Doğrusu, irkçılarımızın gözü aydın diyeceğim oldu: Gerçekten, ırkçılarımızın yrel idolojilrine önemli bir birliktelik tarihseleşmesi oldu. Hamaset söyleminin “etle tırnak gibi” cümlesi, darbeler konusunda güncel olarak “şap” diye oturdu! 15 Temuz veya 20 Temuz günleri, artık Kıbrıs ve Türkiye için ortaklaşan anma veya hamasetcilere göre “kutlama” günelri olarak tarihseleşti. İçerik falan başka olsa da kaçınılmaz gün iki darbe veya darbe girişim olayı ile Kıbrıs ve Türkiye yeniden “etle kemik” halinde,gündemleşmede de saydamlaştılar. Konu da darbe olunca, işler banbaşka bir tat verilmeğe de başlandı…. Kıbrıs, 15 Temuz darbesiyle resmen sonradan 20 Temuz tarihiyle tamamlanıp, Kisincır planlarına göre de ada fiylen ikiye ayrılırken, Türkiye adanın kuzeyine her organıyla yerleşip, kendi içeleşmesine dek konuyu yerleştirdi. Kıbrıs tabusu da devam edildikçe ve yüzleşme gerçekleşmedikçe de ilgili duvarın kalkacağı da yoktur…..
Öteki daha Türkiyeleşen darbe ise geçen yıl girişimle gerçekleşti. Darbe sonuçta başarısız oldu. Fakat, 20 Temuz günü, Ohal uygulamasıyla başarısız darbe sonrası, “alahın lütfü” denilerek, istenilen rejim değişim için de süratle hamleler yapıldı. Öyle bir sürat oldu ki artık Türkiye darbe öncesi Türkiyeden çok uzaklaştı. Tek adam devlet biçimi resmen pratikle yasasından ekonomisine hakim kılındı. Zaten, gerek Kıbrıs gerek se Türkiye darbelerini salt darbe başlangıcıyla değil de genel ile 20 Temuzlar devavmıyla incelersek, sonuçta her iki ülkede de önemli sarsıcı yapısal dönüşümlerin olduğunu da görürüz. Tüm bunların önemli bir sihiri var: Yaşananlar eyer yüzleşilerek tartışılmadıkça, gerçekler ortaya çıkmayıp, ayni yanlışlıklar üzerinden yapısal yıkımlar devam edecektir……
Her yıldönümünde Kıbrıs darbesi ve sonrası işkal hamlelerini bolca yorumladım. Birçok yaşanarak gelişen tarihi durumları da belirtim. Tekrarda fazla fayda yok. Yalnız önemli bir gerilemeden söz etmeden edemiyecem! Birçok adına araştırmacı veya akademisyen diyen insanımız, son dönemde bilinen Kıbrıs ekseninden özellikle ABD ve ingiltereği çıkararak konuyu daraltığını izliyorum. Herkesin ufak bilgi ile Amerikasızlık olamaz gerçeğini öteleyerek, özellikle Türkiyenin Amerikadan habersiz müdahale yaptığı safsatasına sarılıyorlar. Bunun yeniden yanıtını ilgili kesime 20 Temuz makalemde yazacam. Sıkıntılı olan, kendine sol veya bilimci diyenlerin nedense durup dururken, bu yöne sapmanın arkasındakileri de giderek deşildiğini de onlara anımsatayım.Hele de dünyada hakim kılınan Kisincır doktrin gerçeği, Türkiyenin Nato durumu, Yeşil Kuşak stratejisi ve Kıbrıs gelişmelerinde Kisincırın yardımcısının Ankarada oluşu gibi net olgulara rağmen ABD haberdar değildir tesbitinin yapılma şekli, istemeden başka alanlara doğru konu çektirilir.
Neyse, birçok geçmiş yazımda bu alanda epey yazı yazdım. Belli ki yeniden yazacam. Şimdilik Amerikasız Kıbrıs müdahale safsatasını biryana öteleyip,konunun öteki yönlerine değinelim!2 Darbe olayından söz ettim. Fakat, Türkiye Kıbrıs ekseni dışında içerik olarak başka pek ortaklık da yok. Sadece hamaset cepesine ortaklaşa “etle kemik” benzetmesi kalır.
Kıbrıs darbesi Emperyalizmin yeni sömürge döneminde yapıldı. 2 bloka ayrılan ve bloksuzların da güçlü olduğu bir dünyada gerçekleşti. O tarihlerde askeri darbeler sık sık yapılıyordu. İki blok nifus alanı mücadele hedefli veya ilgili ülkeği yeniden şekilendirip elde tutmak için yapılan darbeler bolca yaşandı. Kıbrıs da bunlardan sadece birisi oldu.Genel çelişkilerden tutun, Kıbrıs Yunanistan ayrışmasına varan olguların toplamıyla Kıbrısta Yunanistan kanalıyla darbe yapıldı. Aslında, hem sistemin paranoyla sol anlayışının tetiklemesi ve Kisincır droktirnli hedeflerin buluştuğu bir uluslar arası boyut vardı. Arzu edenler geçmiş 15 Temuz makalelerimde bu konuda geniş bilgi bulurlar.
Kıbrıs darbesinin daha Amerikan elçiliğinde toplantısının yapıldığı, ilk düşünülenin Denktaşlı Kliridis ikilemi olduğu da artık araştıranlar için kolayca bulunacak bilgidir. Ayni şekilde, 15 Temuz sonrası 20 Temuzun da planlanıp uygulandığı da tartışma getirmezdir. Öyle ki Türkiye kamuoyu ve Kıbrıs Türk basını başta darbeği Kıbrısın içişleri derken, 17 Temuz ABD Ankara temsilcisinin Ecevitle görüşmesi ve Kisincırın yardıncısı Siskonun yine Ankaray gitmesiyle rüzgar ters döndü. Bunlar nedense hep unutuldu.
Tekrar edelim: Kıbrıstaki 74 Temuz darbesi Emperyalizmin Yeni sömürge döneminde o yapısal koşulalrın üründür. Salt biri değil devamıyla konuyu düşünmemizi de dayatıyor. Günümüz Kıbrısı o tarihte yeniden yapılanırken, Kisincırın “isterseniz” yasalaştırma önerisini de Ecevitin seçim kazanma adına kaybetiğini de ekleyelim. Ama, gelingörün ki tıpkı 74 darbesi gibi, olaylarda dış güçler, başta “garantörler” Kıbrısın parçalanmasında direk rol alırken, hala özellikle bizim tarafta “garantörlük olmaz sa olmaz” kırmızı çizgisi politik kuraldır. Halbuki 74 yılı bize garantörün darbe yapıp enosis talebi ve yine müdahale ederek işkal eden öteki garantörlük gerçeği artık silinmeyecek derecede tarihe yazıldı. Adanın bütünlüğünü koruhyacağı söylenen ve gizletinen Kıbrısın NATo gerçeği hep yaşananla çürütüldü.
Birbaşka nokta, Kıbrıs için hep “2 liderin görüşmesi” denilirken, atmıştan beri Kıbrısta tüm yapılanmalar direk dış müdahalelerle sağlandı.74 yılı Kıbrısın hem de garantörlerince parçalanma planının olduğu süreçtir. Üstelik “2 lider” derken, Kıbrıs sorunu görüşülürken, yeni işkal ve ilhak politikalarıyla aşılması güç sorunlar eklendi. Fakat, Kıbrıs bu durumarı daha yüzleşecek olgunluğa dahi gelmedi. 74 bu nedenle tarihi önemi çoktur.******
Gelelim Türkiyedeki darbe girişimine! Daha yeni yaşanan konudur. Amerikan kimi önemli uzmanlarının dahi olası dediği ve gerçekleşen darbe olayının üzerinden az zaman geçti. Anımsarsanız,Emperyalist sistem, doksanlardan sonra askeri darbe seçeneğini resmen nerede ise sıfırladı. Artık askeri darbeler, ülke içi ya devlet güçlri arasındaki çelişkiler veya muhalefet nedeniyle ayar yapma nedenlerle gerçekleşti. Gerçi onlar da yetmişlerde bir yılda olan darbe sayısına bu dönemde ancak ulaşılabilinen sayıdadır.
İkibinlerden beri Türkiye ile ilgili yazılarımda, devlet içi çatışma esrumanını hep yazdım. Gerek Ergenekon olayında, gerek se son darbe girişiminde önemli bulgularla konuya parmak bastım.Nitekim son darbe girişiminin de devlet içi iki dinci blokun mücadelesinin ürünü olduğunu da daha konu konuşulurken belirtim. Öyledir de! Konu böyle olunca, beraberinde başarısızlık da olurken, hemen 20 Temuzla Ohal uygulama kurumsalaşmasıylaa tüm muhalefet tasfiyesine de hızla geçildi. Kim kazanırsa kazansın, zaten gidilen yolun sıçranacak devamında bu olacaktı!Ötesi teferuattır.
Türkiye aslında AKP dönemiyle girilen yeni yapılanmada, adım atmada hamle arıyordu. Öyle olmasa devamında bunlar olmazdı. Cumhuriyet le laikliği yıkacak, rejim değişimi giderek yerleşiyordu.Darbe girişimi, devleti ele geçirme hareketinin çatlayan itifak üzerinden girişildi. Bunun bilinmediği veya uluslar arası bilgi yoktur sözlerinin de anlamı anlamsızdır. Zaten dış kimi sistem yazarı bunu uyarırken, içsel olarak da mahkemede konuşanlar dahi nasıl bilgilendirmeler olduğunu anlatıverdiler.Sorun, darbe yerini yerinbe koymakla başlanmalıdır.Uygulamalar ise gereken mesajı net veriyor.
Sonuçta, her iki darbe olayı da kendi özüyle önemli yıkımlarla gelişmeler oluşturdu. Koşullar farklı olsa da, birisi başarılıp ötekisi başarısız olsa da eskinin yıkılması ve sıçranarak başka bir yapılanmalar oluştu. Artık net olan, darbeler öncesi ne Kıbrıs nede Türkiye ayni olmadığıdır. Sorunlar daha da karanlıklaşıp gericileşen bir noktaya gelindi. Bunlar hala tartışılamıyor. Adına “özgürlük ve demokrasi” deniliyor. Belli ki devlet yaklaşımlı, ırkçı bakışlı ve son dönemde din damıtılıp yeniden şekilenrdirmeler le tam bir aşmazlık oluşturdu. Ama, ayni argümanlarla da demokrasi ve barış geleceği umutları da ponpalanmaya sürdürülüyor.