Lafım ‘Yönetenler’ sınıfına;
Seçim olsun ya da olmasın. Hepiniz hükümetsiniz (İdarecisiniz). Bu düzeni sevdiniz.
‘Otuz yıl hizmet verdim’ dersiniz. Böbürlenirsiniz. Verdinse, bana mı verdin?
Koltuklarını niye kabartıyorsun? Kasıntı insan.
- Masa başındayken, karşındaki adama ‘sen’ diye hitap ediyorsun. Kendini ne sanıyorsun?
‘Efendilerinin’ karşısında zavallısın. Buna ne dersin?
- Sokakta kedi gibisin. Çivi çakamazsın.
- Tekrar edeyim. Seçim olsun olmasın. ‘İdare’ idaredir. ‘Yönetenler sınıfındansın’. Korunuyorsunuz. Koruyanlarınıza mutlak itaat edersiniz ve iktidar güçlerinin yüzüsünüz.
Koruyanlarınızın etraflarına, insanları siper edersiniz, kum torbası yaparsınız.
Özgürleşmeye engelsiniz.
- İşbirlikçiler ve memurları demeli sizlere.
- İşbirliği yaptıklarınız, dünya alemin kanı ile beslenenlerdir. Dünyanın ve bölgenin, siyasal ve ekonomik yamyamlarıdır. Bu durum, seni hiç ilgilendirmedi…
Karşılığında:
- Üzerine, çakma Burjuva elbisesi giydirilmiş, ortalıklarda dolanıyorsun.
- Yeni arabalarla yollarda caka satıp,
- Yaz gelince tatile gidebiliyorsun;
Yediğin içtiğin senin olsun, bize gördüklerini ister anlat ister anlatma. Hiç umurumda değil.
- Yüksek güvenlikli bölgede yaşıyorsun. Nerede görülmüştür, nüfusun kadar nüfusun seni koruduğu. Ne kadar ayrıcalıklı bir istisna toplumsun?
- evinin, 2. evinin, hatta 3. evinin sahibi olabiliyorsun. Keyfini çıkar.Bana ne?
- Bu kadar kolay akıl hocalığı yapabiliyorsun, bir sebebi olmalı. Doğuştan kudretli misin? Nesin?
- Banka-tefeci borcundan dolayı hapse girmişlerden kendini uzak tutabiliyorsun. sevinmelisin. Demek ki, koruma kalkanın var.
- Her yer savaş. Sana bulaşan olmuyor.
Verdiğin tek ‘Demokratik kitle tepkisi’, görev karşılığının bedelinin devamlılık ve geliştirilmesi ile ilgilidir…
Eskiden, her şeyden izole yaşayıp da herkesle sohbet etmeye çalışan kişilerden şüphe duyulurdu. Birilerinin işbirlikçisi, kötülüğün ortağı, kötülüğün ajanı diye şüphelenilirdi. Velev, öyle olduğu çıkardı ortaya. Yani düzenin, yani mevcut durumun adamı olduğu ortaya çıkardı…
