Türkiye’de sözde parlamenter sistem var ama Erdoğan “ben halk tarafından seçildim onun için parlamento tarafından seçilen başkanlar gibi yetkisiz değilim” diyerek yetkili başkan olduğunu iddia etti. Bunu anayasada (bizimkinde de ayni ifade var) yürütme erkinin cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulu tarafından kullanılacağı ifadesi ile birleştirip dilediğini yapmaya başladı. Başbakan atadı, beğenmedi istifasını alıp öbürünü atadı. Bunu meclis de destekledi, AKP de… onun için uyduruk değerlendirmesiyle anayasayı kullanarak oldubitti yaptı.
Hitler ve Napolyon da böyle oldubittiler yapmıştı. Napolyon triumvira (üçlü) kurul kurmuş ve sözde tek adam olmamıştı ama ilk toplantıda “her toplantının, her kurulun bir başkanı olur” deyip eklemiş ve primus inter pare (eşitler arasında birinci) hamlesi yapıp “ben bu zor görevi üstleniyorum” diyerek primus (birinci) olmuştu. Arkasında ordu vardı ve diğerlerinde hukuktan başka güç yoktu.
Ne derler bilirsiniz ardında güç olmayan hukuk guguk haline döner!
Artık Fransa’nın bir reisi olmuştu.
Hindenburg hala cumhurbaşkanı idi ama Hitler arkasında silahlı SA’larla ordu ve polis içinden destek alarak seçimlerde halkın rejimi değiştirecek kadar oyunu almadığı halde iktidar yoluna sona ulaşmıştı. Parlamentoyu ateşe verdirdi ve korkudan yararlanıp führer oldu. Yargı, gücü ve saygınlığıyla ayakta idi ama ülkedeki karışıklığın giderilmesinde milli çıkar olduğu yanlışına kaptıranlar arasında idi. Sol avlanıyor, diğer partiler de korkutuluyordu. Sin de gülle geliyor dediler ve Almanya bir kişiye teslim edildi. Ülkelerdeki kaosun sorumluları artık iktidar olmuştu. Hukukun boyun eğmesi hukukçular eliyle olanaklı hale getirilmişti. Büyük Almanya olma, tekrar dünya devleti olma ve imparatorluğun büyüklüğüne yeniden ulaşma hayaline hukuksuzluğu ve kaderini tek kişiye bırakma hatasını yaparak boyun eğdiler.
Diğer devletler bize dokunmaz, bu iş Almanların işi düşüncesiyle yaklaştılar ve fırtınaya geleceğini görmeleri gerekirken göz yumdular, savunma önlemleri bile almadılar.
Bu kısım geçmişten bir örnek. Günümüzde ise halkın önünde tek adamın nasıl hukuk ile denetlendiğini izleyerek görebileceğimiz örnekler var. ABD’de bol palavralarla yeniden güçlü Amerika iddiaları ile seçim kazanan Trump’ın didişmesi bu örnekleri sıralıyor ve cumhurbaşkanlığı sistemi adını verdikleri milli bir sistemin ABD başkanlık rejimine benzediğini ileri sürenlerin kandırmacalarını anlamamızı sağlıyor.
Trump seçimlerde Obama Care dedikleri sağlık programını değiştireceğini vaat etmişti. İşte o yetkili ve koalisyona karşı aşılı ABD sisteminde senatoyu karşısında buldu. Hem de partisinin çoğunluğa sahip olmasına rağmen… Vize yasağıyla yargıyı karşısında bulmuş ve hala istediğini alamamış bulunuyor, bakanlarını atamayı hala bitirememiş, atamasını yapmaya yetkili olduğu yargıçları da atayamamış ve bir yargıç onun yaptıklarından utandığını senato komisyonunda adını vermeden dile getirmiş bulunuyor.
