Bir yerde eyer gerçeklerle hareket etmek isterseniz, mutlaka önemli bazı durumları yerinde bilip, onagöre hedef belirlemek şart. Şu basitliklerle başlamak gerekir: Yapılmak istenen ile yaşanılan koşulların yan yana koyulması gerekir. Yaşanan ile yaşayanın davranış bağlarını iyi yorumlamak ve gözlemek de önemlidir. Çizeceğiniz yol için de şuna önem vermeniz gerekir! Düşünceniz veya gideceğiniz hedef uğruna önceden yaşanmışlar odlumu. Örnek, siz sosyalist yol ile ilerde bu adada bazı değişimler olacağına inandınız! Peki, bunun geçmişte yaşanan süerçelri varmıydı* Varsa, nasıl yenilgisel sonuca ulaştınız! Siyasal örgütsel yenilgi mi yaşadınız* Kendi kendinize yetmezliklerle mi gerileyip bugüne mi geldiniz* Yoksa baştan yanlış çizgi belirlediğinizden dolayı mı başarısız oldunuz! Bunları salt kelimeler veya hiçbir koşulu gözetmeden yapmayın! Örnek, geçmişte dünya analizini doğru yapıp, çelişkileri doğru belirlemenize karşın, yetersiz örgütlenme veya karşıtın daha güçlü olma gşrdavbında yenilmenin farklılığını mutlaka ayrı ayır eleştirmeniz gerekir.
Başka açıdan da bakalım: Geçmişte yaşanmadığı için, siz günümüzle hedef çizmneğe başlayacaksınız. Ozaman elinizde önemli dezavantajlar olacaktır. Fakat, geçmişle verecek hesapla alınacak dersleriniz de olmaması, önemli handikap olarak hep karşınıza da gelecek. Anımsayın, geçmişte yenilme nedenleriyle eyer yeniden toparlanamıyorsunuz, belli ki geçmişin yenilgi nedenleri kadar, değişen koşulları da bilmeme ve yenilme zaman akışındaki yeniden oluşan sistemi de anlamama zaafları da oluşur. Ek olarak, sıkca yapılan yanlış da geçmiş sıcak canlanma günlerdeki ilişkiler ile günümüz kaybolan, değişen koşullarla sanki insanların ayni kalıp genç dinanikten yaşlı kuşağın ayni olma tarikat düşüncesine de girme yanılsamasını da oluşturmaktadır. Halbuki, brakılan yerden sonra yaşam devam edip, insanlar birkaç kuşak yaşamla önemli değişime uğradılar. Hat ta, aldıkları rol nedeniyle ortak değil karşıt olma noktasına geldiler. Bunu nedense hala eski gerçekleikleri de romantikleştirerek duranlıkla çokca kulanılan Diyalektiği ret ederek, ayni yanlışlar devam ediyor. Hat ta, kimisi de geçmiş yaşanan ile sonradan tamamlanılan dönemi ayırarak gayet mükemel ikilemi de oynama başarısına geliniyor. Kıbrıslılar ve özellikle Kıbrıslı Türkler bu gerçekliği mükemel oynuyoar. Sadece sol için değil, sağ denilip işbirlikciler de ilgili siyasal kültürle yoğruldu. Değişik görüşlerde durmanın ruhiyesi iyice yerleşti. Sömürge ve işbirlikcilik kültürünün yerleşmesi sonucu böyle tiplemeler yaratı.
Sosyalist denilen ve yaşamla boğuşan insanların sömürge koşularında yaşamak zorunda kaldığını, onun kurallarıyla ancak yoluna devam etiğini hep beleklerden sildirtip, sonuçta kendi düşüncesini de “sadece sol idolojik olguları konuşma olan” ötelemelerle de banbaşka duruşlarla, konuşmalar olmaktadır. Nitekim, küçük küçük gurupların dahi koruamadığı sosyalist denilen kesimlerin, ortak eylem yapma şansı dahi olamıyor. Talepleri dahi “2 lidere desteklemekle, çözüm gelmesi” gibi aslında anlaşılmaz olan görüşlerle ayakta kalınma denilen noktada dolaşılıyor!Sosyalistler enazından ortak yaşamla alakalı veya dayanışmanın güzel başarılı örneklerini kendi aralarında dahi yapanmıyor. Düşünce idolojik eksiklikle de çokca görülen Neoliebral reçeteleri iişbirlikcilerden daha mükemel savunanlar da oluyor.Sanki aklına gelince ve birilerine geçmişten önemli uyduruk anlatılar da anlatınca, işlerin tamam olacağı tatmini oluştu.
