Yılın sonuna geliyoruz. Tüm dünyada sanki geriye kalan eksikleri tamamlayarak, yeni seneye deyişik konumla girme yarışına takıldılar. Yılın biriktirdiği sorunların, kendi çıkarlarına yeniden şekilenmeleri adına, başka siyasal esrumanlar da kulanılmaya çalışılınıyor. Hala devam eden Kapitalist ekonomik krizi yönetme ve yeni açılım arama çabaları, derinleşen ve dünya savaşının odaklandığı Ortadoğunun belirli yerlerinde hem askeri hem de siyasal atılımlar yapılmaya uğraşılıyor. Devletler ise iktidarların kendilerini yeniden üretme çabaları olurken, toplumsal tepkiler de adeta resmi eksende kaldıkları için de gericlikle faşizmin çizgisine dek gelişlerinin direk uygulamalarını izliyoruz. Sistem seçenek oluşturmasa da kendi içi rekabet ile hegemonya kavgasında belli ki yeni Türübasyona girdi. Şimdiden yılı iyi tamamlama adına hamleler olurken, gelecek yılın da hesabına çoktan giriştiler. Savaş, baskı, kriz, korku, piskolojik hareket yöntemlerle yol alınmaya uğraşılırken de en korkunç katliyamlar da peşpeşe gelmekten geri durmuyor. Dahası, yaşananlarla yalan probaganda çıkarsamalar da saydamlaşarak, yandaşlama algılarla kitlesel tabana medya kanaları ile iletilmektedir. Oluşan kısgaç ise resmen gerçeklerin silikleşip yanlışların prim yaptığı politik koşullara esir olmaktayız.
Türkiye son yıların denilen noktasına geldi. Gerek uygulanan içte Kürt politikasından, başkanlık siyasal gerçeğe, gerekse dış politikada Yeni Osmanlı fetihcilik siyaseti, sonuçta sık sık uyarılan “Pakistanlaşma, Suriyeleşme, Ortadoğulaşma” koşulalrının yaşandığı ülke haline geldi. İflas eden politik hamleler le hala direk dayatılan başkanlık Türk tipi devlet oluşumu ise devamda direniyor. Bu siyasal proje önce doğu batı eylimli Türk Kürt kırılması veya mezhepsel derinleşen uzlaşmızlıklar oluşturdu. Devlet bunu piskolojik probagandayla, baskı argümanlarla yapılandırıp, tüm Türkiyedeki demokrattan tutun kendine karşı gördüğü herkese yöneltilen tutuklama ve yasaklamalarla siyasal hedefe yönelindi. Bu devlet içi krize dek yansıdı. Devlet içi oluşan kriz darbeye dek yol aldı. Bu durum yönetim şeklindeki kurumların da altüst olup tek elde toplanma başkanlık hamlesinin fiylen uygulanmasına dek gelindi.
Son hamle ise bunu zaten etkisizleştirilen parlemento yoluyla da yasal kılıfa sokma hamlesi olarak bazı Anayasal deyişikliklerle de tamamlama adımı meclise dek geldi. Dini Suni mezhepli, Milliyetci ırkçı eylimlerin bütünleştiği ve gidrek devlet tipi kesimleri dek uzanan bir iktifaklar yelpazesi oluşturuldu. Toplumsal dirençler ise uygulanan siyasetlerle oluşan darmadağınıklıklar ve birbirlerine karşı güvensizlik duruşu sonucu, tepkisel direniş ekseni de oluşturulamadı. Böylesi kağoslarla ve uygulanan şidetle oluşan parçalanma da elbet demokratik bakışın oluşması da imkansızdır.
