Japonya-Hindistan Nükleer Anlaşması, yeniden işlenen yakıt, yeni sorular – Pınar Demircan

14607

Altı yıldır devam eden görüşmeler Hindistan Başbakanı Narendra Modi’nin Japonya’ya gerçekleştirdiği ziyaret kapsamında 11 Kasım Cuma günü imzalandı. Halihazırda Hindistan’da 21 reaktör var, bu sayının 30’ a yükseltilmesi hükümet tarafından planlanıyorsa da Japonya Hindistan arasındaki nükleer anlaşma yeni reaktör kurulumu için değil, var olan reaktörlerde Japonya’dan ithal edilecek teknoloji ile nükleer atıkların yeniden işleme prosesini hayata geçirebilmek için. Bu amaçla Hindistan’da 6 EPR reaktörü bulunan Maharashtra Nükleer Santrali’nde nükleer atıkların yeniden işleme tesisi hayata geçirilecek. Bu arada Fransa Nükleer Güvenlik ASN’nin son dönemde EPR reaktörlerinin güvenliliğini sorguladığını dünkü haberimizden hatırlayalım.

Söz konusu anlaşmada en problemli husus Japonya’nın Hindistan’da  nükleer yakıtın yeniden işlenmesine* elverecek tesisin ve ekipmanların kurulumunu sağlaması olacak. Kullanılmış yakıttan enerji elde edilmesinin(endüstri tarafından geri dönüşüm olarak sunulan MOX isimli nükleer yakıtın ) tehlikeli olması, belli bir miktar yakıttan daha fazla enerji üretimi olarak değerlendirilip işletmecileri mutlu ederken aslında son derece riskli, Japonya’da nükleer santraller de  Fukuşima nükleer felaketinden önce bu yöntemle çalıştırılıyordu. Japonya’da bu gün sadece 3 reaktör açık olduğu gibi, yeniden yakıt işleme tesisi de kapalılar arasında. Japonya’da yetkililerin değerlendirmelerine göre yeniden yakıt işlemenin önemi şu: sürekli uranyum ithaliyle nükleer santral çalıştırmanın termik santralden farkı pek bulunmuyor.

Diğer taraftan yakıtın yeniden işlenmesi ile elde edilen plutonyum nükleer silah yapımında kullanılması açısından da tehlikeler barındırıyor. Nükleer yakıtın yeniden işlenmesi prosesinin yalnızca enerji üretimi için yapılmasını garantilemek ise bir bakıma risk almak. Hindistan ve nükleer silah sahibi Pakistan’ın aralarındaki çatışma hali de düşünülürse Hindistan’ın Japonya ile yaptığı anlaşmayı yalnızca ticari amaçlı kullanımının sağlanması gerekiyor.

Mamafih,  Japonya’nın  ilk defa nükleer teknolojisini  Nükleer silahsızlanma Anlaşması imzalamamış olan  bir ülkeye ihraç etme kararını hayata geçirmesi de bir diğer kritik nokta. Çünkü Nükleer Silahsızlanma Anlaşması(NPT) imzalamamış bir ülkeye teknoloji satmamak, Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombalarının mağduru olan Japonya’nın prensiplerindendi. (Örneğin Japonya’nın 2013 yılında nükleer anlaşma yaptığı Türkiye de 1982’de Nükleer Silahsızlanma Anlaşmasını imzalamış bir ülkedir). Dolayısıyla Japonya Hindistan’la  anlaşma yaparak dünya kamuoyunun karşısında aldığı bu riski bazı şartlar koyarak hafifletmeye çalışıyor. Bunun için Hindistan’ın nükleer silah yapım kapasitesini arttırma yönünde girişimlerde bulunmasını önleyici mekanizmalar kurmayı öngörüyor kaldı ki bir hükümet yetkilisinin açıklamasına göre eğer Hindistan 1998’den beri durdurulmuş olan nükleer silah denemesi hazırlıklarına başlayacak olursa Japonya tarafı anlaşmayı fesh edecek.

Doğal olarak akıllara Nükleer teknoloji ihraç edilip nükleer silah üretmenin her türlü imkanı sağlandıktan sonra anlaşmanın fesh edilmesi neye yarar sorusu geliyor. Japonya’nın Nükleer Silahsızlanma Anlaşması imzalamayan bir ülkeye nükleer santral teknolojisi satma kararıyla  nükleer silah denemesi yapmış olan Kuzey Kore’ye getirdiği eleştiriler üzerine çifte standart uygulaması da yine tartışma konusu.

Anlaşma, dünyadaki dengeler açısındanda önem arz ediyor, Çin tehdidi karşısında Japonya’nın elini güçlendirirken Hindistan açısından da diplomatik bir zafer anlamına geliyor zira Pekin yönetimi Hindistan’ın Nükleer Tedarikçi Grubu (NSG) **ye girmesini engellemişti.

Hindistan ve Japonya hükümetlerinin altı yıldır sürdürdüğü görüşmelerin paralelinde karşı mücadeleyi ören, basın açıklamaları yapan, iki ülkenin meclislerinin dikkatini çekmeye çalışan Hindistan ve Japonya’daki nükleer karşıtları, anlaşmanın yapıldığı Cuma günü de sokaklarda ve meydanlardaydı.  Tokyo’da Japonya Parlamentosu önünde kitleler tarafından protesto ve gösteriler yapıldı, Başbakan Modi’nin Japonya Parlamentosuna gelişi beklendi. Hindistan’da ise protestolar Jaitapur, Kovvada, Gorakhpur, Mumbai, Kolkata, Bangalore ve Japonya’nın çeşitli şehirlerinde gerçekleştirildi. İki ülkede de nükleer karşıtları Elçilikler aracılığıyla birbirlerine karşılıklı dayanışma mesajları gönderdiler.

Yazımızı Nükleer Silahlanma Karşıtı ve Barış için KoalisyonCoalition (CNDP) tarafından yapılan basın açıklamasından bir alıntıyla tamamlayalım :

“Hindistan Hükümeti uzun zamandır yeni reaktörlerin kurulmasına karşı çıkan herşeyi karşısına alıyor. Güvenlik kurallarını ihlal ediyor , yönetim nükleerle ilgili konularda şeffaflıktan uzak, projeler maliyetli olmasına rağmen verimlilik öngörülmüyor, demokrasi uygulanmıyor ve nükleer santrallerde bir kaza olunca sorumlular deşifre edilmiyor, problemin gerçek sebepleri ve sorumluları saklanıyor. Hükümet nükleer santral karşıtı olarak barış içinde eylem yapan insanları “vatan hainliği ve ajanlıkla suçluyor, kamuoyu önünde etiketliyor. Hükümet çifçilere, balıkçılara, kadın ve çocuklara şiddet uyguluyor.

İyice anlaşılmalıdır ki bu anlaşma Hindistan’a nükleer silah üretmesini meşrulaştıran bir anlaşmadır ve Güney Asya’da nükleer silah yarışını tetikleyecektir. İthalata dayanan nükleer endüstri Hindistan’daki  yerli şirketlerin de özellikle silah ticaretine yönelimini arttıracaktır.”

* Daha fazla bilgi için bkz http://www.nukleersiz.org/sites/default/files/deadly-legacy-radioactive-waste.pdf

** NSG: 1974’te kuruldu. Nükleer teknoloji, ham madde ve ekipman üzerinde kontrol sağlamak suretiyle nükleer silah üretimini dolayısıyla nükleer silahlanmayı önlemeye dönük nükleer tedarikçi ülkelerden  oluşan grup.