Eğer anlasaydık ki, içinde bulunduğumuz
geleceğimizi sömüren sistemi yaratan bizlerdik
ve biz olmadan var olamazdı bu sistem.
Eğer anlasaydık ki, Denktaş değildi belki de sorumlusu.
İşgal,
barış harekatı olarak geçse bile defterlere.
Radyolarda Enosis’i dinledi babaları,
ve çocukları
ilkokul gezilerinde Barbarlık müzesini ziyaret etti.
Çocuk yaşta beyinlerine kazındı
Rumların kurşuna dizerek öldürdüğü bebekler.
Ve o yaşta başladı içine işledikleri korku…
Çünkü o korku olmasaydı, Türk askerine bu kadar bağlı olamayacaktı büyüdüğünde
“Anavatan Türkiye” deyemeyecekti bu kadar içten ve inançla.
Ve sen,
1974’te Türk askeri EOKA’nın kucağına atmıştı dedelerini,
Ve Rum kardeşleri kurtarmıştı onları EOKA’nın elinden.
Ve sana anlattıkları Nihat İlhan hikayesi bambaşkaydı onların dinlediklerinden.
Gelgelelim,
Onlar, KKTC’nin tanınmamasından Rumları sorumlu tuttular,
Sen, Türkiye’nin işgalini.
Onlar, sayfa sayfa yazdı Rumların önünü kestiği arabaları,
Sen, resim resim yayınladın barış için yürüyen Rum gençleri.
Kıbrıslı Rum bir siyasetçiyle tanışmıştım.
Kıbrıs’ın Kıbrıslılara ait olduğunu, Yunan ve Türk askerinin adadan elini çekmesi gerektiğini anlatmıştı bana.
Benim gibi o da üzülüyormuş bölünmüşlüğümüze… Elinden geleni yapıyor,
yapmaya da devam edecekmiş.
Bir ay geçtikten sonra bir basın açıklaması olmuştu, tercih hakkı olsa seçimini Enosis’ten yana kullanacağını açıklamış…
Kıbrıslı Türk siyasetçiler tanıdık…
Barış için en ön sırada yürüyen,
Bu adada işgal var deyen ve binlerce insanı arkasına alan,
seçim gününden sonra ilk uçakla Ankara’ya giden ve açıklama yapan
“Türkiye bizim güvencemizdir. Anavatan’sız çözüm olması mümkün değildir.”
Kıbrıslı Türk siyasetçiler tanıdık…
KKTC’nin tanınmasını canı gönülden isteyen… Anavatan’a bağlı, Kıbrıslı Türklerin refah içinde yaşamasını isteyen…
Sonra bir kumarhane daha açıldı, bir Türk bayrağı daha çekildi göndere.
Sonra bir kadının daha bedeni satıldı,
Ve bir ilahiyat koleji daha açıldı.
Ve onlar turuncu dedi Kıbrıslı Türkler için,
Ve sen ısrarla yeşil dedin.
Oylarımızı verdik, bir koltuk daha doldu.
Bir villa daha alındı,
Bir araba daha değiştirildi,
Bir tatil daha ayarlandı.
Denize düşen yılana sarılır,
Denizimiz başka,
yılanımız başka,
Birbirimize düştük de, hepimiz farklı denizlerde boğulduk gittik…