yaklaşımlarÖzkan YıkıcıTeslimiyetin cenderesinde debelenirken! – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Teslimiyetin cenderesinde debelenirken! – Özkan Yıkıcı

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Siz konuşmadan, gerçeklerin esip gideceğinine inanın* Siz, duymazlığa gelip, hiçbirşşey olmamışcasına yaşamakla meşkul olmaya devam edin* yaşadığınız yapının da adının söylenmesine tabusal yasak kondurun* Gerçeklerde susmak, gelişen olaylara sinmek, yaşadığınızın yerin adını koymamaya lüks şekilde devamlılık kalıcılaştırın* Kendinizi kendiniz gibi olmadığına inanarak, yaşama sarılarak “en iyisi de” olduğunu damıtın! Sanırmısınız ki gerçekler yok edilir? Sanırmısınız ki siz teslimieytle sarhoşlaşıp cenderelerede dolaşırken, normal yaşam olgularından kaçma şansınızın olacağına inaıyormusunuz? Hadi bunları basit veya anlamsız denip duymayın! Peki son olanlar damı size bir şey anlatmıyor!

Bolca abartığınız ve “oldu ha oldu” diye inandırılıp, oturduğumuz yerden birielrinin “çözüm” yapacağını, hem de bu olayı adanın bugünü yaratanlarca yapılacağı koşulu yaşayarak yeniden deneğim elde etiniz. Yine de hafta içinde Türkeş, Binalai, Akıncı, Dürüst ve Pehlivan Hüseyin bağıra bağıra anlatılar. Amerikadan gelen rüzgar, Suriyeden yükselen dumanlı kirlilik, Türkiyenin rejim geleceği refarandum, akdenizin dolan insan cesetleri vesayre… Bunlar yine bir şey anlatamadı. Türkeşten yediği fırçayı, aKıncının şovenist teslimiyetini, Trump dosyalarından ve yakınlarından sızan Türkiye gerçekleri, Venedik komisyonu gelecek Türkiye şaretlerini ve Vikilieks belgelerinde bulunan gerçekler, gerçekten buraya pek de beklenen duyarlılık biryana, hala ayni mengenede sıkışmaya devam!****

Sömürgeleşme ile ilhaklaşmanın direk yeniden uygulanmışlığını yaşıyoruz. Şöylesine bir uyarığı kısa zaman önce yazdık. Direk de ısrarla uyardık: Türkiyedeki Anayasa referandum rüzgarı burayı da etkisi altına alacaktır. Yine senelerdir hemen hemen herkesin bilip de konuşulmasını nerede ise yasaklayıp tam aksi soylenen yapıyla yaşadık. Oysa basit yaşanan yapı ile kuralları net. Bunalrın da adımalrını hep yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz. Yalnız; sömürgecilik eksik kalıyor. Resmen ilhak uygulaması da yapılıyor. Taşınan nifus ve direk elkoyma hareketleri aslında ilhakcılık moderinciliğin adımı olarak örnekleşiyor. Üstelik de buna kocaman “Cenevre sözleşmeleriyle” 70 yıllık da geçmiş sürecinin de olduğu durum vardır. Ama burada hala bunlar kabulenmiyor. Sömürgeleşme ile ilhaklaşmanın pay kapmanın cenderesinde debelenip gidiliyor.

Sömürgeciliğin oluşan veya ilhaklaşmanın neferleri olan işbirlikcilerin oyunu ile oynuyoruz. Oysa gerçekleri yerliyerine koysak, hepsinin basit açıklaması da oluşur. “Bu koşullardan ancak böylesi bir gerçeklik oluşur”! Sömürgecilik, ilhaklaşma ve bunun uzantısı işbirlikcilik! İlhaklaşma ile birlikte de nifusun taşınanıyla yapısal ve kültürel değişim de olacaktır. Yaratcılık ve yeniden üretimin bitirilmesiyle de bu rolu efendinin kurallarıyla doldurtulacak. Yaratılan sömürge ve ilhakcılık, sonuçta kendi kurallarını da getirdi. Kültürü, ekonomik modeliyle hem bağımlı hem de yasadışılıkların merkezi haline geldik. Sonra da işbirlikcileri sağladıkları avanta ve dağıtıkları ganimetle simgeleştirip, seçip seçip ödülendirdik.

Hiç uzağa gitmeyelim; Eyer Türkiye anayasa referandumu burasını etkileyemeyecek, bu türkiyenin iç sorunudur diyenlerimizi varsa ki bolcası vardır! Ozaman şu örnekleme buyursunlar: Perşenbe 9 Mart günü Türkiye başbakanı salon toplantısıyla evet probagandası yaptı! Peki, HDP de buraya gelebilirmi? Çok acayip soru sorduğumun farkındayım: Çünkü, normal ülke gibi soru sordum. Ama basit düşünüp istenilenle soruyu sordum! Sömürgeleşme olayını kabulenip de tehlikelere girmek isemeyenlerin bir kaçış noktası gibi olayı ortaya koydum! Türkiyede hayır diyenler de böylesi şaşalarla gelip de ayni toplantıyı yapma şansları varmı?

