Bir yılı daha tamamlamaya yaklaşık haftalık denen zaman dilimi kaldı. Senenin sonuna sığdırılacak politik yarışlarla da peşpeşe bulanıyoruz. Kimisi gollerini ister karşıya ister se yakınına atma çabasına yoğunlaşırken, kimisi de kibirini artırarak adını bu yıla kazdırtma ego tatminindedir. Ama kesin gerçek şu: gerçekten son günlerde peşpeşe olayların olması biryana, umulmadık hamlelerle rakibe gol atmalar da adeta patlamalar yaşatıyor. Siyasal koşullar ise “olmazların da” olduğu normal hal ile adeta birikerek yeni yıla ateş topu ve belirsizlikler brakma peşindeymiş gibi koşturarak, zamanla yarışıyor. Bunlar odenli yaşanmıyor diyenlere son günlerin nedenli yüklü ve ağır olan gelişmeleri gözlerinin önünden geçirmelerini öneririm. Takatları kalırsa da dün dedikleri ile şimdi yaşananı da kıyaslasınlar. Bunu Salt kısır silik siyasal teslimiyetli Kıbrısda deyil de dibimizdeki Türkiye veya Suriyeye göz atın! Yok genele dek uzanmak isterseniz, Obamanın Trumpa masanın altına koyduğu mayınlarla konuyu deşin. Bolca atılan “gol” kibirlerin ayuka çıkışı ve ego tatmin için baskı ve yalanın saydamlaştığı bir dünyayla karşılaşacaksınız.
Yine lafazanlığa daldım. Aslında lakırtı deyil de yaşananların özeti olsada, yine konularla yüzleşmek istemeyenler bu “lafazanlık” imgesine sarılmayı da severler. İsterseniz bazı gollerle başlayalım: Amerikada biliyorsunuz seçimler yapıldı ve Demokratların şahini Klinton seçimi tahmin edemediği şekilde kaybetmekten kurtulamadı! Öteki sağ fanatik faşist eylimli Trump seçimi kazandı. Tabiki Obama da bu yenilgiyi kendine yediremedi. Trumpu zor durumda brakmak için, onun karşı olduğu noktalara veya karışıklık yaratacak kararlara imza atarak, adeta önümüzdeki döneme resmen tehlikeli bonbalar döşedi. Bazı ilişkileri de zorladı. Anımsarsınız iranla alakalı kararı, serbes bölge imzalanmalar ve CİA gibi istihbara konusundaki adımlar adeta gelecek Trumpa ateş topu gibi kararlardı. En son golu Amerikanın en kutsal mütefiki ve Ortadoğu stratejik merkezli İsrail kanalından attı.
Düne dek Amerika kurulduğu zamandan itibaren İsrail alehine kararları veto ederek, bu ülke alehine çıkacak kararları engeliyordu. Bu adeta tabusal kutsal politik duruş halinde tekrarlanıyordu! Ama Obama odenli Trumpun kazanmasına içerledi ki kibirini yere vurma yerine egosunu tatmin adına da ilk defa israilin Kudüste kurdurtuğu yerleşmelerle ilgili Güvenlik Konseyi onaylamasında tarafsız kaldı. Öyle olunca da veto kulanılmadığı için, öteki ülkelerin sayısal katgısıyla İsrail ilk defa kurduğu yerleşlimlerle alakalı Güvenlik Konseyinde alehinde karar alındı. Üstelik; Trump kararı öneren Mısıra telefon açıp bunu geri çektirdi. Ama öteki Konsey ülkeleri kararı yeniden Konseye gönderip İsrail alehine kararın çıkmasını sağladılar. Bunu da gerçekleştiren ülkelerden birisi de ABD! Obama veto edip engeleme yerine, tarafsız kalıp, kararın geçişi ile Trumpun kalesine gol atarak yılı ve başkanlık döneminin sonuna geldi. Dikat; bu söylediğim olay sistemin süper gücü ABD de yaşandı!****
Amerikada geçiş döneminde böylesi goller atılıp ilk defa böylesi süreç yaşanırken, önümüzdeki yılın da fırtınaların kasırgaya dönüşme tehlikesinin de işaretini haykırmaktadır. Ama konu sadece ABD merkezinde olmuyor. Başka hızlı gelişmeler de oluyor. Sistemin kurumsalaştırıp yeni strateji amaçlı kulandığı örgütler, dönüp şimdi ayni korkunçluğu kendilerine yaşatıyor! Almanyadaki kamyonla yapılan katliyam veya birçok ülkedeki güvenlik korkularının özünde, Emperyalist ülkelerin genel Kültürler savaşı veya Ortadoğu stratejilerinin yaratığı yapıların, kendilerine de dönmesinin örneği oldu. Aynen Türkiye de böylesini yaşıyor. Dün bu stratejiyle Şamda Emevi camisinde namaz kılacak olan, sınırından cihatcılar Suriyeye geçerken, halkına bunlar “özgürlükcülerdir” deyip dayatan ülke şimdi kendini Pakistanlaşmaya varan gerçekle buluşturdu. Dün Suriyelilere veya başka mahsun insanlara yapılanlar şimdi direk Türkiyeli kesime de yapıldığını anlıyoruz. Özellikle başarısızlıklar ve Rusya gerçeği sonrası Türkiye dün “özgürlükcü” diye desteklediği veya gitmesi gerektiğini dayatığı Eset olayı şimdi tersdüz oldu. Ama internet keserek, basına yasak koyarak ve en küçük kıpırtıyı bastıararak bu yaşananların hem de anlık dönüşleri kitleleri görmezden getiriyor. Hele de son yakılan 2 asker olayındaki engel ile suskunluk düşündürtmenin de ötesindedir. Ama ahali hala ne denirse doğrudur ezber bağının tabusunun kısgacında yaşıyor.
