Eide gene Türkçü olmuş Akıncı garantörlük konusunda hata yapmış – Alpay Durduran

892

Halka haber sağlayan kaynaklar Güney’de ve Kuzey’de “iyi çocuk görünme” çabalarını çözüm çabası gibi anlayıp reaksiyonları açıkladılar.

“iyi çocuk” görünme veya diğer tarafı suçlu gösterme “blame game” oyununu nereden anlıyoruz değerlendirelim.

Rum basını Eide’yi Türk yanlısı olmakla suçladı. Hâlbuki Eide taraflar arasında yapılan görüşmelerde elde ettiklerini ve onların iddialarına göre açıklamalar yapmakta ve hiçbir iddiasına tarafların dediklerinin aksine iddiadır diye karşı çıkılmış değildir. Görüşmelerin gündemi de tarafların uzlaşmalarına göre saptanmakta ve onların istemediği bir gündem dayatması yapmamaktadır.

Eide’nin sözleri kullanılarak yapılan iddialar onların arasında varılan uzlaşmalardan dolayı ortaya çıkan izlenimlerdir. Sorumlusu da Eide değildir.

Taraflar tüm konuları ele aldıklarını söylemektedirler ama ele alış ve arada kırmızıçizgi çekme çabalarıyla taraflardan “iyi çocuk” görünümüne aykırı bir görüntü ortaya çıkmış gibi olunca Eide kötü faktör olarak gösterilmektedir.

Eide örneğin beşli konferans anlaşması yoksa olsun diye bastıramadığı gibi çoklu konferans olsun diye de bastıramaz. Tek baskısı acele edin sözünüze sadık kalın gibi çabalar gösterebilir.

Kimse Eide istemediğimiz ve kabul etmeyeceğimiz bir şeyi bize dayatmaya ve oldubitti yaratmaya çalıştı diye iddia edip de kanıt gösteren olmamıştır.

Bunlar gösteriyor ki oyun “iyi çocuk” görünme oyunudur ve iyi çocuk görünürken aslında ne kabule ne de görüşmeye niyetli olmadıkları şeyleri görüşmeye razı olan ve hatta gündeme alınmasını kendisi öneren pişman olunca bunu Eide’nin bir oyunu olarak gösterme çabasıdır.

Garantileri tabu değil deyip gündeme aldıran tarafın şimdi sıkışıp kalması ve garip bir şekilde anayasaya göre esas meşru güç olan hükümet tarafından bombardımana tutulması da oyunun çözme gayreti değil iyi görünme gayreti olduğunu kanıtlar.

Serdar Denktaş’ın salvosundan sonra bunları Akıncı’nın elini güçlendiren şeyler olduğunu açıklaması da Kıbrıs’ta siyasetin ne biçim anlayışlarla yürütüldüğünü gösterir. Ancak pervasızlık ve donsuz yakalanma riskini umursamadıkları açık.

Dışişleri bakanı da pervasız. Dışişleri bakanlığının önceden katkısı ve planlaması olmadan Kıbrıs sorunu nasıl yürütülebilir? Amerika’da volta atarlar, biri başka şey söyler öteki başka söyler gibi bir durum olabilir mi?

Demek ki bunlar değişik görüşlerle dolaşırlar. BM genel sekreteri ile konuşan Akıncı başka nakarat, İslam ülkeleri ile dışişleri bakanı başka nakarat söyler. Ama hükümet yanlılarının yaylım ateşleri de Akıncı’nın elini güçlendirirmiş.

Dünya’nın önem verdiği bir lokal sorunun çözülmesine büyük önem verildiği ve artık yangınlara kaynaklık eden böyle lokal sorunlara önem verilmesi görüşünde birleşilmenin sonucu taraflara isteklerde bulunulduğu aşikardır. BM ve başka uluslararası belgelerle çözüm esasları belirlenmişken ve artık Kıbrıs’ta ortamın olgunlaştığı izlenimi varken çözüm baskısı hissedilmektedir. Buna karşı bir tarafın esneyeyim de çözüm yanlısı görüneyim demesi doğaldır ama çözüme niyeti yoksa yapacakları oyundur. Sonunda oyun ortaya çıkar.

Annan planı zamanında da bu oyunlar oynandı. Türk tarafı, Rum tarafının kabul etmeyeceğini anketlerle garantileyince evet demeye hazırlandı ve Türk tarafı evet dedi. Dünya sanki bunu görmemiş gibi “biz evet dedik ama cezalandırıldık, hayır diyen ödüllendirildi” iddiası da Türk tarafında yaratıldı.

Hâlbuki Kıbrıs plan oylanmadan AB üyesi yapılmıştı. İşi yakından takip edenler de Türk tarafının evetinin Rum tarafının hayırının ortaya çıkmasına bağlı olduğunu görmüşlerdi. Ancak bunu dert edip de Türk tarafına da eleştiri getirmelerine gerek yoktu, Rum tarafına da sadece siyasi baskı olarak ilişkileri azaltmakla ceza vermekle yetindiler. Yıllarca çözüm için yardım edin dediklerinde bizi aldattığınızı unutmadık dediler.

İki taraf da BM kararları başta olmak üzere pek çok uluslararası belgeyi kâğıt yerine koyarlar. Kıbrıs güya AB üyesidir ama AB’nin Kıbrıs politikasına bile karşıdırlar. Hem AB’den yardım bekleyen hem de AB uzak dursun diyen Rum tarafıdır. Türkiye de AB tarafsız olamaz deyip karşı çıkmaktadır.

Bunları ve dahalarını yan yana koyun bakın, bunlara kim nasıl ve neden yardım yapsın!

Dış politikayı oyun sanan ve sözünün arkasında durmamayı marifet sananlar entrikalarla ancak güçlerine dayanarak oluşturdukları statükoları korurlar ta ki başka yerlerdeki değişiklikler nedeniyle statükodan kurtulmak şart olsun. Halk bunları görmesin diye yalan üstüne yalan söylerler, o kadar ki o yalanlarla yetişenler yalanla gerçeği ayırt edemesin.

Koca Türkiye’de öyle kuşaklar yetişti ki Lozan zafer mi hezimet mi hala anlaşamıyorlar. Halkımız bu durumu görüp yönetimini denetlemeyi en az Kıbrıs sorunu kadar ciddiye almalıdır. İkisini de elde etmeden çözüm ancak piyangodan çıkar.