Konuyu daha gerçeğe koylaım: Neden Kuzey Kıbrısa böylesi Türkiyeli konusunda gelinip de probaganda yapıyorlar? Basit ve bazı olguları yine görmezden gelerek, burada nifusun Y.65 cıvarında kesimi oy kulanma hakına sahiptir! Bu nifusun geliş şeklini veya oluşmasını tartışmayalım….Ozaman, normal ülkeysek, ya hepsine ayni derecede uzak durup izin veya izinsizlik tavrını gerçekleştirmemiz şart! Peki önemli başka duruşa gelelim; Bizler hep “bağımsızız, egemeniz, Dünyaya örneğiz” cümleierini yasa gibi kulanıp bilimsel öğreti diye eğitimde kulanılıyor! Böylesi söylemler ve eğitim müfredatımıza karşın, bir bakan çıkar da başka ülkenin referandumuna hem direk evet desteği der, bu yetmezmiş gibi de şu tarihi cümleleri sarfedermi! “Evet demek, ezanın camide ezan okunması, bayrağın göklelerde kalması demek” benzeri ifadeler neyin nesi! Dahası, “Ezanın okunması ve bayrağın dalgalanması için evet” sözleri doğrumu? Bu yetmedimi, dünyada tutuklu gazeteci lideri olan, haber yapıp sırf develtle alakalı bilgi verdiği için hapse göndertilen gazeteci ülke bakanı, başka ülkede karşısına gazetecileri alıp da fırça çekebilirmi? Hele de onu dinleyen gazetecielr, meslektaşlarıyla alakalı soru dahi sormayıp, bunları gayet normal dinleyebilirmi? Hepsi burada yaşandı. Yaşandı da bazı resmi partiler olanları desteklerken, bazısı da olmamış gibi sindi. Çünkü, gerçek, bu koşullarla iktidar denilen ve bu yolla güçlenme zemini kolayan yapı haline geldiler.

Çok önceden uyardık: Türkiyede girilecek anayasa referandumu direk burayı da sarsacak. Görüşmeler de dalgalanıp tıkanacak. Hat ta, bazı politikacının otoriter işdahını kabartarak, geçecek Türkiye anayasasına bağlı olarak, burada da başkanlık çağrıları da yayılıp olası hale gelecektir. Zaten Binali Yıldırım tekrardan nededi: “Türkiyede ne varsa, burada da o olacak”! Buna kimse hayır demediğine göre!*****

Gerçekler yoğunlaştı. Türkiye anayasa referandumla yeni siyasal sıçramayla rejimini değiştireceği kesin. Bu da kağoslarla önemli sarsıntılarla olacağı da belli. Belli olan Türkiye gerçeğinde, referandumla birlikte, sonuç neolursa olsun, Bahçelinin tarihi sona, sağ ve CHP böyle kalırsa önemli Kemalist kesimin de yeni Akşener eksenli potansiyel gelişimi de mümkündür. Özellikle batı Türkiyede CHP öylesi etkisiz kaldı ki, referandum mücadelesi özellikle MHp içi kırılma ile boşlukta Akşener gibi liderlerin de mücadele ivmesiyle öne çıktığı görülüyor. Tartışmalar dahi MHP oyları ve ordaki kırılma düzeyinde fazlaca yoğunlaştı. İçteki konum tehlikesi nedeniyle de AKPEErdoğan durumu da dış oylara yönelme ve oradan krizler oluşma hızı artı. Almanya, Holanda veya heran Kıbrısda deniz krizleri ateşlenme menzilinde.

Venedikte bulunan Avrupa Konseyinin de danışma organı olan komisyon, Türkiyedeki anayasa eferandumu konusunda uyarıcı rapor yazdı. ABD içinde de Türkiye konusunda haberler uçuşmaya başladı. Onay almayan Trumpun yakınlarından Fiylınt Türkiye ile olan ilişkileri konuşuluyor. Lobicilik yaptığı, özellikle damat Beratla görüştüğü ve paralar aldığı haberleri Amerikan basınından BBC sitesine dek konu oldu. Suriye olayı başka bir belirsizlik. Ama tüm bunlar olurken de ve direk etkilenecekken, Kuzey Kıbrısda makamcımız referandumun evetini “ezanın yükselen sesiyle” özdeşleştirdi. Bööylesi işbirlikci yalakaya bazısı da grasoyu katdı. Kim dinler! Teslimieytin haritasını resmen çıkarmanın ötesine gidilemiyor. Ama doğru olan şu: Türkiye referandumunun etkisi buraya da gelecek. Oylamanın da etkisi şimdiden önemsenmeli. Buradan beklenen evet yoğunluğu ayni şekilde Almanya ve öteki dış oylarla, içteki dengeleri oluşturması umut ediliyor.

Gerçek şu: Türkiyedeki referandum olağanüstü koşullarda yapılıyor. Venedik Komisyonunun da direk yazdığı gibi, “Demokratik şartlarda yapılmıyor. Otoriter koşullarda yapılıyor. Özgürce tartışmanın olmadığı, tek yanlı medya probgandasıyla şekilendiği” bir olaydır. Sonuçları da buna bağlı oldukça sarsıntılı olacaktır.Almanya olayı gibi konular hem kriz temelli,hem de senaryolu ikilemleri olasılıklarını hep taşıyacak. Bu krizle milliyetci oy avcılığı otoriter rejimlerde hep vardır. Bunlar tek anlaşılmayan veya anlaşılmak isenmeyen yer Kuzey Kıbrıs. Teslimiyetin tatlı rüyası ve makamla işbirlikci olup caka satmanın dönemi hala devam ediyor. Yarın bakın şu önemli tehlikenin de sinyali şimdiden verildi: “Kimlik kartı artık Ankara ve istanbulda da verilecek”! Peki ozaman zaten denetlenemeyen vatandaşlık konusu nereye varacak? Ama ne dedik: Konuşmamak, görmemek ve teslimiyetle pay alarak yaşama devam! Boşuna değil, Kıbrıs müziğine önemli katgı veren Kamuran Azizin cenazesine dahi az insan gitti! Birçok “Kültür dernek üyesine” Kamuran Azizi sorarken “ki onun şarkılarını da söyledikelrini belirtiyorlar” bestekarı dahi olduğunu bilan çok az oldu. Bunlar neyi gösteriyor! İşbirlikci ve teslimiyetin gelinen son noktasını.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
318AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin