yaklaşımlarÖzkan YıkıcıTarık Akan’dan Suriye çöllerine – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Tarık Akan’dan Suriye çöllerine – Özkan Yıkıcı

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Seçtiğim iki konunun ortak paydası ile yazımı la ele alacam. Tarık Akanın ölümü ile son Suriye ateşkes arkasındaki bazı gerçekleri size aktarmaya çalışacam. Önemli uyarımı peşinen yapacam: Siz eyer ister Tarık Akanı ister se Suriyede ki son ateşkes le yaşananları sadece ana medya veya yandaş ekranlardan öğrenip yetinilirseniz, nedenli aldatılacağınızın da gerçeğini acıtarak belirtecem. Artık kesin olan gerçekleri, tekrar söyleme yerine, onların yaşama yansıyışı ile yeniden kafalara girecek şekilde ele almaya devam edecem. Siz Tarık veya başka simgeleri veya Suriye gibi sorunları sadece merkezi sistem yayınları ile dinleyip yetinilirseniz, onların yalanları veya eksikleri ile algılar la donatılan kamuoyu şekline bürünürsünüz. Hep bunlar yaşandı ve neyazık ki yaşanıyor. Böylelik le doğruların anlamı kalmayan, gücün en yüce “yalanının” dahi prim yapıldığı siyasal kuşatılmış la yaşamaya devam edip gideriz. Sonra da “neden deyişmiyor” denilip daha cılız durumuna da geliriz.

****

Türkiyenin devrimci sanatcısı Tarik Akan hayata gözlerini yumdu! Tekrarına gerek var mı: Türkiyenin önemli Devrimci sanatcısı ifadesini yeniden yazıyorum. Öylesi insanlar vardır ki onu deyer yapan olguları birlikte kulanmazsanız, anlamlarını kaybederler. Daha kötüsü; karşı mücadele verdiği kesimlerin, onun özünü boşaltıp kulanma olanağı verilmiş olunur. Bundandır ki Tarık Akanı hem sanatsal gerçeği ile devrimci düşünce kimliğini birilikte kulanmak şart. Onun deyerini bu ilkeler le birlikte sunmak gerekir. Neyazık ki birçok aydın, sanatcı, yazar gibi insanlar, neden se sanatlarının bir kısmı ile sunulup, onların sanatsal düşüncesini belirleyen dünya görüşlü duruşlarını hep dıştalama çabaları yaşandı ve yaşanacaktır. Tarık akanın böylesi paradoksal travması neyazık ki ana akım medya ile iktirar güçleri tarafından yeniden sahneye konuldu. Tarık Akanın Sosyalistlik ile bu sanatı geliştirirken yaşadığı sistem baskıları pek de anımsatılmak istenmez. Günümüz Neoliebralizimden faşizme varan devlet biçimli ülkelerin kendi karşıtlarını hiçseleştirme tavırlarının ta kendisini Tarık Akan la yeniden yaşadık. Oysa Akan sadece yakışıklı ve aşklı filimler yapmamış, madencilikten başlayan ve ezilenlerin dili olan önemli sanat eserleri de yarat tı! Hat ta, ödülerini de bu filimler le aldı. Ayni zamanda da aydın ve devrimci sanatcı olmanın bedeli olarak da “Tıpkı öteki benzerleri gibi” hapislik ve işkenceye maruz kaldı.

Türkiyeli devrimci sanatcı ve yeri geldiğinde kendini dirençler le yaşama sokan Tarık Akan yaşama gözlerini yumdu. Resmi medya dolaşımı yaparsanız, sanki aşklı “yakışıklı” Yeşil Çamlı Tarık la karşılaşıp orda kalırsınız. Helle yazdığı kitaplar veya görev aldığı sanat kuruluşlarının adını pek bulmazsınız. Akanın aydınlık, deyişimli ve ezilenler ekseninde kültürelden çalışma yaşamındaki yaratıcı oyunculuğu pek vurgulanmadı. Biranlamda Tarıkı Tarıksız brakıp kendi kısır sansürlü dünyasının aktörü gibi algılatmaya çalıştılar. Neden se şu paradoks yeniden yaşandı. Madem ünlü bir sanatcı öldü! Enazından ilgili gün de onun yapıtlarından bazıları ekrana taşınabilinir di. Olmadı. Çünkü taşınacak eserler le hayatın çektirilen baskıların bilinmesi istenmiyor. Böylelik le izleyen “yakışıklı, aşklı” Tarık la yetinilip orda kalacaktır. Bir de içi boşaltılan “iyi sanatcı” da denilecektir.

Bir geçmiş anımsatma: Oynadığı film le ödül alan Tarıkın Yol eseri, o  günlerde Türkiye ve Kuzey Kıbrıs medya tarafından yayınlanmadı. Biz bu filimi RİK kanalında ödül alması nedeniyle gördük. Filimin yapımcısının Yılmaz Güney oluşu ve Tarık Akanın da oynaması nedeniyle, ozaman cuntacılar la işbirlikçilerin demedikelri de kalmadı! Yine Akan darbe sonrası hapis yatıp ikibuçuk ay hüçrede kaldı. Bunun da kitabını “Ana, Kafamda bit var” olarak yayınlandı.

Kısaca; Sosyalist Tarık Akan hem sanat hem de davranış düşüncesi olarak yaşam da mücadele ederek, deyişerek yerini aldı. Birileri onun düşüncesini örtmeye çalışsa da eserleri gereken yanıtı verir. Yol, Kanal, Sürü ve pansyon gibi filimler birilerin Tarıkı sadece aşklı yakışıklı yapma boşluğuna atmasını hep engeleyecektir. Tarık Akan kendini yazdırtarak ve bedel ödeyerek yaşama gözlerini yumdu. Gözleri yumulurken, hala Türkiye de Aslı Erdoğan gibi birçok sanatcı dostu da hapisanede ayni yolu geçmeye devam ediyor. Ozaman Tarık la şunu sorgulayalım: Bir yaşam la gerçekleri belirten Akan yaşama veda ederken, Türkiye hala nerede bulunuyor? Bunun yanıtı da ilgili sanatcıyı nedenli anladığınızı da gösgerecektir.

***

Gelelim Suriye çöllerine: Biz hep Kıbrıs sorunu ve uluslar arası koşullar derken, neden sek ulandığımız kelimlerin de içi boş sözcükelr dışına açılamıyoruz. İşte son Suriye ateşkes süreci hepimize anlaşma olsa dahi nelerin olası olup yerel ile evrensel güçler denklemini iyice okumamızı getiriyor. Aslında yine resmi ana akım medya takıntılı veya çok sevdiğimiz “uluslar arası güçler” demeçelrine bakarsakbaşka, biraz zorlayıp deşince de banbaşka dünya ile karşılaşırız. Suriye gelişmelerini ve Ortadoğudan genel siteme uzanan boyutları yeri geldikçe yazdım. Şimdi algıalr ve gerçekler le biraz ateşkes dokunması yapacam.

Amerikancı ve ordan bizim resmi medya eksenine gelirseniz, ayni nakarat tekrardan duyulur: “Esat güçleri yer yer ihlal ediyor”! Tabi arada bazı demeçler bize eksik bilgielri de anımsatır. Rus sözcü açıklaması ile hem anlaşmanın içeriğinin açıklanmadığını ve söylenen resmi söylemlerin de eksik olduğunu söyler! Bu arada bölgeyi iyi bilen CENK Akabay gibi uzman yazarlar taşları yan yana koyup söyletilmeyen resmi karşımıza diker. Zaten konuları tektip algılamayan herkes şu çelişkiyi ta baştan yakalar: “Hangi ılımlı İslam”? Çünkü hala ABD yanlısı denilen birçok örgütün ayni zamanda düşman ilan edilen Elnusra ile iç içe olduğu zaten biliniyor. Hat ta, Türkiye ile Ceraplus operasyonu yaptırtılan OSO yapısında birçok yapı Elnusra ile içeleşip birlikte davranıyor. Demek ki ateşkes resmen belirsiz bir karşıtlık oluşturuyor. Esat la çatışan Elnusralı bazı kesimleri birileri “ılımlı” deyip savunma olasılığı zaten gerçekleşiyor!

Cenk başka bir gerçeği de yakaladı: ilan edilen ateşkes başta ABD içinde dahi ortak tavır olarak kabulenmiyor. Dışişleri ile savunma bakanları arasında çelişki var. Bunun sonucu da anlaşılan ateşkesin içeriği bizat Amerika tarafından açıklanmaması isteniyor! Şimdi; Muhalif çelişkili algısı, ateşkesin içeriğinin açıklanmaması ve tüm bunlara ek olarak resmen israilin Suriye sınırında Elnusraya destek vermesi sonucu uçağına ateş açılması bilgileri bize neleri gösteriyor! Hiç uzağa gitmeyelim; yazılı metne rağmen hala ılımlı veya yandaş denilen aBD Türkiye eksenlilerin kimler olduğu net deyil. Daha vahimi, dost ile düşmanın Suriye topraklarında ortaklaştığı da kesin. Peki; Elnusra gerçeği ile birlikte olan yapılar resmen sırıtırken, yazı ile açıklanan Elnusraya karşı ortak davranış nasıl olacak? Hem aBD destekli, hem Elnusra ile birlikte operasyon yapan “Hararuşam” gibi örgütler nereye konulacak? Türkiye Ceraplus operasyonu ile OSo içinde birlikte davranırken, Rusya çıkıp bunlar Elnusra ile birlikte operasyon yapıyor deyip bonbalar sa “Esat ılımlıları bonbaladı” algısal operasyon mu yapılacak?

Kesin olan Esatın konumu. Ötekiler net deyil. IŞİD ve Elnusra imha edilecek örgüt olarak ABD ve Rusya tarafından ilan edildi. Ama tuhaf gelecek, ABD Rusya anlaşması içerik olarak açıklanmıyor! Hat ta, karşıt konulan kesimler Suriye içinde banbaşka resim çiziyor. Buna ek olarak arada adı geçen israile de Amerika oldukça yoğun askeri yardım verdi. Şimdi bunları bilmeden bizim veya Türkiye ekranlarına bakarak Esatın ateşkesi bozduğu veya şu meşur kamyonların Halepe sokulmamsını doğru anlamak mümkün mü? Helle de “MİT” tırları hala akıldayken!

***

Girişte yazdım: resmi algılar la kalırsak hep yanılırız. İçi boş sözler le keskin doğru dersek de yeri geldiğin de “aptal” yerine konuluruz. Bakın, Suriye ateşkes anlaşması ABD tarafından açıklanmaması istenirken, ABD içi çelişkilerin oluş şeklinden Elnusracı kim sorusuna dek uzuyor. Peki; bolca çözümcülük dersi veren muhterem Kıbrıslılar, daha metnini görmeden, Türkiyenin onayı olmadan gerçekleşemeyecek Kıbrıs şimdiki gelişmelere neden hemen evetcilik tavrı konuluyor? Geçen yazımı bu yeni bilgiler le bir daha okumanızı öneririm. Sizin le görüşme dahi yapmazken, faşist örgütler le ikna enpatisi yapan Akıncının neyi görüştüğünü bilmeden, Türkiye onayını görmeden neden hemen evetci duruşune geçildi? Sonra, Akan boşaltması veya Suriye yanılsamasına düşmeyelim.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin