Yiğit Bulut ‘Türkiye’nin milli davası’nı net bir şekilde dile getirdi – Halil Paşa

3580

Ne dedi Bulut özet olarak:

“Normal şartlarda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti topraklarının Türkiye’nin bir vilayeti olması gerekiyor. KKTC, Türkiye’nin denizaşırı bir vilayetidir. Bir plakası olur, bir valisi olur. Orada bir Cumhurbaşkanı, orada bir Başbakan, orada bir Meclis var ve bunun masraflarını Türkiye ödüyor sonuçta.”

Başka ne dedi?

“Avrupa Birliği KKTC’ye tek bir Euro vermiyor. Suyu bile buradan borularla biz götürüyoruz. Rumlara da suyu biz veriyoruz. Elektriği biz veriyoruz.”

Söylediklerinde yalan dolan çok. Bunu biliyoruz. Sallamış… Mıdır?

İşte orada durmak gerekiyor…

Birinci olarak:

YİĞİT BULUT SIRADAN BİR KİŞİ DEĞİL, TC’DE EN GÜÇLÜ SİYASAL KİŞİNİN BAŞ DANIŞMANIDIR

Yiğit Bulut sıradan bir kişi değildir: “Türkiye Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanıdır.”

Ne demek Başdanışman?

“Danışmanların danışmanı” yani “ilk danışılan zat” demek.

Bu zat, Erdoğan ile belki de on kez Kıbrıs konusunu görüşmüş tartışmış bir zat. RTE’nın Kıbrıs konusundaki samimi görüşlerini bizimkilerden (Akıncı’dan KKTC hükümetine ve muhalefetine) on kez daha iyi bilen muhterem bir zat.

Zaman zaman AKP ve RTE’nın Türkiye’deki muhaliflerine de, Kıbrıs benzeri, siyasi delilik ve yalan dolanla malul (suyu Rumlara da vermenin yanı sıra, bize kablosuz elektriği de veriyor ya beyefendi-hp) aşağılamak ve taciz etmekle ilgili siyasi çıkışları bilinmeyen değil. Ama her defasında Cumhurbaşkanının, Türkiye’nin en güçlü siyasi kişisinin, yani RTE’nın Başdanışmanı olma görevine de kaldığı yerden devam etmiş bir “Yiğit” o.

YİĞİT BULUT AKP’NİN KIBRIS POLİTİKASINDAKİ GERÇEK NİYETİNİ SÖYLEDİ

Yiğit Bulut’un da inşa edilmekte olan “Yeni Türkiye”de elbette “önemli” bir görevi vardır.

Ve o “önemli” görev de büyük bir olasılıkla RTE’nın canını sıkan siyasi muarızlarının üzerine, “köpekbalığının balıklara saldırdığı gibi” hakaretlere varan sözlü sataşmalarla bile-isteye saldırmasıdır.  Nitekim bu bir görevdeki kişi; normalde ancak ayık olmadığı, yalnızca “dalgada bulut” halde iken böyle sözler sarf edebilir…

İşte siyasette bazen ancak “cahil cesareti” ile söylenebilecek uçuk sözleri, İsrail devlet başkanına “one minute”, “Avrupa siyesi liderlerine Nazi yakıştırması”, Kıbrıslılara “beslemeler”, “Şam’da namaz kılma vaatleri” “Amerika’ya efelenmeler”, Rusya’ya hörelenmeler” “AB’ne haddini bildirmeler” vb. ifadelerle yüklenen RTE’nın, zaman-zaman bu tür siyasi söylemlerini havale edeceği danışmanlar ordusunun başıdır Yiğit…

Bu nedenle Yiğit Bulut’un sözlerini, Türkiye Dış Politikasında “milli dava” olan ve adanın hiç olmazsa yarısını yutmak için, Kıbrıs görüşmelerine destek verilirmiş gibi yapılan ama aslında “ehven-i şer” olarak “karşılıklı suçlama siyasetlerini teşvik” üzerine kurulmuş Kıbrıs görüşmelerinden, TC devletinin derininde yatan çözüm tahayyülünün en yalın ifadesi olarak okumak da mümkün müdür?

Evet mümkündür!

“Osmanlı şaşaasının” peşinde koşan Sultan, elbette TC derin devletinin başından beri kurguladığı “Kıbrıs’ın İstirdadını”, gerçekleştiren Türk ve Müslüman bir lider olmanın siyasi tahayyülü ile malul bir düşünceye sahip olmayacak da ne yapacaktır ki?.

Maraşı, Omorfoyu vermeyiz diyerek parça parça konuşan Erdoğan’ın yerine Yiğit Bulut, külliyen KKTC’ni “alır vermeyiz” dedi ve zat-ı alilerinin Başdanışmanı olarak kalmayı ne kadar hak ettiğini de göstermiş mi oldu?

Sanırım…

BU SAATTEN SONRA GÖRÜŞMELERDEN ÇÖZÜM BEKLEMEK…

“Ölü gözünden yaş beklemek” midir?

Böylece Anastasiades’in de bu saatten sonra görüşmeleri sürdürmekteki ısrarı; “çözümsüzlüğün suçunu karşı tarafın, Akıncı nezdinde Türkiye’nin üzerine yıkmaya çalışmak mı olacaktır?” diye de düşünmeden edemiyor insan…

KIBRISTAN TEPKİLER:

UBP-DP HÜKÜMETİ, SANKİ DE TC ADINA AÇIKLAMA YAPTI… 

Bulut’un bir vatandaş olarak ve kişisel görüşünü belirttiğini ifade etmesine rağmen, ‘resmi devlet’ politikasıyla örtüşmez…” miş dedi hükümet. Sanki de kendilerini idare eden TC hükümeti değil de tam tersiymiş, UBP-DP hükümeti, AKP ve Erdoğan’ı idare ediyormuş havalarında salla gitsin bir demeç.

Olayın ‘resmi görüş’ gibi önemsetilerek gündem yaratılması gereksiz, anlamsız ve abesle iştigal” imiş.

Daha başka ne dedi hükümet?

Kıbrıs Türk halkının hassasiyetlerini dikkate almayan bu ve buna benzer kişisel görüşlerin, Anavatan Türkiye Cumhuriyeti’nin sesi gibi algılanmaması ve sorumsuzca…”

Ne hükümet ama?

Sorumsuzluğu Bulut’a değil de, onu eleştirenlere atma uğraşında.

Ne yağdanlık dayanır buna ne graso!

T.ERHÜRMAN (CTP):

Bir ünvanı olan kişi, vatandaş olarak ikide birde bu şekilde görüş ortaya koyma hakkına sahip değildir.  Kıbrıs Türkü’nün bir haysiyeti vardır.  Haysiyetimizi korumak zorundayız. Bizim nezaketimizi zorlamasınlar. Sınırlar zorlanıyor.” (gerçi bu ilk defa olan bir hadise değil ki?)

C.ÖZYİĞİT (TDP)

Yiğit Bulut’un açıklamaları kendi görüşünü mü yansıtmaktadır, yoksa bir politika değişikliğine mi gidilmektedir. Şunu net olarak bir kez daha vurgulamak isteriz ki, TDP olarak ilhak, enosis ve taksime kesinlikle karşıyız” (TC’nin ne düşündüğü hala anlaşılmadı yani; bu arada TDP’ne Kıbrıs konusunda görüşünü soran olmadı ya…) dedi.

  1. KANATLI (YKP)

Jöleli Yiğit üzerine herkes laf söyledi, biz hariç kimse fark etmedi, konu ne TT oldu, ne de RT rekorları kırıp dikkat çekti, gene sosyal medyada da kendimize dikili taş bulduk, orda bağırırık, biz bize… (Türkiye’de yeterince duyulmuyor Kıbrıslının tepkisi diyor Murat, referandum öncesinde koskoca muhalefetinin, “hayır”ın, medyadaki sesini kısabilen bir iktidar, elbette Kıbrıslının tepkisini basınında göstermez)

İ.İZCAN (BKP)

Halkların arasını açarak, Türkiye halkını sürüklemekte olduğunuz felakete Kıbrıs Türk toplumunu da alet etmenize müsaade etmeyeceğiz. Yiğit Bulut gibilerine yalan ve hakaretlerini aynen iade ediyoruz” (Karşı tarafta bu iadeyi alacak “yiğit bulut dışındaki bu gibiler” kimler?)

K.ÖZERSAY (HP)

“Ben de bir vatandaş olarak diyorum ki burayı vilayet yapmana müsaademiz yoktur, yukarıdan bakan ve Kıbrıs Türkünü hor gören yaklaşım ve söylemlerinin nedeni iç politika ise bu, iki ülkenin insanlarının arasını açmaktan başka bir şeye hizmet etmez. Bu topraklarda bu kadar yıldır verdiğimiz başkası tarafından yönetilmeme mücadelemize saygısızlık ettiğin içindir ki saygı görmüyorsun, görmeyeceksin.” (Değil vatandaş olarak, bir parti başkanı olarak karşı çıksanız bile ne yazık ki karşı tarafta etkisi yok…)

M.DAVULCU (TKP)

“Türkiye,  KKTC’ye su hediye etmemiştir, su satmaktadır. Kimsenin, hele de Yiğit Bulut gibi isminin anlamını taşımaktan aciz, atanmış birinin Kıbrıs Türk halkına ve onun yarattığı değerlere dil uzatmaya, ‘parasını biz veriyoruz’ diyerek bu ülkeyi yıllardır sömüren ayrılıkçı politikaları kutsamaya, gerçekmiş gibi sunmaya hakkı yok.” (hakkı var ya da yok, adam yapıyor ve Milleti de yutuyor işte!)

DAYANIŞMA

“Konuyu gündeme getirirken Türkiye Cumhuriyeti başdanışmanının “sade bir vatandaş” olduğunu iddia ederek yaptığı açıklamaya uygun biçimde, Türkiye Cumhuriyeti’ndeki Kıbrıs cahili “sade vatandaşlara” ve Yiğit Bulut gibi “daha sade vatandaşlara” Kıbrıs konusunda Türkiye’nin sorumluluklarının olduğunu hatırlatmayı görev biliriz.” (Zaten Bulut da tüm sorumluluğu aldı vilayet yapacak diyor ya)

BES BAŞKANI M.YALINKAYA

Görüşlerini paylaşmıyorlarsa görevden alınmalı. (Görevinden alınmıyorsa demek ki ustasının dilinin altındaki baklayı açık etmiş…)

MİLLİYET MUHBİRİ S.KARAHASAN

“Türkiye’den resmî makamlar dışında Kıbrıs’ı ilgilendiren konularda yapılan açıklamalar önemsenmemelidir.” (kktc hükümetinin kabine üyesi gibi olsa bu kadar uyumlu olurdu)

TEPKİLER ÇOK GÖSTERİ YOK

Örgütlerin ve vatandaşın tepkileri de binlerce ve uzayıp gidiyor. Ama bir sorun var.

Şimdilik kimse sokakta değil!

Zaten Yiğit ve Ankara’daki danışmanlar ordusu ve saray erkanı da bunu izliyor olmalı.

Sokak tepkisi olmaz ya da cılız olursa sonuç ne olur?

SONUÇ:

Şöyle bir düşünün. Diyelim Barış Burcu da çıktı ve “Türkiye Kıbrıs sorununu çözmek istemiyor, niyeti biraz daha oyalayıp zaten olmayan KKTC’ni, kendisine TC’ne bağlamaktır” dese ve de bunun kendi kişisel görüşleri olduğunu nutketse ne olurdu?

Yalnızca Kıbrıs Sorunun çözümünde Akıncı’yı zor durumda bıraktığı ve Ansatasiades’e koz vermiş olacağı için değil!

Bizimkiler, Erdoğan ve AKP ve de Kıbrıs İşlerinden Sorumlu AKP’li Bakan ve de TC Elçiliği başkanlığındaki Yardım Heyetinin gazabına uğramaktan korktukları için, 24 saate varmaz istifasını isterlerdi Barış’ın…

Yiğit Bulut ise “yanlış anlaşıldım” diye mırıldanıp, (ahmak yerine koyuyor Kıbrıslıları) TC’nin en güçlü siyasi kişisi RTE’nın başdanışmanı olarak görevine kaldığı yerden devam ediyor. (çünkü mevcut TC iktidarının siyasi niyetini dillendirdi ve TC iktidarının, yavrusu saydığı KKTC’den çekinecek bir şeyi yok ki!)

Bu yazı Cuma günü kaleme alındı. Pazar günü yayınlanacak.

Yiğit parlak jöleli saçlarıyla makamında oturmaya devam ediyorsa eğer…

Ve hala Kıbrıslılar, siyasal partilerden sivil topluma, bu siyasi küçümsemeyi, bunca hakareti,  yalnızca “sanal eleştiriler”, “sanal isyanlar” ve “sanal karşı aşağılamalar” ile yetinerek karşılıyorlarsa hala…

Sokakta bir “allahın kulu” hala eline pankartını alıp da bağır(a)mıyorsa…

Sonuç olarak Türkiye’nin 82’nci vilayeti olmanın sözlü duyurularını da, cemaat olarak kanıksamaya

başladık demektir…

İşte asıl kötü olan da bu ya…