Kıbrısta solun eksikliği her alanda kendini gösteriyor. Ayni zamanda sol adına konuşup, sağa önemli yardımalr yapıp pay alan örgütler de mevcutdur. Sanki bir Sosyalistin resmini tişörtüne takmakla sosyalist olunup, piyasa modelini savunmakla da pratikte bunu kanıtlama yanılsamaları oldukça fazladır. Bu eskiden yoğun araştırmalarla kanıtlanan birçok olayın da direk eski sosyalist ve şimdi “akademisyen” adıyla olanlarca da retiyesini yaşıyoruz. Öylesine yaşıyoruz ki en yakınlarımızdan “74 müdahalesinde Türkiyenin ABD den habersiz yapıldığını” diyecek kadar, sistemin genel politikasını gizleyecek noktaya geldiler! Bunun sol eksenli araştırmacılar tarafından söylenmesi, yazılması ise eski biriken sosyalist araştırmalarına da resmen hançer sapmlamak oluyor. Oysa gelişmeler oldukça o dönem net oldu. Ama nedense sosyalist boşalma, belirli yerlere gelme adına enbaşta Kıbrıs sorununda İngiltere ve ABD gerçeğini akademik adına solcular ret yaptı. Bunu gerçekten sızlayacak derecede rahatsız olduğum için yazıyorum.
Zamanında ve yerinde geçmişin aslında belirli arkadaşlar değerlendirdik. Başarı ve yetrsizlikler yanında, Neoliebraleşme ile genel dünya solunun girmekte olduğu krizi de Seksenler başında bazı dostlarla yerinde yorumladık. Boşuna değil, yeri geldikçe bu köşede yaptığımız önemli tartışmalarla, bizim uyarılarımızın nasıl gerçekleştiğini, kafamdan uydurup yazmıyorum! Ama kocaman Neoliebral süreç yaşandı ve şimdi krize girip dünyada yönetilemez ve yeni seçenek oluşamaz koşularla yaşamaktayız. Bunu dahi öngören solcu gerçeği adamızda hala yakalayamadı! Nekadar azalsak da kimi tarikat şekliyle Kırklar ezberinde dolaşırken, kimisi de brrakılan yerden Neoliebralizme uyumlaşamanın sıkıntısıyla konuşuyor. Oysa yaşam dönüşmüş, ilaklaşma ve genel Neoliebral krizler okyanusunda dalgalara kapılıp savruluyoruz. Ve Ülkemizde cılız olsa da sol yok oldukça veya işbirlikcilikle bütünleştikce, sol nitelikle değerlerde yerlebir oldu. Solun olmamasıyla birlikte sosyal haklar da çok kolayca tüketildi. Sağlıktan eğitime yaşananlar veya mafya tipi yapılanma ile sosyolojik çeşitleme karmaşası Kuzey kıbrısı bir kağoslu metalaşma fırsat penceresine çevirdi. Brakın solun karşı olduğu değerleri, nizami Kapitalist ilkeler dahi gayrı Nizami kapitalizmin deryasına dönüştük. Rant ve metalaşma yanına tüketici ve mafyalaşma ile sosyolojik denklemi kurulamayan kalabalık insan gerçeklikleri Kuzey Kıbrısta uçuşmaktadır!
Böylesi yapılanmada kimisi de tekleşen birey kişiden dirençli sosyalist olmasını bekleme hayalinin de olması epey acayip olacaktır. Belirli insanlar sistemin tüm çirkinliğine teslim olmama adına direndi. Elbet bedelini de ödedi. Olmayacak en basit adımalrı dahi kriz ve sorunlarla yaşatıldı. Enbaşta sol bildiklerinden destek almadı. Bu koşullarda çıkış noktası aramak da oldukça önemli ama neyin nereye dek gerçekleşeceğini de bilerek düşünmek gerekir. Kolay değil; Neoliberal yapılanma ile birlikte Dünya sosyalist hareketleri seçenek bulamadı. Denenenler ortada. Ama şu eleştiri de yanlış! Atmış, Yetmişleri de direk eleştirmek de ayni yanlışın teslimiyet yüzü! Çünkü, Yetmişler özellikle herkesin eleşirme yarışına girmelerine karşın, siyasal seçenek olarak yapılan mücadelelrle birçok ülkede iktidara gelindi. Ama sorunları dönüşümde yaşandı. Türkiye ve iran ise Yetmişler sonundaki önemli kırılmalarda, örgütsel nedenlerle kendi yanlış karar verememe tavırları sonucu da önemli zafiyetin bedeli ödetildi! Oysa şimdi hiçbirşey yapmayanlar, geçmişe fatura çıkarıp tümden ret etme ile kurtulanacağı tatmini yapılıyor. Oysa Seksen öncesi dünyada iktidar yolunda başarı olan epey sol hareket varken, Sosyaldemokratları sola çekerken, Seksenler sonrası ayni başarılar veya kitleseleşme yaratılamadı. Sosyalist boşlukla SoSosyaldemorkatlar da Neoliebralizmin terkisinde liberal ayak olarak eklendi.
Şimdi bakın Kuzey Kıbrıs aynasına: Herkes Türkiyenin gerçeğini konuşmaktan kaçarken, oradaki anayasa referandumu denilip olağanüstü hal la yapılan süreç, buraya çok kesin teklikle yansıyor. Evetin probagandası kahvelere dek posterlerle yansıyor. Birçok yerde “hayır diyeceklermiş” diye başlayan baskılar net şekilde seslendiriliyor. Ama tuhaflaşıp romantikleşen, kendinden başka merkez tanımayan buradaki “sol” denecek önemli kesim de evetden umut bekler haldedir. Buna Rumlar da katıldı. Nedense Türkiyede yapılan işin ne olduğunu bilmeden veya bilmek istemeden, Otoriteleşecek Erdoğanın adaya belki çözüm gertirme olasılığı düşüncesi neyazık konuşuluyor! Bu dahi adanın nereye gitiğini göstermeğe yeter ve artar.
Başka gelişmeler de gırla gidiyor. Kriminal suçların patlaması, tacizlerin, uyuşturucunun doğalaşması artık lafla sorun oluyor. Hat ta, bu sorunlarla para kazanma aracı da oldu. Kimse son günlerin Suriyeli mültecilerin buraya da vatandaş yapılacağını, sadece tartışılan kürtaj olayının nedenlerini konuşmak istemiyor. Çünkü, bu yanlışlarla adaya çözüm getirecek kesinleri incitmek istemiyoruz!Bol bol kaçak çalışan ve ayleleri vardır. Artık sokaklarımız Nijeryadan Viyetnama varan renki insanlarla doludur. Öğrenci adıyla yerel nifusa yakın genç insan yığıldı. Ünüversite kuruluyor da sosyolojik olarak oradaki kürsüler, onca nifusun hem de değişken yapısıyla sosyal sorunlarını tartıştırtmıyor! Şimdiden bazı yerleşimlerde yerel nifusun üzerinde öğrencielrle dolduruldu. Ama öğrencinin müşteri ve metalaşan eğitimin niteliğini kimse sorgulamıyor. Ama şu deniliyor: Adamızın zengin deniz kaynakları nedeniyle, enerji tekeleri buraya barış getirecektir! Buyrun dahihane görüşlere: Enerji tekeleri hangi yere barış getirdi? Tekel niteliğini, Emperyalizim ve nice kuramın zaten anlamını unutuk.
Kısaca, dünyada olduğu gibi, bizde de resmen sistemin aşmazı ve gelecek reçetesi olmama ikileminde yaşıyoruz. Bunu örtmek için de ırkçılıkla faşizme, din ile bilimi ret ederek gericilik idolojik bileşkesine girdik. Ekonomi ise mafyalaşıp, tüketim üstünden metalaşan kendini krutarma esrumanlarına çaldırtıyoruz. İnsanın köleleşerek kulanımla kazanılacak parayla refah arayan, işbirlikcisine makam yaratan koşullarda, biz sol tartışma yapmaya çalışırız. Ama sıfırdan değil bizler seksenler başında kaybeden, sistem ise neoliebraleşip ilhaklaşma ile birlikte yeniden gayrınizami kurallarla yapılandı. Anormal dediğimiz, aslında sistemin devam etiği gerçektir. Biz daha bunları konuşamıyoruz. Ozaman da idiyalı veya ortak mücadele denilen olguları da sadece söyleyerek kalıyoruz. Kitlesel karşılığı da yoktur. Kendi kendimizi kandırmayalım! Bugün bize şikayet edenler, yarın yeri geldiğinde de suçlayarak sistemden pay almaya çalışan kesimlerdir. Biz halkımız derken, birileri iş yapmadan avanta almanın peşindedir. Zaten Kıbrıs çözüm içeriğini de okuyanlar bunu anlar. Biraz ağır yazsam da gerçekler bunlardır. Kimisi halkımız, kimisi suçlu Türkiye dese de bu koşulların yerleşmesine uygun zemin olmasa, bugün de olmazdı. Tıpkı Türkiyedeki gelinen son dönem gibi. Bakalım güzel başarılı adımları nezaman yazacam? Ama gerçekten kiminin suçlamaya hazır olduğu Devrimci Gurup gibi eski yapılarımızda ortak güzel başarılı söylenecek yaşantılarımız da olduğunu birileri unutmasın!