Hukuk devletlerinde hukukun ne olduğu bellidir. Birinci yasamız tefsir yasasıdır. Yasalardaki tüm terimlerin yorumu diye çevrilir ve gerçekten yorum gibidir. Ancak kendini çeviri uzmanı sayan tercümanlar Türkçeye çevirirken yorumun anayasayla münhasıran Yüksek mahkemeye verildiğini dikkate almaz onun için olduğu gibi tefsir olarak bırakması gerekirdi. Çünkü tefsir kelimesi aynı zamanda her yasada da ikinci madde olarak yasada geçen deyimlerin yorumu diye geçer o zaman anayasa yapıcısı halk oylamasına katılma hakkı olan kitle de mecliste mebuslar da tefsir yapma hakkı elde etmiş olur ki karmaşa ortaya çıkar. Yasalar düşünüldüğünde sivil toplum örgütleri diye bir tanım yoktur ve onlar için bir düzenleme görülmez. Dernekler deseniz bir yasa vardır. Sendikalar derseniz vardır. Federasyon konfederasyon derseniz gene bir şeyler vardır. Cemiyetler derseniz onlara da kulp bulabilirsiniz. Kulüpler derseniz doğrusu ben de bilemem çünkü gereksiz görülüp iptal edildikten sonra gene yürürlüğe girdiğini duyduydum. Derken platform, forum gibi adlarla kimlik oluşturanlar da vardır. Konsey de vardır, türevleri de vardır. Başka adlarla anılmak isteyenler de vardır.
Bunları yazmamın nedeni yasa yapmanın bir uzmanlık konusu olduğunu ve hatta lengüistik gibi uzmanlık gerektiğini de anlatmaktı.
O zaman cemaat evlerini STK sayarak denetlemek isterseniz bu karmaşaya son vereceksiniz. İnsanlar örgütleniyorlar ve seçtikleri yöntemlerle kendilerini geçici veya sürekli bir örgüt olarak görüyorlarsa olamaz diyemezsiniz çünkü anayasal bir hak olan örgütlenme hakkını engellemiş olursunuz.
Önemli olan, bir sakatlık var ise yasa yapmak kolay, yasayı yalnız meclis yapar başka şey yasa olmaz derseniz yollar kapanır. Yasanın meclisin yetkisinde olması yurttaşın uymak zorunda olduğu kurallara yasanın emri dediği bir ülkede çok sınırlı bir alanın düzenlendiğini görmek ve anlamak gerekir. Yasa yalnızca meclis içtüzüğü ile işaret edilen kural ise tüzük, yönetmelik, genelge ve diğer kararname gibi kural koyan belgeler ne olacak ve telefonla bile verilen ve yasadan çok daha fazla kullanılan emirlere ne denilecek? Hangi kurumlar hangi kuralları denetleyecek ve kuralı koyanların sorumluluğu ne olacak?
Çık işin içinden çıkabilirsen.
Örnek olarak bakanlar kurulu ülkesel fizik planını bakanlar kurulunda onayladı. 2015 yılı sonuna kadar da imar planlarında değişiklik için meclise sunulacak yasaların yapılarak tamamlanmasına karar verdi. Yani bir planımız var. Ancak Girne’de trafik ve çevre sorunları dağ gibi büyüdü ve imarla ilgili emirnamelere ters yapılaşma boğucu hale geldi. Mahkemenin yıkın dediği katlara dokunulmadı ve belediye yeni emirname yapılacak falan bahanesi ile yıkmaya kalkmadı.
Tam bir rezalet.
Ülkesel plan olacak ama uygulamaya başlanmayacak diye bir şey olamaz. Bazı kısımları uygulamaya kanamaz ama koca planda uygulanacak şey bulamamak için planı gözden kaçırmak gerekir. En genel anlamıyla planda kurallar var ve yürürlüktedir. Kim ki yürürlükte olan bir şey bulmaz iyi niyetli olamaz.
Daha kötüsü planı yok sayan anlayışın çoğunlukta olması ve ne plan kaldı ne emirname diye konuşmalar yapılmasıdır. Plan varken yapacak bir şey bulamayan ve emirname ve yasalarda yapılması gerekli değişiklikleri yapmayanları teşhir edip kınamamak büyük hatadır. Fazladan çekilen üç kattan daha fazla suç oluşturur.
