Günün ekonomisi arz ve talebe dayalıdır. İşsizlik azalırsa işçi ücretleri artar kuralı var. Ancak bizde işsizlik artarken yabancı işçi ihtiyacı var iddiasıyla yabancı işçi getirmek isteği açıkça ilan edilir ve gezmeye veya iş aramaya gelenler ile yeni bir olgu olarak üniversite öğrencisi diye gelenler işleri alarak Kıbrıslılara iş bırakmazlar.
Sıra asgari ücrete gelince de işverenler ücreti artırırsanız işsizlik artar derler. Yani Kıbrıslı işçileri işten atar yerine yabancı alırı derler.
Uyanık hiçbir halk böyle bir işe katlanmaz. İngiltere AB’den ayrılmaya ve büyük bir riski göze almaya oy kullandı. Nedeni açık bir şekilde yabancı işçilerin AB ülkesinden oldukları için rahatça İngiltere’ye girmesi idi. Fotoğrafın diğer yanında üniversite öğrencisi diye gelen gençlerin iş bulup çalışmaları oldu. On binlerce genç hiçbir sıralamaya tabi olmadan üniversiteye girip çeşitli işlerde çalışıyor ve bazıları da uyuşturucu ticareti ve fuhuşla uğraşıyor.
Yalnız bu tablo ülkemizi kimlerin nasıl yönettiğini ve bizim bir birimizin halini ne kadar umursadığımızı göstermeye yeter.
Üniversite kurulsun diye mal katkı, bedava ve çok ucuza araziler vermek gibi büyük destekler verilmiş, Türkiye’nin denetimine bile isyan edip devam zorunluluğu bile aranmadan uyduruk sınav sonucu ve hatta ondan bağışık öğrenci alınmasına göz yumulmuştur. Gene de öğrencinin sorunlar yaratmasına önlem alınmamıştır. Sonucunda da asayişe tehdit olan ve işsizlik yaratan bir duruma izin verilmiştir.
Kıbrıslı doğduğu büyüdüğü yerde işsizliğin acını veya düşük ücretin sefaletini çekmesine göz yumularak yozlaşma baskısına terkedilmiştir.
Yabancı işçiye karşı çıksa ırkçı olacak, grev yapsa işsizlik yaratacak diye suçlanacak ve üniversiteye devam zorunluluğunun sağlanmasını istese üniversite yaşamını anlayamayan cahil sayılacak ve uyuşturucu ve fuhuşa takılsa polis şiddetini çağırmakla damgalanacak. Yani kendini savunması bile olanaksız hale gelmiş bulunuyor.
Ülkeyi denetleyin denilince seçim hileleri, rüşvet ve çeteleşmelerle seçilenler binlerce yetkili görevliyi yasadışı baskılarla susturdular ve görev yapma olanağını elinden aldılar. Yoksa rejim aksaklıklarına rağmen çoğulcu bir rejimdir ve anayasayla hak ve yetkileri korunmuş on binlerce polis, asker ve diğer memur ile yargıçlar ve çok önemli olan savcılar seçilmişlerin hakkından gelirlerdi.
Bir görevli yasadan görev aldığına göre kimseden emir beklemeden üniversite öğrencisi diye kaydolup dışarda iş yapanı yakalamaktan men edemez. Seçilmiş kral diye anılan ABD başkanı Trump’a kök söktüren insanların haberleri gazetelerde hemen her gün okunuyor. O kadar ki koca Trump sızlanmaya başladı. “Bana iş yatırmıyorlar” diye ağlamaya başladı.
ABD’de ünlü Alkapon, işlediği ve işlettiği adi suçlardan yakalanamayınca vergi suçundan yakalandı ve arkası geldi. İşçisini kaydettirmeyeni yakalayamıyoruz diye sızlanan bir yönetim suç işler. Halk onu cezalandırır diye avunmanın anlamı yoktur. Çünkü işçisini kaydettirmeyen serbestse ona dokunmayan siyasi seçmen simsarlarıyla seçim kazanmaktadır demektir. İşçisini kaydetmeyen işveren bir yere kaçamaz. Muhasebe tutmak zorunludur, muhasebede on yıl geriye kadar bile vergi denetimi yetkisi maliyede vardır. İşveren bordro tutup çalışanlarını kaydedip muhasebeleştirdiğine göre kaçamaz. Hangi gin kaç işçisi olduğu ve adları defterdedir. Tutmayan tutmadı diye ceza yer, tutan da izinsiz yabancı çalıştırdı diye ceza yer kaçamağı olmaz.
Bizim halkımızı iyi idare görmediği için kandırıyorlar ve ileri ülkelerde de yabancı işçi, sorunu var halledemiyorlar diye avutuyorlar. Elbette arada kaçak olur ama idare çalışır ve kaçak en azda tutulur.
İngiltere’yi yakından biliriz. İzdiham halindeki bölgelerde denetlemesi için harcanacak paraya değmeyen işlerde yabancılar çalışır. Orada kapitalist rejim her şeyi para ile ölçtüğü için verdiği hizmetin karşılığını da para ile hesaplar. Filmlerde açıkça bunu anlatırlar. Kaçak suçluyu yakalamak için bütçe yok dediklerinde anlarsınız ki polis o suç için memur ayıramamaktadır. Bizde öyle bir dert yoktur. Memurların yaptıkları işin kaydı yoktur, ölçülmez. Onun için kim çalışır belli değildir. Kabul ederim ama hiç değilse bir etkisi görülmelidir.
Şimdiye kadar vergi müfettişinin işyerine gidince “ver bordrolarını ve yevmiye defteri ile aylık mizanlarını bakalım kaç işçi çalıştırın, kaç kişinin sosyal kesintilerini yatırdın ve şu an kaç kişi var” diye sorguladığını duydunuz?
Yasalardan şikâyet ederler ve sürekli değiştirirler ama esas dert uygulamamalarıdır. Yoksa her adımımız bir iz bırakır. Sözünü ettiğim suçları izlemek de ispat etmek de mümkündür. Sorun kendi kendimizi terk etmek sorunudur. İşimizi yamadığımız için acı çekenlere hiç sağımız kalmadı. Umursama duygumuz körlendi.
Davranmalıyız yoksa yok olup gideceğiz.
Yabancı işçi avındaki ülkemde işsizler perişan yahu, aklınız alıyor mu? Alıyorsa ne diyeyim size? Saf mı?