Ne isterse olsun tek taraflı eleştiri yapmak her zaman için hatalı. “Anama söven keşke Müslüman olsa” veya gene “Keçi güldü koyuna” diyorlar bizde. Aslında bundan elli altmış yıl önceki diplomatik hallerle toplum liderlerinin, toplumun tüm kesimlerini güya düşünerek, toplumun geleceğini de etklileyecek görüşmelere oturmaları dönemi çoktan geçti. Zaten yanlıştı ama bu yöndeki bilinçlenmeler de olmadığı için, zavallı toplumlar bundan elli altmış sene önce bir kişinin ideolojisine ve siyasal yönelişine bağlı olarak, tek bir merkeze yönlendirilmekteydiler. Bizimkisi gibi toplumlar bu konuda çok çektiler ve hala daha çekmektedirler. Önümüzdeki yıllarda yapılanlardan dolayı, sadece bizde değil dünyada da, bunun sıkıntıları çekilmeye başlandı. Örneğin şu anda ABD’de Trump’ın tüm ABD halkını temsil etmediği belli. Orada adeta son aldığı kararlarla bir kaos yaşanmakta. Her gün için ABD’de ona oy vermeyen seçmenler meydanları doldurup onu protesto etmekte, bu arada kanun hükmünde diye çıkardığı kararlar o eyaletlerin savcıları tarafından takozlanmakta ve Trump bir türlü adım atamamakta. Daha önce de Başkanlar birçok bakımdan sıkıştırıldılar. Örneğin Clinton’un neler çektiğini biliyoruz. Ona mahkemelerde soğuk terler döktürdüler. Şimdi de Trump belli ki zor saatler yaşayacak ve heryerde bağımsız mahkemeler tarafından engellenecek. Gene Obama da oradaki, gerek meclis içi, gerekse dışındaki organlar tarafından engellendi, hatta gün geldi bu takozlamalardan dolayı memurlarını bile ödeyemedi ve birçok projesini yürürlüğe koyamadı. Demokratların ABD’de kaybedişini buna bağlayanlar var. Bu arada Hillary Clinton’ın da, Orta Doğu’da bazı derin işlere girişmesi ve Isid gibi faşist bir örgütün ortaya çıkmasında parmağı olduğunu iddia edenler de var ve hatta bu seçimlerde aleyhine de oldu. Okuduğum birçok makalede onu bu şekilde eleştirenler ve Bernie Sanders kazansaydı onun Hillary gibi olmayacağını öne sürenler vardı çünkü gerçekten bu defa ABD’de ekonomik durumlar bayağı belirleyici oldu. Bunun yanında Bernie Sanders’in Marksist bir proje ile ortaya çıksaydı bayağı başarı kazanacağını, hatta Trump’ın da önüne çıkacağını iddia eden çok medya organı var.
Bu arada Türkiye’de, ABD tipi başkanlık deyip onunla yakından uzaktan ilgisi olmayan bir modelle, hatta rejim değişikliği talebi ile ortaya çıkan Tayyip Erdoğan, aslında 12 Eylül’ü de aratmayacak, baskıcı ve despotik, adeta bir firavunlukla, halktan tüm yetkileri eline toplama talebi ile ortaya çıkıyor. Buna halk çoğunluğu %1 fazlalıkla bile olsa onay verirse, o da kralığını ilan edip artık onlarca sene Türkiye halkının başına gelip baskıcı bir rejim getirecek. Bu durumda onun bu baskıya dayanan sisteminin ve başkanlığının Kıbrıs’a ne getireceği de malum.
Kıbrıs’ta da belli ki görüşmeler dünyadaki ve bölgedeki sertleşmelerle payını almaya başladı. Daha geçenlerde Sevr’le Yunan adaları sorununu yaratan Türkiye Cumhurbaşkanı, elbette Kıbrıs’ta da karşı tarafta, ki milliyetçilik orada da bizde de maalesef aldı başını gidiyor, ELAM gibi faşist bir örgüt yapılanmış ama etno sentrik bir yayılmacı milliyetçilik zaten varolup da, Annastasiades de bundan destek alırken, görüşmelerin bu durumlardan etkilenmeyeceği, Anastasiades’in işbirliği yaptığı partilerin ağırlıklarını koyacakları belliydi; bu olumsuzluklar içinde her iki tarafta da verilen firelerle görüşmeler çatırdadı. Belli ki gerek Türkiye’deki gelişmelerden ve toplumlararası görüşmelerden dolayı, görüşmelerin çatıdamasını isteyen Güney, Okullarda Enosis Plebisiti’nin okutulması kararını geçirdi ve görüşmeleri bir şekilde durdurdu. Akıncı ve Türkiye ise buna tepki koydular. Peki ama Anastasiades ve Akıncı tüm Milli günlerin ve sembollerin ortadan kaldırılması kararını alamazlar mıydı? Bu imkansız mıydı? Alabilirler ve görüşmelere devam edebilirlerdi ama belli ki bu yapıyla görüşmeler devam edemeyecek ve bitiş noktasına geldi.
Bana göre her iki toplumdan da tüm demokratik ve sol unsurları kapsayacak bir iki toplumlu veya çok etnili bir konseyin kurulup, görüşmelerin kesilmesi ile, arada bir köprü ve uzlaşmacılık yapması ve görüşmeler veya çözüm için düşünce önerileri hazırlayıp, aradaki, bundan sonraki süreçlerin doldurulması gerekmektedir. Bunun acil olarak kurulması ve derhal fiiliyata başlamasını öneriyorum.Madem ki çoğulculuk diyoruz, madem ki ta başından beri tek adamların temsil etmesinin anti-demokratik olduğunu iddia ediyoruz, çoğulculukla, daha demokratik bir anlayışla bu görüşmeleri yapalım. Hem çağdaş dünyaya daha fazla ayak uydurur, hem de Kıbrıslılar tüm dünyaya daha da örnek olurlar diyorum. Zor ama denemekte fayda yok mu?
Bunun tartışılması talebiyle…