Kargaşalık bir ülke veya kuruluşun yönetiminin iyice düşülüp konulmuş kurallara sahip olup bunu çalışan herkese tebliğ etmiş ve ne yapıldığını kayda geçirip hesabının görüldüğü bir sistemle çalışması gerektiği halde öyle olmamasıdır. Yasa deyip ayrı bir kategori yaratmak ve tüm mevzuatı birleştirip rehber halinde çalışanın eline vermek esastır. Bakanlar kurulunda ülke fizik planı onaylayacaksın ama gerekleri için kimlerin harekete geçeceğini belirlemeyeceksin, olacak şey değildir. O zaman plan yapma roman yaz, öykü yaz…
Plan da zaten amin duasından başka bir şey olmayacaktı çünkü yürüteceklerin kim olduğu yeterli belirlenmemişti. İhlaller nasıl cezalandırılacak açık değildi. Kısıtlamaların uygulanmasını denetleyecek ve geliştirecek sistem aramak zahmetine katlanılmamıştı. Tam amatör bir anlayışla yasaklarsak uyarlar sanılmıştı.
O kadar kaçamaklar o kadar ihlaller ve ihlaller için verilen rüşvetler varken yasa hazırlayıcılar safça yazılarla iş yaptıklarını sanıyorlar.
İnsanların arasında işini doğru yapmaya çalışan insanlarımıza bir şans vermek çok işe yarar. Yasayla yetki verdin mi artık ipin ucu elinden kaçar. Dürüst davranmak isteyene emir sallayıp geçemezsin. Ama sistem ve destek şarttır. Polisin askerle ilişkisini de artık çözmek gerek.
Görün işte belediyenin dosyalarını aldılar hala sorumlulara el atmadılar, belediyenin işlerini de aksatıyorlar. Askere güvenmese polis böyle yapmaz denebilir de, askere bağlı olmaktan hayır gelmediğinin kanıtı da ortada…
Görüleceği gibi çıkış noktası yok. Liyakatı sağlamak için gereken sistemi kurmak şart yoksa Fethullah gibileri devleti kayırma ve rüşvetle ele geçirmeyi heves eder.
Fethullah nerde ise başarıyordu. Erdoğan’ın iktidarı denilen hükümet baştan aşağı hatır ve görül işine batmamış olsaydı iktidarı silah zoruyla ele geçirmeye kalkacak kadar asker sivil polis güçlerinde ve istihbarat örgütlerinde güçlenemezdi.
Fetöcüler önlendi ise bir daha devletin hatır gönül işi yapılmayacak çağdaş bir meritokrasi yani liyakat sistemine kavuşturulması esas mücadele olmalıydı. Ancak meritokrasi için zırt pırt yasa geçirilirken üzerinde çalışıldığını gösteren tek bir kanıt yok. Tam tersine senin zamanında idarede yuvalandılar, benim zamanımda yuvalandılar iddiaları üzerine konuşurken bundan sonra önleyici şu önlemleri alacağız diyen yok ve ne önlemleri alınmalıdır sorusuna yanıt veren de yok.
Kıbrıs’ta Kıbrıs Hükümeti döneminde meritokrasi vardı ve salgın hastalıklardan en fazla arıtılmış bir ülke olduğu için dünya çapında ün yaptı. Ormanlar hep sonradan ekildi, eğitimde okullaşma oranı göz kamaştırdı. Yukarda meritokrasinin nasıl işler halde tutulabildiğini anlattım.
Bir yerde bir personelin eksikliğini oradaki amir bilir. Onun şu nitelikte bir personel açığı var raporu yoksa kimsenin herhangi bir yere atama yapma yetkisi olamaz. Mikrop buradan girer ve yayılır. Mikrobu öldürecek antikor açığın ilanı ve başvuru kabulü ile devreye girer süreç işlemeye başlar. Devamı yasalarda vardır ama yasaların işlemesi için usuller izlenmezse antikor yararlı olmaz. Fetö ve başka popülist politikalar ülkeyi ağır, hantal ve masraflı bir yapıya mahkûm eder.
Fetö ile savaşıyorum diyenlerin uygulamaları meritokrasi önlemleri alınmadan başarılı olamaz. Savaştığını söyleyenler yetkiyi kaptırmamakla ilgilenir ama ülke sadece Fetö öncesine götürür başka yere değil. Hukuk devleti eğil guguk devleti devam eder.