artan tarikatlar, dinseleşip metreseleşen eğitim veya müfredat konuları da yaşamın eğitim alanında hızla yerleşmeğe devam edecektir.
Tekrar bazı kuralları anımsattacam: Türkiyede Atatürk Cumhurieytinin önemli hedefleri vardı! Üniter devlet kurmak, Çağdaş medeniyete ulaşmak, Laik devletle bunu tabana yaymak ve sultanlığı kaldırmak. Düne dek son ilke pek sorgulanmıyordu. Fakat, son gelişmeler adeta bunu da sorgulama aşamasına gertirdi. Peki, bu Cumhhuriyet Kemalist hedeflerin kaçı gerçekleşti ve şimdi yöneliş ne? Kuzey Kıbrısta ise ek olarak, bunlar olmaz derken, şimdi gelinen aşama ne noktasını da konuşmak şart.Fakat, Türkiyeleşme ile oluşan içeleşme sonucu, Kuzey kıbrısta bunlar resmi ağızlarda hiç konuşulmaz.
Ortadoğu kağosu ve yeni emperyalist siyasal İslam projeleri ile içsel dinamikelr yan yana koyunca, oluşan bağımlılıkalrın siyasal sonuçlarıyla yüzleşmedikçe, en tehlikeli gelişmeleri dahi savunup doğalaştırma duruşları devam edip gidecektir. Döviz patlaması ve Cumhurieyt bayramı, dileyene sorgulayıp nereye gelindiği önemli tamamlayıcı sonuca gelmesine yeten örneklerdir. Konuşmayarak gerçekler örtülemez. Gerçekler örtüldükçe daha keskin suratımıza vurmaya devam edecektir.Fakat unutmayalım: krizler de yaşamın ve özellikle Kapitalizmin özünde vardır. Yine, krizlerle birlikte yıkılan ve bedel ödeyen kadar, bundan fırsat kulanıp faydalananlar da vardır. Böyelikle yeni bir güçler eşitsiz oluşumu da gerçekleşiyor. Sanırım, döviz krizi ile burada kimlerin bir gecede milyarlar kazandığını biraz düşünen herkes anlar.