Seçim meydanlarında bana bu işleri yapabilmem için oy verin demişse de oyları almış ama devletin diğer organ ve yetkilileri ama bize de bu yetkiler verilmiştir bayım denilmiş ve engellenmiştir. Türkiye ve buradakiler seçimlerde halkın oyunu almak amacıyla açıklamalar yapıp oy alınca anayasa baba yasa anlamadan yetkili davranırlar ya Trump da öyle yaptı ama Amerika’da yetkililer boyun eğmediler. Halkın anayasa ve yasalarda belirtilen yetkileri kullanacak kişileri o yetkiler çerçevesinde kullanması için seçebilirler ilkesini öğrenmeyenlere kişilik sahibi yetkililer öğretirler. Kaptım da kaçtım yok.
Denktaş anayasada olmayan yetkileri ben halk tarafından seçildim ve görüşmeci olacağımı ilan ettim, o da bana oyunu verdi derdi. Ayni şeyi ABD’de halk dinlemedi. Kurumlar da dinlemedi. Partisinin vekilleri de bir emir kulu değil halkın temsilcileriyiz, partinin kararı olsa bile dinmeyiz, vicdanımıza göre oy veririz dediler.
Ne yani bizde bir halkın temsilcisiyiz diyen vekil yok mu? Var tabii… Halk milletvekili seçerken milletin vekilini seçmiyor mu? Buna inanmıyor mu? İnanır ama nasıl oluyorsa seçilenin vicdanına göre oy kullanıp partisinin oyunun aksine oy kullanması halinde ona hain damgasının vurulmasına destek oluyor. Sanki her seçilenin dalavereci olduğuna inanıyor. Acaba haklı mı? Yoksa halk kendinin nasıl olsa dalavereciden başkasını seçmeyeceğine mi inanıyor? Nasıl olsa kişi önce kendini bilir. Ne derler: nerden bilin diye sormuşlar, kendimden demiş!
Ufukta fırtına bulutları toplanıyor. Gelecek endişesi hemen herkesi sarmış durumda… Bazıları dünyaya meydan okunmasından zevk alıyor. Nasıl olsa fazla ileri gidilmez deyip korunma önlemi düşünmüyorlar. Bazıları zaten gözü kara kahramanlar zamanının geldiğini düşünüyor. Başındakiler Avrupa’yı genç nüfusları ve oraya giden ama orayı vatan saymayan gurbetçilerin yardımıyla nüfuz alanı yapabileceklerini düşünüyor gibi konuşuyorlar. Nasıl tahrik olmasınlar?
Düşünün onların arasındasınız ve dünya barışı tehlikede, daha fazla sorun yaratmamak gerek ve unutmayalım ki bugünkü ekonomik gelişmeyi yabancı sermaye ile sağladık, Amerika’nın bile dünyayı denetleyemediğini görürken fazla hayal görüp de sıkıntıya girmeyelim diyorsunuz; nasıl bir tepki ile karşılaşırsınız? Durum böyle aklı olan böyle duruma düşmez diyenlerin çoğaldığını görüyoruz.
Evet dersen de koalisyon gereği doğabilir bakın Trump’a ve Güneydeki Anastasiadis’e deseniz hemen hayır diyecek PKK’lı veya Fetöcü muamelesi görürsünüz. Bu cumhurbaşkanlığı sistemi milli değil şimdiye kadar buralarda böyle sistem görülmedi deseniz umursamayabilir çünkü milli sınırlarda örnek arıyorsunuz yani milliyetçisiniz ama yargı bağımsızlığı kalkar derseniz hain olursunuz çünkü yargıçları reisi cumhur atar ama birkaçı ancak kendi seçermiş derler. Haksız sayılmazlar çünkü keyfi atama çok az ama sırf atamasını yapanın kim olduğuna bakarak onunla işbirliğini ve emirlerini dinlemeyi sürdürmeyen kaç kişi tanırsınız? Kendini atayanı eteklemekten vaz geçen var mı, deyin size o eski rejimdi artık partisine bakmadan bakan atayacak olan reis olacak diyebilirler. O zaman bu yeni reisin partisi ile ilişiği kesilmeyecek, başkanı bile kalabilecek dersiniz değil mi; boşuna konuşursunuz. O muhtemelen serhatlere gitmeyi ummaktadır, kendi olmasın da kim olursa olsun şanslıdır cennete gider!