Referandumdan sonra görülenler – Ulus Irkad

580

Türkiye’de geçen hafta yapılan referandumdan sonra görülen o ki Türkiye’de artık kaossuz gün olmayacak. Oyların aslında gene birçoğunu elinde toplasa bile Recep Tayyip Erdoğan ve partisi hiçbir demokratik anlayış geliştirmeden ve de ülkenin yüzde elliye yakın nüfusunu kaale almadan hareket etmekte ve bu boşverme halleriyle daha da bunalımı ve kaosu ülkeye çağırmakta. Maalesef referandumun şaibeli olmasını önleyemediler üstelik bunu iddia eden diğer grup ve partilere karşı ise çok umursamaz ve kayıtsızca davrandılar. Pek tabi bu daha da fazla tepkiyi üzerlerine topladı. Bu şekilde devam edeceklerse Türkiye’de gün geçmeyecek ki sorun olmayacak ve elbette ülke çok hızlı bir şekilde kaosa girecek. Sosyal patlamalar ve kaoslar alıp başını gidecek. Bu arada Güneydoğu’da da bir türlü çözüme gidilemedi ve sorunların önüne geçilemedi. Operasyonlar tüm şiddetiyle devam ederken şehit ve ölüm haberleri alınmakta. Aslında bir şekilde barış sürecinde sonuca gidilip bir uzlaşma olacağına maalesef uzlaşma yerine RTE ve AKP sertleşmeyi ortaya koydu. İki sene önce Dolmabahçe’de masa devrildi. Kürtler’le bu kadar çekişme ve çatışma sürerken olayların boyutu iki senedir yükselirken ve de bu kadar kayıp verilirken, Güneydoğu’da AKP’nin oylarının artması da ayrı bir iddia. Ne isterse olsun sorunların bu kadar arttığı her gün onlarca insanın öldüğü bir bölgede, o bölgenin insanı bu kaosu yaratanlara niye iktidar şansı versin ki? Belli ki referandum sırasında gene oralarda bazı hilekarlıklar olmuş ve yöre halkının bir kısmının oyları bir şekilde iktidara yönelmiş. Bunu AKP ve RTE baskıyla yapmış olabilirler çünkü bölgedeki şartlar buna uygun. Tüm Türkiye’ye baktığımzda ise AKP karşısında olan büyük şehir halkları ve bilhassa turistik şehirlerle, aydınların üniversitelerin bol olduğu yerlerde, AKP oldukça oy kaybetmiş. Gene bir gerçek de tüm Türkiye’de AKP-MHP cephesine karşı çeşitli grup ve partilerin bir cepheyi, hiç istemeden ama doğal bir sonuç olarak kendi görüşleri açısından meydana getirdikleri ve bunun belli ki iktidarı bayağı telaşlandırdığı ortaya çıkmıştır. Türkiye’de AKP ve lideri Recep Tayyip erdoğan’ın politikalarını onaylamayan şu anda resmi olarak bildiğimiz %49’a yakın bir seçmen kitlesi var. Belli ki referandumda hile yapılmasa belki de bu seçmen kitlesi bu gücü yıkıp yerine daha da demokratik veya ılımlı bir kesimi ileride seçimlerle getirebilir. Elbette AKP başta kalacak ama şimdiki politikalarının devamında oylarının oldukça düşeceği ve de oldukça tepki çekecekleri de bilinmektedir. Şu AKP ve RTE’nin demeçlerinden anladığımız bu gücün gene kaosa ve bölgedeki huzuru bozmaya devam edeceğidir. İşte önemli olan şu anda sokaklara çıkan ve şimdiki yönetime karşı olan %49’luk bu kitleye örgütlü olarak liderlik yapabilmektir.Belli ki bu kitle veya kitleler pasif kalırsa iktidar bunları geriletme fırsatı yakalayabilir.

Kıbrıs gelişmeleri için söylenecek şu var: Maalesef gelinen diktatörlük rejimiyle artık Türkiye’de meclis de geriye itilmişken, Kıbrıs sorunundaki kararlar TC’li başkanın iki dudağına bağlı kalacak. Son zamanlarda görülen şu ki Kıbrıs görüşmeleri Cenevre görüşmeleri sonrasında darbe yemiştir. Geçenlerde Kıbrıslırumlara gidecekleri bazı dini yerler yasaklandı. Pek tabi ki onlar da misilleme yaparak bir çocuk şenliği için gelen Sırp ve Rus çocukların Kuzey’e geçmelerini engellediler. Aslında ne bir tarafın ne de diğer tarafın yaptığı doğru idi ama sonuçta Akıncı Anastasiades görüşmelerinin de çöktüğünü gösteren bir olaydır. İyi niyet kalmamıştır. Son zamanlarda Navtex uygulamaları ve Türk gemilerinin hidrokarbon yataklarında tatbikat ve tehdit unsuru olmaları devam edecek, taraflar Kıbrıs’ta da sertleşecek ve Kıbrıs Sorunu bir kez daha beklemeye alınacaktır. Zaten alınmıştır. Ufukta bir çözüm yoktur ve bu gibi umutlar da suya düşmüştür. Gene tansiyon yükselecek ve barış isteyenler bir kez daha hüsrana uğrayacaktır. Şunu da kabul etmek lazım. Kıbrıslıtürklerin çoğunluğu barış istemektedir. Çözüm de istemektedir ama sonuçta bu küçücük toplumun bir etkisi olmuyor. Kuzey Kıbrıs’taki statükonun Türkiye tarafından bir show aracı ve göstermelik olduğu da ortaya çıkmaktadır. Bu arada Helen milliyetçiliğinin gittikçe Güney Kıbrıs’ta artması da ayrı bir kötü etki yapmaktadır ve bu konularda her iki tarafta eleştirilmelidir. Her beş senede bir seçim yapıp, meclise girip vakit öldürmek ama icraat yapmamak, günden güne dinamizmini kaybetmekte olan Kıbrıslıtürkler için artık bir mana ifade etmemektedir. Pasta küçüldüğü ve eskisi gibi Türkiye’den aktarılan mali olanaklar olmadığı için artık öyle bir durum vardır ki herkes kendi çevresine faydalı olmaktadır. Ne ekonominin ne de diğer alanların iyiye gittiği yoktur. Geleceği olmayan bir yerde politikacıların da ne geleceği olacaktır diye sormak aslında bir mantıksal durum. Ülke günden güne mahvolup çürümektedir. 1974 yılında Kıbrıslırumlardan arta kalan altyapılar da artık ihtiyaca cevap vermemekte veya kendiliğinden enkaz haline gelmektedir. Mağusa Limanı buna örnektir. 1903 yılında yapılan İskele çürüyerek geçen gün çökmüştür ve iskeleye bağlı tüm balıkçı gemileri de batmıştır. İşte Kuzey Kıbrıs’ın çürümesi de ortadan kalkması da yavaş yavaş böyle olmaktadır.

Çürüyen yapıdan bir dinamizm çıkarmak olanaklı mı? İşte bana göre bunu düşünmemiz gerekmektedir.