Yasaklamalarla bilgi edinmenin önlendiği ve gözüene kestirilenin tutuklandığı koşulda kimse kendini duyurtma aracına sahip kalmadı. Medyanın Havuz adıyla kurumsalaşması ve buyrukla çalışan yargı, gazetecinin devlete muhbirlik tetikcisi olunan koşullarda elbet bilginin dahi edinmesi imkansız duruma geldi. Bukadar kağosun olduğu ve şidetin basit araç haline sokulan yerde, inanılmaz denilen patlamalar ve saldırılar da normaleşir. Nitekim, Türkiye bir yılda Adanadan Suruça, Diyarbakırdan Ankaraya ve istanbulda sık sık olmak üzere bolca bonbalı imtihar saldırısına uğradı. Resmin kendisi ise Suriye politikasından içte uygulanan önce Kürtle başlayan anlayışın nasıl şidete karşı şidet doğurduğunun acı gerçeğidir. İnsanlar öylesi bir travmaya sokuldu ki acıları dahi ortaklaşamayan duygu haline geldi. Dün doğuda olanlara, botrumdan çıkan yakılmış cesetlere veya yakılan kentlere ses vermeyip, bir kesim de alkışlarken, bunun gelip batıyı da vuracağını hiç hesaplamadılar.
Başka bir ülkeye “Suriye gibi” en korkunç katileri “cihatcıları” sokarken, orda olacak kan akışıyle fetihcilik olacağını haykıranlar, onlara yardım ederken, söyleyip kanıtlayanları tutklayıp yargılarken, birgün büyütülen timsahın, dönüp kendilerine de yara açacağını düşünmediler. Düşünenleri de inanılmaz baskıalrla ya hapse veya katletiler! Bu dış politika uyarıları yapan Hüsnü Mahali de son hapis yoluna düşen gazeteci oldu. Öylesi uygulamalar oldu ki Türkiye demokratik deyil de tutuklu gazetecilikte dünya liderliğini brakma niyetinde deyildir!
Önce imzalanan ve sonra açıklanmasına rağmen yırtılan Dolmabahçe anlaşması ile başkanlık yolunda alınan yol, şimdi istanbuldan Kayseriye imtihar saldırıları, Suriyenin Elbabından ölüm asker bilgileri ve bolca tutuklanan muhalif insan haberleri ile gerçekler hep acıtıyor. Yıkılan kentlerden manzaralarla bildik yazarın gerekçesiz tutuklanma konuları artık Türkiye gerçeğinde normaldır. Hele “intikam, seferberlikle” halk kitle hareketlendirme olayı oldukça tehlikelerle doludur. Kimseye neden Suriyeden ölüm haberleri geliyor, neden bu olaylar istanbulda normaleşip Kayseriye dek ulaştı sorusunu sorma şansı dahi verilmedi. Verilmeyip intikam çağrıları yapılırken de ötekilerin tüm varlıklarına karşı da bildik devletin kitlesel hareketlerle yapılıyor. Oysa ölenler gariban insanlar, Yoksular ve benzer kesimli kişilerdir. İnsanların ortak ölüm gerçeğinin dahi paylaşılması isenmiyor. Kendielri dilediğini şu, başkasına da o deme algısıyla onları da darmadağın yaptılar. Hele neyin uğruna öldüklerini bilmeleri hiç istenmiyor. Ama başkanlık yoluna devam ediliyor.
Türkiyede nedense devlet istemese de neden bunca yıkım ve ölümü sorgulayacak kesim de kalmadı. Sivil veya demokratik nevarsa hepsi kapatılma, yasaklanma veya hapis yolunda. Akademisyeninden yargıca herkes bu yola düşüyor. Deyişik isimler konuluyor. Feytulaha karşı mücadele verenler dahi Feytulahcı diye tutuklandı veya işten atıldı. Bunlar yaşanırken de Suriyeden gelen dalga Türkiyeyi vurdu. İstemeden ve sıkıla sıkıla yazdığımız “Pakistanlaşma” şimdilerde isanbulda, Kayseride, Diyarbakırda, Mardinde ve birçok şehirde yaşanıyor. Ama tek bir şey deyişmiyor: başkanlık yolu. Doların fırlaması veya gelen daralma ekonomik haberleri de tınılmıyor Sadece şu kesim yeniden yanılıyor: Başkan olduktan sonra sakinleşecek! Hala bu türkü dinliyici buluyorsa, geriye neyin kalacağı da soru işaretli.
Yalnız; bizim Kıbrıslı Muktedirler nedense Erdoğanın onca dünya gerçeğine karşın, buraya “barış” getireeğine inanıyorlar. Türkiyedeki barış sürecini veya bakışını hala anlamadılar. Çünkü gerçekten koltuk tatlı! Peki onca Türkiye yaşanmışlığına karşın Türkiyedeki belirli kesim neden kendilerine kan ağlatan rejimin Kıbrısa barış getireceğinbe inanıyor? Bunu da eyer konuşuyorlarsa Türkiye kamuoyuna brakıyorum.****
Dünya da yılı pek iyi kapatmıyor. Özellikle çevre ülkeleri oldukça çalkantılarla sarsılıyor. Cihatcıların Halep yenilgisi, ırakta Musul hareketi, Türkiyenin Elarabiye çevresindeki saldırılar, hepsi ama hepsi bölge krizinin tırmandığını ve dengelerin oynadığını gösteriyor. Halep probagandasındaki dehşet olaylar ve bunun probaganda taraflaştırma çirkinliği ise medya yüzünün sistemsel renklerini taşıyor. Heran kırılacak bir fay hattı veya yeniden deyişecek itifak zorlaması ile bölgesel olup dünyasal süren savaşın da en belirsiz yönüdür.
Pek konuşulmayan Uzakdoğu da kaynayarak tırmanıyor. Çin üzerine ABD Trump kesimi atıptutarken, bölgeye askeri güç yığarken, Çinin el koyduğu Amerikan savaş botuyla bölgenin nedenli gerilime açık olduğunu da kanıtlıyor. Rusyanın Putin kartı ise heran sarsıntı ile karşıt oluşturma ikileminde masada dolaşıyor. Ama Türkiye bu iki devlet için ipin üstünde canbazlık yapmak zorunda. Özellikle Halep yenilgisi sonrası ve giderek daralan Suriye sahnesinden Türkiyeye geçecek “mütefik, Uygur ve Çeçenlerin” ne olacağı sorusu Çin ile Rusya devleti üzerinde önemli siyasal hamle yaratacak konudur.
Amerika ise belli ki hegemonya alanında geriliyor. Bu yetmezmiş gibi devlet içi çelişkiler ayuka çıkıyor. Obama şahin Demokrat ekseni belli ki ne yenilgiyi kabulendi, nede gelecek Trump politikasına rahat nefes aldırma peşindedir.Özellikle CİA ile yeni yönetim arası tartışmalar, Obamanın son hamlelerle Trumpa ateş topları brakma peşinde oluşu, tehlikelerle doludur. Trump Çin öncelikle Demokrat şahinlerinin Rusyaya uzlaşma karşıtı oluşu; Demokat eksenli sermayenin serbes bölgeleşme ile Trumpun içe yönelme ikilemi ile atanan bakanların siyasal tercihleri, Amerikan devlet içi çelişkileri de yansıtıyor.
Suçlamalar ve karşı hamleler sonucu da yeni ABD yönetiminin oldukça sarsıntılarla çarpıklıklara tanık edeceğine benziyor. Rusya çin veya Ortadoğu Suriye politikaları oldukça etkili kayışlara tanık yapma olasılığı vardır. Hele de tıkanılıp bataklıkta kalınma gerçeği de zorunlu hamle dayatırken.
Toplam mı? Seneyi bitiriyoruz. Bolca yeni deyişim ve vahşete tanık olacağımız da belli. Ama önümüzdeki yıl geride brakacağımız seyneyi de aratacağına benziyor. Zaten Kapitalizim ekonomik kriz ve savaş dansıyl yla yaşayarak baskıalrla bunu örtmeye çalışıyor. Bu koşul taki alternatif seçenekle deyişimi yaratırsa hafifleme şansı vardır.