Sonunda ABD de seçimler sonlandı. Trump başkan oldu. Ta baştan ironik şekilde konu gelişiyordu. Piyasaya sürülen ve sanki ikisiymiş gibi adaylar ilk defa budenli kötü algılanıyordu. Hangisinin daha kötü olduğu tartışması yapılıyordu. Birinin “yumuşak” ötekinin şahin gibi ikili algılanma dahi olmadı. Daha tartışmalar başlarken: “Kocaman süper güç Amerikayı yönetecek olan bunlarmı” soruları başladı. Gerçekten bildim bileli, ABD böylesi silik ve alt düzey seçim süreci yaşandı. Ama kişiseleşen tartışmalar, adeta son güne dek oldukça çelişkili şekilde de yaşandı. Bireysel imgeler ve kötü probaganda nasıl yapılır yanıtı Amerikan son başlangıç seçiminde direk kanıtsal biçimde yaşandı.
Sonunda Trump seçimi aldı. Yine klasik önemli tekrarla: Kamuoyu araştırmalar yine yanlış çıkarak! Bunnların toplamı ise şimdiden önümüzü net görememenin de tehlikesini direk işaret etmesinin sıkıntısı da anlaşılmalıdır. Yaşanan Kapitalist finansman genel krizi, tıkanılan ve dünya ölçekli savaşın yaşandığı Ortadoğu kabusu da tehlikeler le savaş dansını yapacak gibidir. Yükselen faşizmin adeta ABD ateşleme tehlikesi de artacaktır. Süper ABD başkanlığı Trumpa verirken, dünya hegemonyası için iyi bir mesaj deyildi. Gerçi bayan Klinton da deyyişik versyon dışında pek de daha iyi deyildi! Emperyalizmin siyasal aşmazının direk kanıtıdır Trumplu ABD seçim sonucu….
Amerikan gerçeğini ve Trump eklentisini belli ki kuşkularla senelerce konuşacağız. Belirli olan; ABD gibi hegemonyacı merkezi güçlü ülkenin siyasal böylesi sonuca gelmesinin konuşulması gerekir. Tabi elbet bu tehlikenin, krizlerle devam eden sürecin, nasıl yönetileceği de yakalanmaya uğraşılıyor. Trump olayı adeta çıkılmaz krizlerin bir yeni neferle nasıl idare edileceği sorusu özde yatmaktadır. Konuyu şimdilik burada brakıp, dünya karanlık dikenli yol arayışı ile dolaşmaya devam edelim.
****
Amerika siyasal simgesini Trumpla buldu. Artık bu imgenin mesajları dünyayı etkileyecek boyuta geldi. Elbet ençok bizi de etkileyecek alan, bizim coğrafyamızdır. Özellikle Erdoğanla ilişkileri veya Türkiye politikasındaki yeni açılım olup olmayacağı, direk bizi sarsacaktır. Türkiye resmen Ergin Yıldızoğlunun da Cumhuriyetde yazdığı gibi “frenleri boşaldı”! Nerde duracağı belirsiz. Durmadan otorileşen ve otoriteleştikce gericilikle daha sıkı kaynaşan tektip idari biçime bürünüyor. Artık normal veya demokrat insanlar deyil, vekiler ve belediye başkanları, bir hamle veya işaretle içeriye tıkılıyor. Bölgesel kazana girmek için durmadan hamleler yapılıyor.
Belli ki Erdoğan seneye kendi yaptıklarını yasal boyutla başkanlıkla tamamlamak peşinde. Dış politikada ise açıkca “MUSUL, Kerkük, Halep” kentlerini kendi toprağı görüp hak talep ediyor. Bu koşullarda son sözü olan Kıbrıs sorunu da İsviçre bölümünü oynuyor. Sanki son söz kendilerindeymiş gibi de 2 lider imaj saçıyor. Oysa özellikle Kuzey Kıbrıs gerçeğinde hep Türkiye damgası vardır. Bunu görmezden geldikçe de siyasal yanılgı ve suçlama ile haklı çıkma yanlışları, Kıbrıs sorununa eklenmeye devam edilecektir.
Suriye de Rakka hareketi ile SDC gerçeği başka sorunların da işaretidir. Rakka dışında Rusya ve Esatın braktırılma hamlesimi kuşkjusu da sırıtıyor. Irakta Musul cepesi ileriye gidildikçe de içsel koşullar çelişkisi yanına dış komşu müdahale etme eylimi de önemli tehlikeler işaret ediyor. Şimdilik bölgesel kanayan yara olan Yemen pek fazla konuşulmuyor.
Çevremizde bunlar oluyor. Güçlerin ortak veya karşıt parçalanma itifak kuralları ile oynuyor. Bunlar sanki yokmuşcasına da Kıbrıs görüşmeleri isviçrede yapılıyor. Belli olan “masadan sen kaç” kuralıyla bu işlev zorlanarak devam ediyor. Yukarda da belirtim: bizim için şimdilerde tutumuyla ve siyasal yaptırım gücüyle Türkiyenin sözü oldukça keskin etkisi vardır. Sadece “çözüm istiyorum” diyorlar. Pratikte ise darmadağınıklığa oynuyorlar. Onca “barışa yakınız” derken dahi,karşıta nefret duygusu doldurtan Beşparmaktaki kocaman aydınlatılan bayrağı iyi niyet olarak kaldırmayı dahi konuşmuyoruz. Nefret saçarak yola devam ediliyor.
Şimdiki önemli bir göserge vardır. Kıbrısda öteki görüşme dönemlerindeki duyarlılık pek yoktur. Anlaşma olacağına pek inannn da kalmadı. Ama birilerine inandırma adına da çabalar vardır. Deyişmeden, aynen devamlıkla olacak anlaşma talep ediliyor. Bunları tekrardan uzun uzun da anlatmak gerekmiyor. Herkes biliyor da çıkar adına konuşmuyor!
Ülkemizin demokratik yoldaki diken batmalarının örnekleri de peşpeşe yaşanıyor. DAÜ de AKP vekiline soru soruldu diye tutuklamalar yapıldı. Davada ise “gürltü yaptılar” suçlaması vardır. Demek ki şunu da öğrendik. İstenilen soru sorma dışı da yargılama konusu olmaya yetiyor. Üst resmi kişiye normal uygulamaları içeren soru soramazsınız. Sorarsanız, gürltü yaptı diye de hem tutuklar hem de gürültüden dolayı dava açılır! Demokratik örneğimiz oldukça kendimize gaye t iyi gömlek olmaya adaydır.
***
Savaşlar, otoriter baskılar, yasaklar, genel ekonomik krizler ve buna uyan kamuoyu… Peki Trump gibi yeni başkanlarla ilgili yolculuk nereye kadar bizi taşıyacak?