Dün “birdaha gerekirse düşürürüm” denilip Rusyaya tehdit salanırken, şimdi hem de tersdüzlüklerle Rusya ve iranla hem de gidileceği mutlak görülen Esatın yerinde kalacak anlaşma yapılıyor. Ama şöyle başka gerçeklik de var: oyunların içinde olan ülke halkları bunun çoğu bilgisine sahip dahi deyildir. Durmadan duyulanla yaşanan uçurum algı arasında gerçeklerden hem koptular hem de korku nedeniyle bilinen dahi söylenmiyor. Yalnız Kılıçtaroğlu şu yüzleşmeyi yapacak akadar dürüst olamıyor: Dün Suriyeye girip müdahale tesgeresine kendisi de oy verdi! Şimdi şu soruyu da soramayacak kadar sicili bozuk: Suriyede ne işimiz var ve ne yapmak istiyoruz! AKP düne dek “Esatsız Suriye yaratmayı” açıklıyordu! Fakat üçlü anlaşma ile çark yapıp tersine döndü! Bunu gayet gösere göstere yaşadık. Günlük dinleyerek, görerek resmi kanal esirleşmede de buda kolayca kaçtı.
Belli ki zamanında Suriyeye girip yönetimin dün desteklediği örgütlere katılan insanların, birçok ters bilgisi de gelme ihtimali vardır. Çünkü dün için iyi görülen yapılar, şimdi üstelik üçlü anlaşmayla düşman ilan edildi. Ama yasaklar ve korku bunu bir dönem örtmeye yetiyor. Tam gaz ileri başkanlık Türk tipi olurken, bizim Kıbrısa da gölge düşüyor. Belli ki Akıncı saray sarhoşluğunda yeniden sarayda kalma adına kılıktan kılıka sistemle özdeşleşirken, birçok olayı da okuyamadan, aynen sanki aynisi devam ediyormuşcasına davranıyor. Nitekim Rusya konusunda bunu yaşıyoruz.
Bölgede artan siyasal gücü ve Türkiye ile Suriye politikasında son imzalanan kararla gelinen kavşağı, bizim başta “Maksimalist Köfte aşının bulucusu” dahi anlayamadı. Yeni Türkiye Rus çizgisi ile bölgesel etkinlikleri hiç okumuyorlar. İşbirlikci teslimiyetcilikle silikleşmenin acı sonucunu da direk burada yaşıyoruz.
Tüm bunlar olurken, kanlı savaş hala yaşayan, ama haber olamayan Lipya, yeniden kaçırılan uçakla kendini duyurtu! Dahası; katledilmekle bitirilmiş ilan edilen Kadafi çizgisinin Lipyada belirli kesimnlerde destek bulduğunu da bize anımsatıyor. Kurmak istedikleri Kadafi yanlısı partiye izin verilmediği için, bunu duyurtma adına uçak kaçırma eylemi oldu. Böylelikle dünyaya “işte sizin yaratığınız özgür Lipya bu” dediler!
Yeni bir yılı bitiriyoruz. Belli ki herkes senenin kendi lehine tarihe kazılması için yarışıyor. Ama ayni renklerle, bunu çizenlere dek göz bozulması yapıyor. Dün ortadoğuyu düzeltecek, hegemonyayı perçinleyecek denilen bol süsleme laflı planlar, şimdi bu plancıları vuruyor. Kocaman İMF, Dünya Bankası dünyaya acı ilaç içirterek sermaye piyasası karı oluştururken, şimdi bunun sarsıntıları ile girilen krizden de çıkılamıyor. Dünyayı yöneten Amerika, şimdielrde kendi devlet içi gelecek çelişkilerin aşmazına girdi. Olaylar peşpeşe yaşanıyor. Tek eksenli medya yapısı dahi artık bunları gizleyemiyor. Dün bize isimleri dahi söyletilmeyen “cicili” yapılar, şimdi kendilerinin de korkunç rüyası haline geldi. Biz rahatız ve ortadoğuyu ve Asyayı düzelteceğiz derken, şimdi Almanya sokakları, Türkiye kentleri veya Frrransadan öteki ülkelerde güvenlik korkuları ile dünya yeni bir kabusa doğru yol aldırtılıyor.
Yenilen goller ve bazen rekabetin çirkinliği ile rakibe yıkım gelsin diye atılan kendi kalesine gol gerçeği, politik kibirle yerini güçlendirip sorunlardan soyutlama ve yükselen egolarını tatmin etmenin bedelini hep halklar ödedi. Boşuna deyil ölen nice insan sonrası “neden krevatlı ve yüksek mevkili insanların da çocukları şehit olmuyor” feryatı boşuna deyil! Böylesi bir cendereye girip kazana konulduk. Bakalım kaynadıkça nasıl bir buharlaşma ile havaya karışacağız? Yoksa tüm çirkinlikleri anlayıp kendi doğrularımızla daha eşitlikli, barışçıl dünyaya doğrumu yöneleceğiz!